İyi olmadan kötü, kötü olmadan iyi olur mu? Güzel olmadan çirkin, çirkin olmadan da güzel olmaz. Bu kavramlar ancak birbirleriyle var olurlar. Birlerine karşıt olarak ortaya çıkarlar. Çünkü karşıtlığı olmadan bir dayanak bulunamaz. İşte iktidarda bu şekilde var olma savaşı veriyor. Sürekli bir karşıt yaratmak istiyor. Ve meşruiyetini bu karşıtlık üzerinden tanımlıyor. Sürekli suç atacak birileri istiyor. Kendi tabanına karşı meşruiyeti için din üzerinden söylem geliştiriyor. “Camii de içki içtiler, başörtülü bacılara saldırdılar” söylemi, din üzerinden karşıt yaratarak ve sürekli gündemde tutarak oy almayı umuyor. Güçlü medyaları sayesinde tek bir kişinin komuta kademesinden ortaya atılan söylem çığ gibi büyüyerek takipçilerini etkisi altına alıyor.
İktidar oy kaybedeceğini anladıkça daha da saldırganlaşıyor. Yeni söylemler geliştirme çabasına giriyor. Din yetmeyince milliyetçiği devreye sokarak varlığını sürdürme savaşı veriyor. Halkı etkileyen iki güç: milliyetçilik ve din birleşince bilgisiz kitleler uyuşturucu etkiye hazır hale getirilmek isteniyor. İktidar gençlerin isyanını duydukça, ekonomi kötüye gittikçe; yol, köprü, havalimanı diyerek yıllardır ortaya koyduğu söylemin işe yaramadığını artık anlamış durumda. Kendi tabanının dahi bir kısmı bunlara artık inanmıyor, inanmış gibi yapıyor.
İnsanlar bunalımdayken, gençler gelecek kaygısıyla varoluşlarını sorgularken, iktidar medya gücünü kullanarak direniyor. Yeri geliyor bu karşıtlık ABD oluyor yeri geliyor solcular devreye sokuluyor. Neo liberal politikaları yüzünden milyonlarca emekçi zulme uğrarken yavaş yavaş isyan havası simsiyah karanlığı aydınlatmaya başlarken iktidar gücü elinde tutmak için sert söylemlere girişiyor.
Artık gençler dini söylemlere inanmıyor. İnsanlar sekülerleşiyor. Dincilik karanlığından aydınlanmanın meyvesi olan sekülerizm ile hayat buluyorlar. İktidar bu durum karşısında bir süredir milliyetçilikçe, dinden sonra halkı ikinci afyonuyla etkilemeye çalışıyor. Tüm medya gücü ellerinde olmasına rağmen, tüm güçler onlara hizmet ettirilirken iktidar kan kaybediyor.
Peki halkı uyuşturucu etkiden çıkaran unsur nedir? Diye sormak istiyorum. Bu etki hiç şüphesiz ekonomidir. Ekonomi giderek kötüleşiyor. Ekonomi kötüleştikçe göz boyamak için savunma sanayi ürünlerini devreye sokuyorlar. Ver mehteri yaparak muhalefet üzerinden siyaset benimsiyorlar.
Ülke giderek dinselleşince ateizm ve deizm artınca dinin etkisinin özellikle gençler arasında kaybolduğu görülünce başka çareler arıyorlar. Artık halk dinciliğin ve dinselleştirmenin ne kadar tehlikeli olduğunu fark ediyor. Bu onları korkutuyor. Din ve milliyetçilik üstüne savunma sanayi ve operasyonlar gündeme gelmesine rağmen bunalımda olan halka uyuşturucu etki işlemiyor. Bir türlü başka uyuşturan çare bulamıyorlar. Halk uyanıyor, oylar düşüyor.
Serbest piyasacı, sağcı, uyuşturucu, dinci kapitalistler bir gün iktidardan gittiklerinde artık şunu diyemeyecekler ”bize niçin yönetme hakkı vermediniz” Evet, önceden bunu söylüyorlardı. İktidara geldiler ve milyonlarca kişinin umutlarını bile çaldılar. Bu halk geçmişten itibaren hep sağcı kapitalistleri iş başına getirdi. Her darbe yiyişince tekrar sağcı kapitaliste oy verdi. Ama bu sefer başka. Uzun zaman sonra artık sağ siyasetin başta insanlığa ve ülkeye zarardan başka hiçbir şey getirmediği anlaşıldı. Bunda en büyük etken gençlerin oldu. Gençlerin eğitim seviyesi yükseldikçe sağcılıktan giderek uzaklaşıyor. Gençler ışığın sağdan değil soldan geldiğini görüyor. Eğitimin niteliği her ne kadar tartışmalı olsa da üniversitenin kapısından giren muhafazakâr bir genç aydınlanıyor.
Umarım halk tam olarak uyanır ve böyle bir zihniyeti bir daha iktidara getirmez. Umarım gelecekte adaleti hakkıyla önceleyen, ezilenin yanında olan, kapitalizme meydan okuyan bir yönetim iktidara gelir. Umarım gençler boş hayallerle, umutsuzluklarla, çaresizliklerle, kaygılarla baş başa bırakılmaz. Umarım muhafazakâr zihniyet bir gün uykudan uyanarak nasıl uyuşturulduğunu, kapitalizm gibi ezileni her gün ezen bir sitemle dinin bir araya getirilmesinin farkına varır. Umarım bu zihniyet haksızlığa protesto olan bu dini nasıl kirli emellerine alet ettiklerini anlar. Umarım biz gençler bu karanlığı bir daha gelmemek üzere tarihin tozu sayfalarında terk ederiz.
Hangi görüşten olursanız olun şu zor günlerde, ülkede, gençlerin intihar ettiği şu karanlık dönemde adaletin, özgürlüğün ve kardeşliğin etrafında çember oluşturalım. Bu kavramlar sadece sloganlarda kalmasın.