MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bölgedeki operasyonları, ölümleri, yakıp yıkmaları, haftalarca süren sokağa çıkma yasaklarını, tankların, topların devreye sokulmasını, yeterli bulmadığını her vesileyle açıklıyordu. Ama önceki gün MHP Meclis Gurubu’nda konuşan Bahçeli, bir adım daha atarak; “Nusaybin’de vatandaş, üç gün içinde kenti terk etmeye çağırılsın. Üç günün sonunda taş üstünde taş baş üstünde baş bırakılmasın!” diyerek kanlı bir katliam çağrısı yaptı. Bahçeli’nin bu kanlı katliam önerisi sadece Nusaybin için değil. Şu anda operasyonların sürdüğü Şırnak, Yüksekova gibi kentlerde ve bundan sonra benzer direnişlerin olacağı her kentte “taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakılmayan” katliamlara başvurulmasını istiyor.
BAHÇELİ’NİN HAYALİ HÜKÜMETİN DE AKLINDA!
Cumhurbaşkanı ve Hükümet henüz Bahçeli’nin yanına gelmiş değil ama yapılan operasyonların olağanüstü uzaması, “operasyon bitti” denilen yerlerde de yeniden yeniden operasyonlar (Sur’da, Silopi’de olduğu gibi) yapılması karşısındaki eleştirilere karşı Erdoğan ve İçişleri Bakanı başta olmak üzere yetkililer; “Biz eğer sivili vatandaşların zarar görmemesi için gereken hassasiyeti göstermesek, bu kentlerdeki direnişleri üç günde bitiririz” derken, Bahçeli’nin isteğinin kedileri için de masada olduğunu ifade etmektedirler. Dolayısıyla Bahçeli’nin isteğini MHP’nin aşırı milliyetçiliğine, MHP’nin faşizm genlerinin hortlaması olarak görülmemesi gerekir.
Zaten Hükümet cenahından da Bahçeli’ye “Bu nasıl bir istek, biz terörle mücadelede de vatandaşlarımızın, insan haklarını, hukuku gözetiriz” gibi biçimsel bir tepki gelmedi. Bırakalım AKP cenahını, medyada da Bahçeli’nin bu çıkışı konusunda Hükümete, yetkililere “Bahçeli’nin çağrısına ne diyorsunuz?” sorusu sorulmadı. Ki, bu da; sadece yandaş medyanın değil ikide bir “Bağımsız basın ilkeleri”nden söz eden medya guruplarının gazete ve televizyonlarından da bu konuda soru bile soramayacak kadar teslim olunduğunu gördük.
Dahası, ağzından hakkı, hukuku, insan haklarını düşürmeyen Kılıçdaroğlu ve CHP sözcülerinden de Bahçeli’nin “taş üstünde taş baş üstünde baş bırakılmasın” çağrısına bir tepki gösterilmedi.
Bahçeli’nin bu “katliam çağrısı”na “Çin malı, çakma muhalefet” diyen HDP Gurubu’nda konuşan Eş Genel Başkan Demirtaş tepki gösterdi.
SIRA VATANDAŞLIKTAN ÇIKARMAYA GELDİ!
Kendilerine karşı her muhalefeti “terörle mücadele konseptine” bağlayıp “paralel yapı”nın “işbirlikçisi”, “piyonu” ilan eden Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP propagandası, bu ayak üstü uydurma suçlamaları yasalara dayanarak cezalandırmak için “terörün tarifini yeniden yapmaya ve yasalarda gerekli düzenlemelerin yapılması” için Meclise çağrı yapmıştı.
Şimdi Cumhurbaşkanı bir adım daha atarak, teröre destek verenlerin vatandaşlıktan çıkarılmasını istedi ve bu amaçla gerekli çalışmaların yapılması çağrısını yaptı.
Cumhurbaşkanı bu çağrısı sonrasında düşüncesi sorulan Başbakan Davutoğlu; bir yandan, “Henüz böyle bir çalışmamız yok” derken öte yandan da “Teröre destek veren kişinin vatandaşlıkla bağı zaten kalmaz!” diyerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan bastırırsa, bir kez daha açığa düşmemek için olacak, tedbirli konuştu.
“Vatandaşlıktan çıkarma”, az çok hukukun geçerli olduğu ülkelerde ve dönemlerde yapılan bir uygulama değildir. Türkiye’de hükümetler, vatandaşın kendi istekleri ve çok özel durumlar dışında “vatandaşlıktan çıkarama” uyulması yapmamıştır.
Yakın tarihimizde vatandaşlıktan çıkarmanın bir ceza olarak uygulamasını 12 Eylül Cuntası yapmış, siyasi amaçlarını beğenmediği, “terörist”, “bölücü” gördüğü binlerce kişiyi vatandaşlıktan çıkarmıştı. Ki, sonrandan bunların çok önemli bir bölümü yeniden vatandaşlığa kabul edildi.
Şimdi seçimle gelmiş bir Hükümet, “terörün ne olup olmadığı”ndan da öte, vatandaşlarını “teröre destek verenleri” “vatandaşlıktan çıkarama” diye bir ceza getirmek istemektedir.
ERDOĞAN ADIM ADIM BAHÇELİ’YE YAKLAŞIYOR
Böylece Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12 Eylül Cuntası’nın bir uygulamasını daha hayata geçirmek üzere yasaların yeniden düzenlenmesini istemektedir.
Erdoğan’ın bu isteğinde tek başına da değil. Tersine Erdoğan, önce “terör tanımının yeniden yapılması”nı ve “teröre destek verenlerin kimler olduğunun” yeniden tarif edilmesini istemektedir. Ki, Cumhurbaşkanının anlayışına bakıldığında AKP ve MHP’nin politikalarına destek vermeyen, en azından teslim olmayan herkes, örneğin Kürt sorunun barışçıl çözümünden yana tutum alanların tümü, “teröre destek verenler” safına konmaktadır. Dolayısıyla bu tanıma göre, ülke nüfusunun yarısı, beli ki daha da fazlası, “terörist” ya da “teröre destek verenler” kategorisine sokulmak istenmektedir. Bu da, ülke nüfusun yarsının başının üstüne önce “teröre destek” suçlamasının, sonra da “vatandaşlıktan çıkarılma” tehdidinin bir Demokles Kılıcı olarak kullanılacağı anlamına gelmektir. *
Erdoğan’ın yürüdüğü, “yeni suçlar” ve “yeni cezaları” tarif ederek özgürlükleri ortadan kaldırarak ilerlediği platform ile Bahçeli’nin “taş üstünde taş baş üstünde baş bırakılmaması” isteğini öne sürdüğü platform aynı “terörle mücadele” zihniyetinin platformudur. Ve bu iki şahsiyet ve arkalarındaki güçler adım adım birbirine yaklaşmaktadır. Son günlerde aralarındaki muhabbetin çok artmış olmasının nedeni de budur.
* Dün, Saray’da, “Muhtarlar Toplantısı”nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yapılarda tuzaklar olduğunu gerekçe göstererek, bölgede ağır hasarlı mahallelerin boşaltarak uzaktan top aşılarıyla yerle bir edilebileceğini belirterek, Bahçeli’nin “taş üstünde taş bırakılmaması” önerisine ne kadar yakın durduğunu gösterdi.