ERBAKAN HOCA YA DA KALPLERDE YANKI BULMAK
Erdal Bayraktar
Yaşam tecrübesi içerisinde-kendimce- şöyle bir kurala ulaştım: Birkonuda yaşlıların ve çocukların düşünce ve tepkileri o konu hakkındadoğruya ulaşmamda bana önemli bir imkan sunuyor. Hırslarını kontrolaltına almış mütevekkil yaşlıların ve fıtratları temiz çocuklarınbasiret ve ferasetleri açık oluyor. Bu imkandan sürekli faydalanmaya çalışıyorum.
28 Şubat günleri… Refahyol hükümeti iktidar ve Erbakan Hoca`nınbaşbakan olduğu,iç ve dış müstekbir güçlerin Müslüman insanlara maddive manevi baskılarını artırdığı günler.28 Şubat kararlarının alındığıtoplantıdan Hoca`nın boncuk boncuk terleyerek çıkıp basın toplantısı yaptığı saatler… Annemle televizyonu beraber seyrediyoruz. Annem:”şu gariban ve yaşlı adamı düşürdükleri hale bak, vicdansızlar, Allah`tan korkmazlar, bütün bunları Hoca inançlı, Müslüman olduğu için yapıyorlar. Allah bunu yapanlardan bu dünyada da öbür dünyada da misli misli çıkarsın” diyerek duygularını ifade ediyordu. O zaman içimden dedim ki “diren hocam doğru yoldasın, çünkü mazlumlar ve hesapsızlar senin yanında, duaları seninle.”
Son genel seçimler… Partilerin harıl harıl propaganda çalışmalarıyaptığı,miting düzenlediği,televizyon proğramları yaptığı günler…Hoca yanılmıyorsam Tuncay Özkan`ın proğramında, birlikte Tayyip`e veripveriştirdiği saatler, bu sefer dayımın hanımı: “Bak hele oğlum boyu devrilesice Erbakan`a, pis mırdar kılıklı bu adamın karşısına çıkmış Tayyip`e atıyorlar. İnsan elin yanında, oğlunun düşmanının yanında oğlunun kuyusunu kazar mı? Bir ayağı çukurda, kumbüzünü (belini) doğrultamıyor hala bu işlerle uğraşıyor. Bu işleri artık gençlere bıraksa ya” diyordu. Bu sözleri duyunca “işte bu an, Hoca`nın bittiğinin resmidir. Dualar tersine döndü ve Hoca saf kalplerdeki yerini kaybetmiş.” dedim.
Gazetede, Saadet Partisi`nin son kongresinde Erbakan Hoca `nın Numan Kurtulmuş`un beyaz listesine alternatif “yeşil liste” hazırladı sözcüklerini okuyunca yukarıdaki başlık ve anekdotlar aklıma geldi.
İnsanoğlu ilginç bir hayat yaşıyor. Sonumuzun ne olacağını bilemiyoruz. Atalarımız bu yüzden “Allah akıbetimizi hayr eylesin” demişlerdir. Allah elini üstümüzden çekmesin. Ömrümüzün son anı engüzel anı, hayat yolculuğumuzun en hayırlı zirvesi olsun.
Erbakan Hoca`nın Odalar Birliği`nde Demirel`e karşı başlattığı mücadele, sağcılıktan kurtulmak isteyen Müslümanlar nezdinde önemlibir değere sahipti. Bu gayretinden dolayı bağımsız aday olarak girdiği seçimleri kazanması, büyük bir sevinç vesilesi olmuştu. TürkiyeMüslümanlığının politik mücadelesinde Hoca başat rol oynar. Hoca`nın yılmak bilmeyen azim ve gayreti her zaman takdirle karşılanmıştır. Bireysel hayatında dindarlığından utanmadan hareket etmesi saf Anadolu insanı tarafından saygı ve takdirle karşılanmıştır. Beyaz takkesini özenle ve samimice, kompleksiz cebinden çıkarıp takması ve namazı öyle kılması gönülleri fethinin en önemli simgesel hareketidir. Herkesin aman dindar görünmeyeyim diyerek sakalları ve bıyıkları kesip, gümüş yüzükleri çıkardığı zamanlarda Hoca`nın bu tavrını her zaman saygıyla anmışımdır.
Erbakan Hoca`nın siyasi hayatı boyunca maruz kaldığı saldırılara, karikatürize edilerek aşağılanmalarına karşı inançlı halk kitlelerinde buruk da olsa sahiplenilmesinde, kalplerde edindiği yerin önemi büyüktür. Kayıp trilyon davasında bile Hoca maşeri vicdanda fazla yıpranmamıştır. Bu davanın Hoca`yı yıpratma davası olduğuna inanılmıştır. Ama ne zaman ki Refah Partisi içindeki muhalefet cephesine karşı çıkışlarında kullandığı üslup, Hoca`nın siyasi hırsının ve ben merkezciliğinin sahiplendiği Dava`sından daha önde olduğuna hükmedilmeye başlanmıştır, muhaliflere karşı kullandığı dil ve üslup, maşeri vicdandaki Hoca imajını sorgulatmaya başlamıştır. Bütün tahriklere rağmen eski dava arkadaşları ve öğrencileri Hoca`ya saygıda kusur etmediler. Bu durum Hoca`nın daha da itibar kaybına sebep olmuştur. Hoca muhibleri muhaliflere her türlü eleştiriyi getirebilirler; ama dil ve üslup kalplerde olumlu yankı bulmadıkça gerekçelerinizin hiçbir değeri yoktur.
Ak Parti için ayrıldılar, Milli Görüş gömleğini çıkardılar, bizim için sıradan diğer partilerden farkı yok; o açıdan diğer partilere yaptığımız muhalefeti onlara da yapıyoruz denebilir. Numan Kurtulmuş kuşatmasını nasıl izah edeceksiniz? Numan Bey her şeye rağmen Saadet Partisi`inde politika yapmaya karar vermiş birisi. Ona bile güvenmeyip sürekli tarassut ve vesayet altında tutmak neyin nesi? Bu hal insanı yalnızlaştırır ve giderek paranoyak yapar. O zaman Önder Sav vesayetine mahkum olmuş Kılıçdaroğlu tiplemesine bir şey deme hakkınız olmaz.Onlar yapınca kötü,siz yapınca mübah. Recai Bey`in düşürüldüğü duruma ne diyeceksiniz? Milli Görüş`te İsmet Abi, Yıldırım Akbulut vakası… Recai Bey`in hükm-ü şahsiyetini iptal eden bir ilişki biçimi. Recai Bey parti adına konuştuğu zamanlarda medyanın manşetleri: “Gözler Balgat`a çevrildi” olarak atılıyordu. Bütün bu müessif olayların müsebbibi olarak da halk Hoca`yı gösteriyor.
İslam geleneğinden geldiğini ve o gelenekten beslendiğini söyleyen her insan kendi içinde tutarlı olmak zorundadır. İslam tarihinde herkesin üzerinde ittifak ettiği Halid bin Velid-Üsame örneğini sohbetlerinizde anlatır, pratikte hayata geçirmezseniz insanlar size “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” diye sorar. Cevap veremediğiniz takdirde bütün inandırıcılığınızı yitirirsiniz. Hoca`nın yaşadığını söylediğimiz bu durum, her müslümanın başına gelebilecek bir imtihandır.
İnsanları değerlendirecek gerçek ölçü RIZA-İ BARİ’dir. Bunun insan yanında miyarı vicdandır, kalptir; halk yanında ise maşeri vicdandır. Eğer bu iki ölçüde olumlu karşılığınız yoksa söyleminiz ne kadar güçlü olursa olsun bir anlam ifade etmez. Dinde de asıl, niyet ve ihlas değil midir? Şirk bulaşmış bir itikad, riya ve menfaat karışmış bir amel Hak katında merduttur. Halk katında merdut olan Hak katında da merduttur. Kalplerde sevgiyi yaratan Vedud olan Allah`tır. İnsanları sonsuza kadar maslahatçılık ve takiyyecilikle nereye kadar istismar edebilirsiniz? Bu durum Allah`ın rahmetine dokunur.
Her imkan gibi görünen şeyler, yerinde ve zamanında değerlendirilmediği zaman zaafa ve ifsada dönüşebilir; liderlik ve kurumlar gibi… Lider konumunu ve gücünü ayarlayamazsa topluluk için zaafa dönüşebilir. Liderlik doğal haliyle bir imkandır. Hakkı verilmediği zaman zulüm makinesine dönüşebilir. Kurumlar insana hizmet ettiği zaman bir imkandır; insan öğütmeye başlayıp kutsallaştırıldığında bir belaya dönüşebilir. Her şeyin sınırını eşyanın tabiatına göre ayarlamalıyız.Yani her durumda adaletle hükmetmeliyiz.
Dindar çevreler liderlik ve kurumsallaşma noktasında maalesef çok iyi durumda değiller. Ne geleneklerinden gelen değer ve ilkeler açısından ne de çağdaş değer ve ilkeler açısından. Her türlü değer ve ilkeyle içini boşaltarak ilişkiye geçiyorlar. Her şeyi tüketiyorlar. Bu durum değer ve ilkelerin evrenselliğine ve değerine inanmayan, günü kurtarmaya çalışan pragmatist, giderek oportünist bir halin dışavurumu olarak örünüyor. Örnek: Kurdukları siyasi partiler bir cemaat mi çağdaş anlamda bir politik organizasyon mu belli değil. Duruma göre o, duruma göre bu. Politik mücadelede bir Erdal İnönü örneğini bulamıyoruz. Partinin başına geri dön talep ve yalvarmalarına karşın geri adım atmayan bir erdemli kişilik örneği. Kendi kültür evrenimizden bir örnek: Rahmetli Aliya. Halkı için yaşamak, hayatını halkının hizmetinde geçirmek, hep vermek ve hiç almayı düşünmemek, tam zirvedeyken, rahata ermişken benden bu kadar, bundan sonra tecrübe ve dualarımla yanınızda olmaya devem edeceğim diyebilmek… En son Fadlallah örneği; örgütün banisi ol, bütün ömrünü bu hedeflere hasret ama bunu hiçbir zaman göze sokacak şekilde dillendirme; tam bir mahviyyet örneği. Böyle yaparsanız arkanızdan “baba şefkati gösteren bir önderimizi kaybettik” diye ağlarlar. Tabii amacınız buysa.
İnsanlığına ve özgürlüğüne düşkün insanlar, kurumsal kimlikleri şahsiyetlerinin önüne geçmeye başlamışsa, kendilerine saygıları ve özgürlüklerine düşkünlüklerinden dolayı esaret zincirlerine dönüşmüş bu durumu kendi elleriyle kırarlar.
Sözün özü: Kalplerde iktidar olamayanlar ancak zor gücüyle hakimiyet kurmaya çalışırlar; kurduklarını zannettikleri hakimiyetleri uzun sürmez, çektikleri kazandıklarına değmez; hem bu dünyada hem öbür dünyada. Kalplerde iktidar olanları ise kimse yıkamaz. Çünkü onların yıkılacak tahtları yoktur.