Sevgili dostlar,
Dünün iki sembolik görüntüsü vardı:
Biri Kamışlı’dan halkın taş yağmuru altında çekilen Amerikan birlikleri…
Diğeri Erdoğan’ın Türklerle-Rusların ortak devriyeye başlayacağını açıklaması…
Bu ikisi, Suriye’de bir dönemin kapanıp diğerinin açıldığının simgeleri…
Amerika, kendi finalini, Suriye’den çekilme kararıyla başlattı. Yerini Türkiye’yi bıraktığını söyledi; ancak dün gayet net göründü ki, Washington’un bıraktığı boşluğa Ankara değil, Moskova yerleşiyor.
İki hafta içinde devriye partnerini değiştiren Ankara açısından bunun avantajları ve dezavantajları olacak:
Avantajı, Erdoğan’ın bundan böyle Trump gibi bir dengesiz yerine Putin gibi ne istediğini bilen bir liderle çalışacak olması… Üstelik artık muhatap ülkeden kendisine, demokrasi, insan hakları, basın özgürlüğü, ailesinin banka hesapları gibi sorular gelmeyecek.
Buna karşın Moskova, onu ezeli düşman ilan ettiği Esad’la çalışmaya zorlayacak. Putin’in karşılamada “Bugün size özel hazırlamışlar” dediği hava, biraz da Şam havası… Ancak o güzel havada, Kuzey Suriye’de yerleştiği bölgelere bahçeli ev kurma, içine “Suriye Milli Ordusu” denetiminde bir İslamcı rejim koyma hayalleri de sönecek gibi… Çünkü Ankara, -pek de istemeden-, girdiği bölgeleri Esad’ın kontrolüne hediye ediyor. Hani dün aniden ziyaret ettiği İdlib’te Erdoğan’a “topraklarımızı çalan hırsız” diyen Esad’ın…
Görünen o ki son iki haftalık sürecin tahteravallisi, IŞİD’i havalandırırken Kürtleri yere çekti. YPG, sınırdan çekilecek, belki de Suriye ordusunun içinde mücadeleye devam edecek. “Kürt sorunu”, bir süre Moskova’nın, Şam’ın, Ankara’nın üniformalılarına emanet edilecek. Buna bir de “zafer kazanmış komutan” edasıyla dönecek Erdoğan’ın, dün Diyarbakır’ın seçilmiş Belediye Başkanı’nı tutuklanmasına benzer sıkıyönetim baskısını eklemek gerekecek.
Erdoğan, savaş sayesinde ve muhalefet desteğinde, rejiminin iplerini daha da sıkılaştırdı. Ama Soçi’de altına oturtulduğu klimanın onu ne kadar uzun süre ısıtabileceği bir hayli şüpheli…