Fuzûlî’nin Kürtçe şiirleri gün yüzüne çıkarıldı. Kayıp şiirler, şair Selim Temo tarafından latin alfabesine çevrildi.
Gazete Duvar‘da Selim Temo’nu bu konuya ilişkin bir yazısı yayımlandı. Yazıda Fuzûlî’nin Kürtçe şiirlerinden de örnekler sunuldu. Şiirlerde yer alan kelimelerden bazılarının okunamadığı ileten Temo’nun “Fuzûlî’nin ‘Kürtçe’ şiirleri” başlıklı yazısının ilgili kısmı şu şekilde:
“…Yazarın “Hezâr ve Yek Şeb, Kurmancî, Xorâsân, Felsefe-i Şi’r ve Musîqî-i Kurmancî” adlı Farsça kitabında söz konusu eyaletin başkenti Bocnûrd’a bağlı Elîabad köyünde, Elî Rehmetî Qurdanlû’nun bulduğu bir elyazmasından söz ediliyor (Elî ağabey, eyaletin nüfus müdürlüğünü yürüten kıymetli bir kültür insanıdır aynı zamanda). Kanîmal, Fuzûlî’nin de Ehmedê Xanî ve Horasanlı büyük şair Cafer Qulî Zengelî gibi dört dilde şiirler yazdığını belirtir. Ona göre Fuzûlî’nin Kürtçe şiirleri yok edilmiştir. Aynı şekilde pek çok edebiyat tarihçisi onun Kürtlüğünü anmaz. Ancak A. E. Krimsky, onun Azerbaycan’daki bir Kürt aşiretine mensup olduğunu yazmaktadır. Kanîmal, Baba Merdox’un da benzer bilgiler aktardığını ekler.
Yazara göre eline geçen nüsha, defalarca istinsah (elle yazarak kopyalama) edilmesinden kaynaklı olarak okunmaz hale gelmiştir. Söz konusu nüsha Fransız kalemi ve siyah mürekkeple yazılmıştır. 489 beyitten oluşmaktadır. Bunların 320’si Türkçe, 162’si Kürtçedir (Kurmancî). Yazar geri kalan 7 beytin hangi dilde yazıldığını belirtmiyor. Bütün başlıkların Farsça olduğu nüshanın ilk 160 beytinin 149’u Kürtçe, 11’i ise Türkçedir. Yazara göre bu durum, nüshanın ilk halinde daha fazla Kürtçe beyitten söz etmeyi mümkün kılar. Zira Kürtçedeki farklı sekiz harfi bilmeyen müstensihler (nüshayı yeniden yazanlar), zor geldiği için Kürtçeyi görmezden gelip Farsça ve Türkçe beyitleri kopyalamışlardır. Her ne kadar güçlü bir iddia olmasa da böyle diyor yazar.
Gelelim Kürtçe beyitlere. Bu Kürtçe beyitlere bakıldığında Kurmancînin Behdînî ağzına yakın oldukları görülür. Horasan Kürtçesinde iyice karmaşıklaşan ergativite ve eril-dişil ayrımı dikkati çeker. Bu durum, onun Horasan Kurmancîsine çeviri olmadığını gösterir büyük ölçüde. Ancak “gep” (konuşma) ve “se/sa” (için, gibi, nedeniyle) sözcükleri onun Horasan Kurmancîsine “çeviri” olabileceğini düşündürür.
Diğer bir dikkat ise, Kanîmal’ın nüshayı matbu harflere aktarırken Soranîye uyarlanmış Arap alfabesi ile yazması ve bazı ifadeleri Horasan ağzına yaklaştırmasıdır. Mesela “li” eki “le” olur, “ji” ise “je” olur. Söz konusu metin bir Türkçe-Kürtçe Leyla ile Mecnun mesnevisidir. Aşağıda bir bölümünü Latin alfabesine çeviriyorum. Bazı bölümlerde Kürtçe ve Türkçe beyitler art arda gelmektedir.
Farsça başlıkları ise eklemiyorum (Metnin Farsçası için yardımlarını esirgemeyen Siyaveş Azeri ve Adnan Oktay’a çok teşekkür ederim).
Bu beyitler, söz konusu kitabın 153 ve 154. sayfalarından alınmıştır. Ayrıca buraya aldığımız beyitlerden biri Türkiye’de basılan bir nüshada şöyle görünüyor: “Elbette bir od ki düşdi câna / Âhir dutuşup çeker zebâne.” Geri kalan beyitler ise bu düzende değil, ama Türkiye nüshasında da “nüsha farkları”yla var; numaralarını gösterdim. Kürtçesinde ise birtakım vezin sorunları var, bunun çözümünü de daha iyi bilenlere bıraktım.
Yani bu şair kesinlikle Fuzûlî. Kürtçe beyitler ise derkenarda değil, metnin içinde. Bu, Kürtçe beyitleri yazanın da Fuzûlî olduğuna ilişkin güçlü bir kanıt. Bütün bunlara karşın belli bir ihtiyat kaydıyla bu metinlerin görülmesi ve tartışılmasını arzuluyorum. Belki bir gün birisi yeniden “Beng ü Bâde”yi hatırlamak ister, iktidara boyun eğmemiş büyük Fuzûlî’nin yankısı her iki dilde yeniden yankılanır, herkes kendi özgürlüğünü yaşar ve Adnan Oktay’ın deyimiyle “Fuzûlî’nin Kürtçe şiir güzeliyle vuslat gerçekleşir.
FUZULÎ’NİN KÜRTÇE – TÜRKÇE LEYLÎ VÛ MECNÛN’DAN BEYİTLERİNDEN ÖRNEKLER
Ellah tu bike le min şefeqet
Ez bikem goftarê wî rewayet
Leylî ku le me kiteb guzer kir
Eşqî hewes le wê … şerer (okunamıyor)
Ew herdu le hev kirin nizare
Yekî çû Qemer, yekî çû Zohre
Eşqî dilê wan le wan eser kir
Dûrî felekê le wan xeber kir
Elbetde bir od düşende câna
Yanup dutuşur çeker zebâna (869)
Dilden dile düşdi bu fesâne
Fâş oldı bu mâcerâ cehâne (643)
Bir saf kız oturdı biri oğlan
Cem’ oldı behiştde hûr u gılman (560)
Kız nergiz-i mest ile füsûnsâz
Oğlane satende işve vü nâz (562)
Ol kızlar içinde bir perîzâd
Kız ile muhabbet itdi bünyâd (564)
Kays oni görüb helak buldı
… (okunamadı) O gussa vü derdnâk oldı (581)
FARSÇA BAŞLIK
Ew çere gepe dikir wekî tîr
Cem Leylîyî hat jinika pîr
Got: ew çi (munasibe?) li dîn e
Şîrê derende çi nîr çi mî ne
Rûnişt-i li cem degotî qîzê
Golçere nigar-i pir temîzê
Me do hod bîst ji felanî
Eşq li te bûye nûcewanî
Baqî te debînî, te dekojî
Xûynî te mîna piling dimijî
Wekî me negot li me weha kî
Dostan li me, duşmenan tu şa kî
Rehmet li te bî, te kar rind kir
Ferhad û Şîrîn karê te nekir
Baqî te debînî çunke naga
Serê te debirrî (ew) bê şekwa
Tu ar (û ?) namûsê xe nizanî
Tu be qiçik î û ne xizan î
Bişîn qedemî xe tu, mere der
Wellah ku debî, cuda je te ser
(Se çi rehm nakî li) dê xe ye pîr
Min xeyrî te kes tunîne desgîr”