A Haber Çarşamba günü, „İstanbul’da ajan avı“ haber başlığıyla çıktı!
O ‘ajan’lar kim?
Haberin içeriğinde baktım; Özlem Dalkıran, Nalan Erkem, İdil Eser, Veli Acu, Günal Kurşun, Nejat Taştan, Şeyhmus Özbekli, Peter Steudtner ve Ali Gharavi’nin ismi var.
Tümü insan hakları savunucusu; akılsız file karşı karıncayı savunanlar…
Hak savunanlar gazete haberinden de anlaşılacağı üzere ‘av’ olmuşlar!
Kimin avı?
Türk polisinin..!
Neden?
Bilmiyoruz.
Bilmiyoruz, çünkü avukatları ve insan hakları örgütlerinin tüm ısrarlarına rağmen yetkililer bilgi vermiyorlar.
Dosyaya ‘gizlilik kararı’ koymuşlar.
Avukatların ısrarı üzerine emniyet ‘bir şikayet üzerine gözaltı yaptık’ demiş.
Şikayet ne?
‘Diyemeyiz’ demişler.
Bu bir gözaltı değildir; Planlı bir kaçırılmadır. Böyle olmazsa gözaltına alındıklarında ailelerine haber verilirdi. Yasal mevzuat böyle diyor lakin mevzuat yok sayılmış…
İşine gelmeyince Anayasa’yı yok sayan bir iktidar söz konusu olduğunda mevzuatın ihlali normal(!)
Çarşamba günü Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi Bildirgeleri doğrultusunda İnsan Hakları çalışması için bulundukları Otelde sabaha karşı polis tarafından götürülüyorlar ve ancak akşam saat 22:00 gibi ailelerinin ve insan hakları örgütlerinin haberi oluyor.
Haberi emniyet vermiyor; ailelerinin ısrarlı aramaları sonunda otel çalışanları ‘onları polis aldı’ demişler.
Başka kim var gözaltında onu da tam bilmiyoruz.
Nalan, ‘İzmir Barosu’nun İşkenceyi önleme Komisyonu’na can vermiş’ güzel bir insan…
İdil’i Af Örgütü’nden tanırım. Çok iyi bir hak savunucusu…
Günal, ihraç edilen Akademisyenlerden. Nefret suçuna karşı çalışıyor ve Türkiye’nin UCM’ye katılması için yıllarca çaba gösterdi.
Özlem, hakikidir, yüreklidir ve çok yeteneklidir. Yıllardır kendisini tanırım.
En son „Hayır“ kampanyası döneminde İstiklal’de tesadüfen karşılaşmıştık! Kucaklaştık, çok sıkı kucaklaştık öyle ki sokak müziği eşliğinde İstiklal’in orta yerinde zıpladık…
Görünce böyle enerji aldığınız ender kişilerden.
İyi bir dosttur.
Tanıyabileceğiniz en güzel insanlardan.
Bu güzel insanlar 48 saattir gözaltında tutuluyorlar.
Türk Hükümetine göre cezaevinde akademisyen yok, gazeteci yok, siyasetçi yok; tümü terörist..!
Akademisyen Burhan Kuzu’dur, Gazeteci Ersoy Dede’dir, siyasetçi Mehmet Metiner’dir…
Onlara göre muhalefet de yok; FETÖ’cü, PKK’li tümü…
‘Muhalefet Bahçeli’dir’…
Hükümete sorsan, ‘bunlar İnsan Hakları Savunucusu değildir’ derler.
İnsan hakları savunucusu Bekir Bozdağ’dır…
Türk Hükümetinde kendileri gibi olmayana tahammülü yok!
Gerici bir siyaset ve onun yaşam tarzını bütün Türkiye’ye dayatma halindeler.
İnsan hakları savunucularını koruması gereken mülki idare ve polis bir sabah vakti onları otelden apar topar kaçırmışken hak savunucuları nasıl korunacak?
İşte bunu bilmiyorum!
Türkiye’de insan hakları berbat durumda; insan hakları savunucuları da büyük tehdit altında…
Bu tek düze yaşam ve iktidar tarzına karşı toplum olarak tek güvencemiz insan hakları belgeleri ve insan hakları sözleşmeleridir.
Peki ya hükümet onları da yok sayıp insan hakları savunucularını da hapsetmeye kalkar ise o zaman güvencemiz nedir?
Yok..!
Bu sorunun yanıtı şiddetsizliğe ve demokrasiye inanan ben de yok.
En azından ben bilmiyorum.