Crowley, günlük basın toplantısında bir soru üzerine, saldırıya uğrayan geminin bir Türk gemisi olduğuna dikkati çekerek, “Türkiye, kendi soruşturmasını kendisinin yürüteceğini belirtti ve bu tabii ki bu Türkiye’nin sahip olduğu bir hak” dedi.
Bir soru üzerine, nükleer silaha sahip bir İran’ın ortaya çıkmasını önleme noktasında Türkiye ve Brezilya ile aynı stratejik amaçları paylaştıklarını, ancak taktik konusunda anlaşmazlıklarının bulunduğunu yineleyen Crowley, Türkiye ve Brezilya ile “Tahran bildirisinin, diğer yolu (baskı yolunun) duraksatacak yeterli bir açılımı sağlayıp sağlamadığı noktasında anlaşmazlıkları olduğunu” belirterek, ABD ve P5+1’in (BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ve Almanya), yaptırım tasarısını geçirmeyi, İran’ı önemli ölçüde diplomasiye zorlayacak tek yol olarak gördüklerini kaydetti.
Türkiye ve Brezilya’nın farklı bakış açısına sahip olmasına saygı duyduklarını ifade eden Crowley, “Türkiye ve Brezilya’nın BM Güvenlik Konseyi’nin geri kalanlarına katılmamasından da hayal kırıklığı yaşadıklarını” söyledi.
Crowley, “Ancak, İran’a nükleer programı konusundaki taleplerimizi karşılaması için baskı yapmaya devam ederken, Türkiye ve Brezilya ile de çalışmaya devam edeceğiz” dedi.
-“PROVOKATÖRLER”-
ABD Dışişleri Bakanlığının Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Bakan Yardımcısı Philip Gordon ise Türkiye ile fikir ayrılığına düştükleri zamanlar bulunduğunu, ancak aralarındaki ortak birçok çıkardan yararlanmakta kararlı olduklarını ve bütün alanlarda birlikte çalışmaya devam edeceklerini söyledi.
BBC televizyonunun sorularını yanıtlayan Gordon, İsrail’in saldırdığı “Mavi Marmara” gemisinde, “Gazze’ye yönelik ablukaya dikkat çekmek için provokasyon peşinde olan ve bir şeyleri provoke etmeye çalışan insanların da olmuş olabileceği” görüşünü dile getirdi.
“Ancak bunu saptamak bana düşmez” ifadesini kullanan Gordon, konunun her biçimde soruşturulması ve neler yaşandığının anlaşılması gerektiğini kaydederek, “ABD bu nedenle hızlı, güvenilir, esaslı ve tarafsız bir soruşturma çağrısını net olarak dile getiriyor, böylece orada neler yaşandığını kesin olarak bilebiliriz” dedi.
-“İLİŞKİLERDEN KAYGILIYIZ”-
Gordon, “Türkiye-İsrail ilişkilerinin kötüye gitmesinden ne kadar kaygılısınız?” şeklindeki bir soru üzerine, “Gerçekten de Türkiye ile İsrail arasındaki kötüye giden ilişkilerden kaygılıyız” ifadesini kullandı.
“Orta Doğu’da yaklaşık son 10 yılda en çok gelecek vaat eden şeylerden biri, bir Yahudi devletiyle Müslüman çoğunluğa sahip bir ülke arasındaki ilişkiydi” diyen Gordon, şöyle devam etti:
“(İsrail ve Türkiye) Siyasi, ekonomik, güvenlik ve askeri bağları, gelişmekte olan bir turizme sahiptiler. Bu, son birkaç yılda giderek kötüleşti. Bu, talihsiz bir durum ve daha da talihsiz olan, her iki tarafta hissiyat ve öfkeyi harekete geçiren bu gemi filosu krizi. Tabii ki bundan üzüntü duyuyoruz. Bu iki ülke, dünyanın bu bölgesinde bizim en önemli dostumuz ve ortağımız ve bu nedenle bu gerilimleri yatıştırmak ve iki ülkeyi daha yapıcı biçimde bir araya getirmek için çok aktifiz.”
-“BİRBİRİMİZE RAKİP DEĞİLİZ”-
Türkiye’nin ABD ve Avrupa ile güçlü ilişkiler geliştirme arzusunda azalma olduğunu hissetmediklerini kaydeden Gordon, bir soru üzerine, “Türkiye ve ABD’nin özellikle Orta Doğu’da stratejik rakiplere dönüşmekte olduğu” şeklindeki yorumlara katılmadığını ifade etti.
Bir soru üzerine, nükleer silaha sahip bir İran’ın ortaya çıkmasını önleme noktasında Türkiye ve Brezilya ile aynı stratejik amaçları paylaştıklarını, ancak taktik konusunda anlaşmazlıklarının bulunduğunu yineleyen Crowley, Türkiye ve Brezilya ile “Tahran bildirisinin, diğer yolu (baskı yolunun) duraksatacak yeterli bir açılımı sağlayıp sağlamadığı noktasında anlaşmazlıkları olduğunu” belirterek, ABD ve P5+1’in (BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ve Almanya), yaptırım tasarısını geçirmeyi, İran’ı önemli ölçüde diplomasiye zorlayacak tek yol olarak gördüklerini kaydetti.
Türkiye ve Brezilya’nın farklı bakış açısına sahip olmasına saygı duyduklarını ifade eden Crowley, “Türkiye ve Brezilya’nın BM Güvenlik Konseyi’nin geri kalanlarına katılmamasından da hayal kırıklığı yaşadıklarını” söyledi.
Crowley, “Ancak, İran’a nükleer programı konusundaki taleplerimizi karşılaması için baskı yapmaya devam ederken, Türkiye ve Brezilya ile de çalışmaya devam edeceğiz” dedi.
-“PROVOKATÖRLER”-
ABD Dışişleri Bakanlığının Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Bakan Yardımcısı Philip Gordon ise Türkiye ile fikir ayrılığına düştükleri zamanlar bulunduğunu, ancak aralarındaki ortak birçok çıkardan yararlanmakta kararlı olduklarını ve bütün alanlarda birlikte çalışmaya devam edeceklerini söyledi.
BBC televizyonunun sorularını yanıtlayan Gordon, İsrail’in saldırdığı “Mavi Marmara” gemisinde, “Gazze’ye yönelik ablukaya dikkat çekmek için provokasyon peşinde olan ve bir şeyleri provoke etmeye çalışan insanların da olmuş olabileceği” görüşünü dile getirdi.
“Ancak bunu saptamak bana düşmez” ifadesini kullanan Gordon, konunun her biçimde soruşturulması ve neler yaşandığının anlaşılması gerektiğini kaydederek, “ABD bu nedenle hızlı, güvenilir, esaslı ve tarafsız bir soruşturma çağrısını net olarak dile getiriyor, böylece orada neler yaşandığını kesin olarak bilebiliriz” dedi.
-“İLİŞKİLERDEN KAYGILIYIZ”-
Gordon, “Türkiye-İsrail ilişkilerinin kötüye gitmesinden ne kadar kaygılısınız?” şeklindeki bir soru üzerine, “Gerçekten de Türkiye ile İsrail arasındaki kötüye giden ilişkilerden kaygılıyız” ifadesini kullandı.
“Orta Doğu’da yaklaşık son 10 yılda en çok gelecek vaat eden şeylerden biri, bir Yahudi devletiyle Müslüman çoğunluğa sahip bir ülke arasındaki ilişkiydi” diyen Gordon, şöyle devam etti:
“(İsrail ve Türkiye) Siyasi, ekonomik, güvenlik ve askeri bağları, gelişmekte olan bir turizme sahiptiler. Bu, son birkaç yılda giderek kötüleşti. Bu, talihsiz bir durum ve daha da talihsiz olan, her iki tarafta hissiyat ve öfkeyi harekete geçiren bu gemi filosu krizi. Tabii ki bundan üzüntü duyuyoruz. Bu iki ülke, dünyanın bu bölgesinde bizim en önemli dostumuz ve ortağımız ve bu nedenle bu gerilimleri yatıştırmak ve iki ülkeyi daha yapıcı biçimde bir araya getirmek için çok aktifiz.”
-“BİRBİRİMİZE RAKİP DEĞİLİZ”-
Türkiye’nin ABD ve Avrupa ile güçlü ilişkiler geliştirme arzusunda azalma olduğunu hissetmediklerini kaydeden Gordon, bir soru üzerine, “Türkiye ve ABD’nin özellikle Orta Doğu’da stratejik rakiplere dönüşmekte olduğu” şeklindeki yorumlara katılmadığını ifade etti.
AA