Üç saatlik yolculuğun ardından yeniköprü’de durduruluyoruz.
Uzun bir araç kuyruğu var!
İki asker dolmuştaki valizleri ve dolmuşun içini arıyor. Sonra kimliklerimizi alıyorlar, GBT yapılıyor. Tam bir saatlik beklemenin ardından yola revan oluyoruz.
Gever’in girişine geldiğimizde valizlerimizle birlikte dolmuştan inip polis arama nokrasına yürüyoruz. Yaklaşın 400 kişi bekliyor. Bir masanın etrafına toplanan bir kaç kişi formları dolduruyorlar. Sonra formlarla birlikte kimliklerimizi bariyerlerin ardındaki polislere veriyoruz. Yine uzun bir GBT sorgusu yapılıyor. Kırk dakika orda öyle bekliyoruz. Sonra bir polis tek tek isimlerimizi okuyor. İsmi okunan kişi bariyerlerin arasından geçiyor.
Bir polis üstümüzü ve valizlerimizi arıyor.
Kendimi cezaevi ziyaretinde hissediyorum… Sanki bariyerlerin ardında mahkumlar yaşıyor ve ben onları ziyaret ediyorum. Devlet bir gardiyan gibi Gever’liyi mahpusa mahkum etme çabasında. Herşeyden haberdar olmak ve zapturapt altına alma çabası içinde…
****
Gever Türkiye-İran-Irak sınırlarının kesiştiği noktada. Dağlar arasında bir çöküntü içine kurulmuştur.
Sert bir kara iklimi vardır.
Tarihi MÖ 7000 yıllarına uzanır.
Burada bir kültür resitali sözkonusudur. Sümer ve Hitit’lerden kalma kalıntılar vardır.
Burada MÖ 1000’lerde Urartu’lar yaşamıştır.
Cumhuriyet döneminde asimilasyonun ve inkarın bir parçası olarak ismi Yüksekova olarak değiştirilmiş.
I.Süleyman döneminde Osmanlı hakimiyetine giren şehir 1. Dünya harbinde Rus hakimiyetine girdi. 5 Mayıs 1918’de yeniden Osmanlı egemenliğine girdi.
Osmanlı hakimiyetindeki Gever’de yoğun bir Ermeni nufusu yaşamaktaydı. 1915’de Ermeni soykırımı yaşamından Gever’li Ermeniler de nasiplerini aldılar ve tümü ya katledildi ya da göçertildi.
Bu katliamla birlikte ciddi bir nufus değişimi yaşadı.
Nufus nicel olarak azaldı.
1990’larla birlikte TC devletinin baskıları neticesinde Gever’in köyleri boşaldı ve merkeze göç başladı. Bu dönemde nufusta ciddi bir artış oldu.
Bugun ilçe merkezi 80 bin, ilçe nüfusu ise 120 bin cıvarıdır.
90’lı yıllara kadar kendi halinde bir şehir olan Gever bu yıllardan sonra nüfusta düzensiz bir artışla birlikte ciddi toplumsal hareketlenmeler yaşamaya başlamıştır.
Bugün Kürt yurtseverliğinin merkezlerindendir.
Ekonomisi sınır ticaretine dayanırken kısmen tarım ve hayvancılık da vardır.
Geverin ters lalesi, sümbül’ü ve Nergizi ünlüdür. Ancak bugünlerde ölüm ve sokağa çıkma yasaklarıyla gündemdedir.
2009 yılında ilk köy komünlerine ev sahipliği yaptı. Kürt hareketinin ilk komün deneyimine ev sahipliği yapan Gever 2015’de özerklik ilan etti. Devletin Kürt halkının öz yönetim taleplerini ciddiye almadığı ve tanımamakta ısrar etmesi üzerine gençler silahlandılar ve hendekler ördüler.
Öz yönetim ilanları ve Hendeklerin örülmesinin nedeni legal demokratik mücadelenin sonuçsuz kaldığı inancının gençlerde hakim olmasıydı.
Öz yönetim ilanı ve hendeklerle amaç rejime alternatif yaratmak ve Kürtdistanlıların statü talebi için devlete baskı kurmaktı.
AKP hükümeti 13 Mart 2016 günü sokağa çıkma yasağı ilan etti ve hendeklerin ardındaki gençlerin-çocukların üzerine katmersiz bir şiddetle gitti. 78 genç ve çocuk öldürüldü. Gever’lilik ve yasaklı dilinin direnci kangren zamanların top ve uçak seslerine maruz kaldı…
Gever ve Kürtlük devlet için bir belaydı ve sökülüp atılmalıydı…!
Buna rağmen Kürtlüklerini en değerli eşya gibi taşıdılar. Hem Kürtlüğe vuruldular hem de ona sığındılar.
Kürtlük onlar için hep bir yara oldu. Herşeye rağmen Kürtlüğü yasaklayanlara ve onu yok etmek isteyenlere bir avuç tükürük gibi suratlarına fırlattılar.
Madem ki Kürtlük yok edilmek isteniyordu o vakit onu büyütmek lazımdı ve büyüttüler…
****
Gever’in sokakları, mahalleleri ve insanları tarumar oldu. 11 bin konut tahrip oldu ve 10 binlerce insan evini, mahallesini terketti. 10 binlerce insan evsiz…
Gever asker ve polislerce kuşatılmış durumda.
Gever’i yeniden inşa çalışmaları için gelen Cemal Coşkun’la Belediye garajı mutfağında çay içerken pencereden gördüğü köpekleri göstererek “geldiğimin 4’üncü günü tek tek kediler çıktı sokaklara şimdi de köpekler çıktı…”
Gever’in kedi ve köpekleri insanlarıyla birlikte ya saklandılar ya da dağlara sığındılar. Göçten onlar da nasiplendi…
Nasıl beslendiler, nasıl hayatta kaldılar kimse bilmiyor.
Belki de o kedi ve köpekler açlıktan o hendeklerin ardındaki öldürülmüş insan bedenlerine saldırdılar…
Nitekim direnişin daha 16’ıncı gününde JÖH ve PÖH’ün twitır hesaplarından Cumhuriyet mahallesinde sokağa atılan bir YPS’linin naaşını kediler tarafından yenilirken çekilen görüntüleri “bu bir terörist leşi. Kedilere yem olmuş” başlığıyla paylaşıldı.
****
Hakkari Milletvekili Selma Irmak, Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemir ve HDP İlçe Eşbaşkanıyla birlikte yeşildere mahallesine gidiyoruz.
Iki katlı yanmış bir binanın önünde duruyoruz. Biraz ilerde yaşlı bir adam görüyoruz, o tarafa yürüyoruz. Tokalaşıyoruz. Bizi geldiği taraftaki su deposunun yanına götürüyor; “Hadi ben polise taş attım geldi beni vurdu! Pekki bu su deposu ne yaptı?”
Amcaya verecek hiçbir yanıtımız yok. Hakikaten o su deposu ne yaptı?
Aslında o su deposunun, o yakılan evlerin birşey yapması gerekmiyor. Malum onlar da Kürtlerin yaşam gereçleri, barınakları.
JÖH ve PÖH üyeleri 80 kurşun sıkmışlar. Su deposu Geverin binlerce deposu gibi delik deşik.
Deponun hemen yanındaki su kuyusunu gösteriyor. Su kuyusundaki dinamoya da kurşun sıkılmış.
Sonra eve doğru dönüyoruz. Yüzü tertemiz bir adam. Ellerinde iş eldivenleri var. Hacca gitmiş.
İsmi Zübeyid Malak. Ama herkes ona hacı diyor. Bize sakin ve tane tane anlatıyor: “80 yaşındayım.
Rus buraya geldi. Bir evde ev ahalisi yoksa o evin kapısını bile açmadılar. Dinimizden değillerdi ama evin içine girmeye utandılar. Bunlar ise –Türk güvenlik güçlerini kast ediyor- bizi evlerimizden attılar ve evlerimizin içine, mahremimize utanmadan girdiler. Dağıttılar, kirlettiler ve yaktılar.”
Ilçe eşbaşkanı araya girip “amca bunlar IŞİD’li” diyor.
Zübeyir amca sakin ama derinlerden gelen bir ses tonuyla konuşuyor:
“Ev ne tıştın (bunlar hiçbir şeydir).”
Zübeyir amcayı sessizce dinliyoruz. O an ona sarılmak istiyorum, elerine sarılmak, öpmek. Gözlerine yerleşmiş acıyı silmek…
Eré mamo ev ne tıştın! (Evet, onlar hiçbirşeyler amca)
Zübeyir amca anlatmaya devam ediyor: “Evin saati ne yapmış ona da kurşun sıkmışlar. Dinimizdenler ve bizim dinimizden olanlar bizim mahremimize girdi ve şehrimizi yaktı, yıktı. İslama kurban olsunlar.”
Geverdeki hakikatı Zübeyir amca özetliyor. Bu yıkımı yaratanlar ve zulm edenler ne tıştın!
Ne vicdanları var ne ahlakları…!
Vedalaşıp ayrılmadan fotoğrafını çekmek için izin istiyorum.
Hacı zübeyid Malak’ın duruşuna, bilgeliğine ve güzelliğine hayran kalıyorum.
Sanki tüm Gever Zübeyir amcada vücut bulmuş. Asaletli bir adam! Fotoğrafına her baktığımda insan gibi bir insan görüyorum.
Başka bir evin avlusundan giriyoruz. Ev sağlam, zarar görmemiş. Evin sahibi Edibe kaplan anlatıyor: ” Van’a gitmek zorunda kaldık. Biz gittikten sonra Asker ve polisler burda bir süre barınmışlar. Halılarımıza sigaralarını söndürmüşler. Şişelerin içine işemişler. Her yeri dağıtmışlar. Başka bir evde unun içine fare ilacı atmışlardı”
Edibe Kaplan’ın evinin sokağında Hacı iskender Marketin önünde duruyoruz. Dükkan tahrip olmuş. İçine havan mermisi değmiş ve yağmalanmış. Raflarında ne cocuk sütü var artık ne çikolatalar; patlamış havan mermisi duruyor.
Nasır ve Zeynep Yüce’nin tek katlı evleri ateşe verilmiş.
Nasır ve Zeynep anlatmaya başlıyorlar: “Gever’de yasak başlayınca evimizi terketmek zorunda kaldık. İki çocuğumuzla Şemzinan’a göçtük. Çatışmalar esasta 38 gün sürmüş. Sonrasında ise tek bir kurşun atılmamış. Ve büyük yağma da çatışmalar bittikten sonra başlamış. Benim evimi de çatışmalar bittikten sonra yakmışlar.
Gever’e döndükten sonra yanmış evinin hemen yanındaki Kardeşinin evinde sığınmışlar. Biz evin içine bakarken o bir koşu kardeşinin evinin içine gidip elinde temiz bir örtüyle sardığı yanmış Kuran-ı Kerimle dönüyor.
Müslüman AKP ve başındaki reisi Nasır ve Zeynep’i yaşadıkları şehirden kovdu sonrada evleriyle birlikte Kuran’ı yaktılar!
Kürdün yaşamlarını yakanlar onunla birlikte allahın kelamını da yaktılar.
****
Yüksekova haber ve DICLE haber ajansları muhabirleri zor şartlarda çalıştılar, aslında çalışamadılar. Kimisi çatışmaların 15 gün kimisi de 38 gün sürdüğünü söylüyor. Hala sağlıklı bilgi alma şansımız yok. Çünkü basının haber yapmasına, yaşananları izlemesine izin vermediler.
Gever’de gazetecilik yapan bir muhabirle görüşüyorum. İsmini vermek istemiyor: “Geverdeydik ama yaşananları fotoğraflama şansımız olmadı. Sokağa çıkmamıza izin vermediler.Ancak uzaktan bulunduğumuz evin çatısından bir kaç duman görüntüsünü fotoğraflaa şansımız oldu. JÖH ve PÖH sosyal medya hesaplarından fotoğraflarımız paylaşılarak tehdit edildik. Yaşam güvencemiz kalmamıştı ve bizi gördükleri yerde öldürebilirlerdi. Yasağın 24’üncü günü Belediye’nin itfaiye aracıyla bulunduğum evden çıkabildim ve köy yollarından Esendereye geçtim.”
Biraz duraklıyor, önüne bakan kaldırıyor göz göze geliyoruz:
“Eğer şehirden kaçmasaydım ya kedi-köpekler benim de naaşımı yerlerdi yada hapse girerdim.”
Odayı derin bir sessizlik kaplıyor…
İki milyon takipçisi olan Yüksekova Haber sitesi 25 Temmuz 2015’de kapatılmış. Ancak herşeye rağmen habercilik yapmaya ve gerçekleri bize aktarmaya devam ediyorlar.
Yasak boyunca şehirde kalıp rahatsızlanan tek bir hasta Yüksekova’nın tek hastanesi olan Devlet hastanesinde tedavi edilmedi. Devlet Hastahanesindeki yerel personel zorunlu izne gönderilmiş. Ankara ve Corum’dan bir sağlık ekibi şehre getirilmiş.
Ambulans şoförleri değiştirilmiş. Hasta olanlar yeniköprüye götürülüp “hadi gidin” demişler.
Amaç 78 gün boyunca ne yaşandıysa üzerine perde çekmek ve bunu da başardılar. Yasağın yaşandığı 78 gün boyunca ne yaşandı bilmiyoruz, belki de asla öğrenemeyeceğiz!
Operasyonu Ankara’dan gelen özel bir ekip yönetmiş.
Yerel polis teşkilatı etkisizleştirilmiş.
Çatışmalar ve ölümler yalnızca yasağın sürdüğü günlerde yaşanmadı. Son 6 ayda 92 insan hayatını kaybetti. Bu süre içinde güvenlik güçlerinden kaç kişinin hayatını kaybettiğini ise bilmiyoruz.
Gever’in sokaklarında sexist ve argo yazılımlar da var;
Mahallelerdeki evleri enkaz haline getirenler kendi bayraklarını asmışlar. İşgal edilmiş bir şehir gibi şimdi… fethedenler fethettikleri Gever’in binalarına bayraklarını dalgalandırıyorlar(!)
****
Ew ne tıştın!
Hiçbirşey olanlar halkın özgürlük çabasını ve düşünü asla yok edemezler. Hacı Zübeyid amcanın güzel yüzü orada duruyor ve o mis eldivenleriyle zorbaya ve zalime karşı ayakta!