Neoliberalizmin çöküşünün pandemi öncesinde başladığını belirten Doç. Dr. Emre Özçelik “Koronavirüs bu sürecin tetikleyicisi değil, olsa olsa bu süreci belirli koşullarda hızlandırabilir” dedi
NAMIK ALKAN
Sosyalist düşünce ve emek-yanlısı hareketlerin neoliberal dönemde çok ciddi yaralar alarak büyük bir gerileme kaydettiğini ve bu nedenle toparlanmanın zaman alacağını belirten ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü İktisat Programı Koordinatörü Doç. Dr. Emre Özçelik, sosyalistlerin geleceğe ümitle bakmasının ön koşulunun örgütlülük olduğunu belirtti. Virüsün neoliberal politikalarda büyük bir değişim yaratmayacağını belirten Dr. Emre Özçelik BirGün’e konuştu.
>> Koronavirüs salgınının ekonomilere olası etkilerini nasıl görüyorsunuz?
Salgın hastalık gibi ekonomi-dışı krizlerin ekonomiye, siyasete ve topluma etkilerini öngörmek çok güçtür. Böyle zamanlarda sosyal-bilimsel bir neden-sonuç çerçevesinin dışına taşmadan veriye dayalı analiz yapmak ve nesnel öngörülerde bulunmak çok zordur. Buna karşın, birkaç aydır hem dünyada hem de Türkiye’de pek çok bilim insanının bu konudaki analizlerini ve öngörülerini cömertçe paylaştıklarını gözlemliyoruz. Bu da elbette anlaşılabilir bir durum, çünkü ahali haklı olarak merak ediyor ve kaygı duyuyor. Sosyal-bilim insanları da hem toplumsal sorumluluk duygusuyla hem de mesleki bir hevesle bu merakı gidermeye çalışıyor. Fakat bu evrede özellikle kaygıları gidermeye yönelik söylenebilecekler çok sınırlı, maalesef. Dolayısıyla, okuyucuları baştan uyarmakta yarar görüyorum; bu türden dışsal şokların özellikle erken evrelerinde sosyal-bilim camiasının söyledikleri bir ölçüde ‘ahkâm’ ve ‘kehanet’ içerir. Söylenenlere temkinli yaklaşmak iyi olur. Benim söyleyeceklerim de bu uyarıdan muaf değildir.
>> Bu konuda tarihsel örnekler yol gösterici veya fikir verici olabilir mi?
Benim anlayabildiğim kadarıyla, koronavirüsün, örneğin 14. yüzyılda başlayan ve etkileri birkaç yüzyıl süren ardışık veba salgınları kadar ölümcül ve dönüştürücü olması ihtimal dâhilinde değil. 21. yüzyıl itibarıyla hem tıbbi bilincimiz hem de tıp teknolojilerimiz geçmiş yüzyıllara göre çok ileri seviyede. Yine de ‘Kara Ölüm’ denen o tarihî salgının bize önemli bir konuyu hatırlatması gerektiğini düşünüyorum. Böyle salgınların birbirine epeyce benzeyen ekonomileri bile farklı yörüngelere savurabileceğini, tarihe dayanan bir ihtimal olarak aklımızda tutmamızda yarar var.
NEOLİBERALİZMİN ÇÖKÜŞÜ ÖRGÜTLENMEYLE OLUR
>> Pandemi sürecinde neoliberal ekonomi politikaları çok tartışılıyor. Sizin bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?
‘Koronavirüs kapitalizmin kifayetsizliklerini tüm ülkelerde gün gibi ortaya çıkardı, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ veya ‘Koronavirüs neoliberal politikaların sonunu getirmiş oldu, dünyada artık kamucu sağlık ve eğitim politikaları uygulanmaya başlayacak’ gibi kolaycı genellemeleri açıkça söylemek pek de manidar olmayabilir.
Bana öyle geliyor ki emekçi sınıfların daha bilinçli ve daha örgütlü, sendikalaşma yoğunluğunun daha yüksek, toplu iş sözleşmesi kapsamının daha geniş olduğu ülkelerin neoliberalizme son verip kamucu politikalara yönelme ihtimali daha yüksektir. Çünkü öyle ülkelerde böyle talepleri daha yüksek sesle, daha etkili biçimde dile getirmek, devlet-sermaye koalisyonunu emeğin çıkarlarını da gözetmeye zorlamak daha olasıdır. Tersine, emekçi sınıfların düşük bilinç ve örgütlülük düzeyleri sergilediği, sendika yoğunluğunun çok az ve toplu iş sözleşmesi kapsamının çok dar olduğu ülkelerde koronavirüs krizinin neoliberalizmin bertaraf edilmesine katkıda bulunması daha zordur.
Neoliberalizmin, kapitalizmin zayıflayacağını veya biteceğini öngörenlere, sosyalist bir geleceğin bize göz kırptığını söyleyenlere, örneğin çeşitli ülkelerdeki sendikalaşma oranlarını ve toplu iş sözleşmesi kapsamlarını hatırlatmakta yarar var. Ben şahsen, emekçi sınıfların bu denli örgütsüz duruma düşmüş bulunduğu bir dünyada, hele de emekçilerin örgütsüzlük düzeyi bakımından öncü ülkelerden biri olan Türkiye’de, ima edilen o büyük dönüşümlerin gerçekleşmesini beklemiyorum.
ÇÖKÜŞ ASLINDA PANDEMİ ÖNCESİNDE BAŞLADI
>> Pandemi, neoliberal politikaların çöküşüne mi neden oluyor?
Sermaye-dostu ve emek-karşıtı özellikleriyle tanımlaya geldiğimiz, gelir ve servet eşitsizliklerini artıran, kalkınma süreçlerinde ulusal çıkarlardan ziyade küresel sermayenin çıkarlarını önceleyen ve yaklaşık kırk yıldır baskın olan neoliberal paradigmanın zayıflamaya ve hatta dağılmaya başlaması, yeni bir süreç değildir. Neoliberal paradigmanın çöküşünü başlatan koronavirüs değildir. 2008-2020 döneminde kimi devletler genişletici para ve maliye politikaları ile korumacı dış ticaret politikaları başta olmak üzere ‘anti-neoliberal’ sayabileceğimiz çeşitli ekonomi politikalarını uygulamayı tercih ettiler veya buna mecbur kaldılar. IMF bile gerekli durumlarda sermaye denetimlerine cevaz veren bir tutum almaya başladı. Artan gelir ve servet eşitsizlikleri yaygın olarak tartışılmaya başladı. Göçmen karşıtlığının ve milliyetçi diskurların da yükseldiği bir yakın geçmiş deneyimledik, deneyimliyoruz. Daha ziyade liberallerin ve neoliberallerin olumsuz anlamlar yükleyerek kullandığı bir terim olarak yaygınlaşan ‘popülizm’ de pek çok ülkede revaç buluyor. Tüm bunları neoliberal paradigmanın çökmeye başlamasının önemli işaretleri olarak değerlendirebileceğimizi düşünüyorum. Dolayısıyla, koronavirüs bu sürecin tetikleyicisi değildir; olsa olsa bu süreci belirli koşullarda hızlandırabilir.
Sosyalist düşünce ve emek-yanlısı hareketler neoliberal dönemde ne yazık ki çok ciddi yaralar almış ve büyük bir gerileme kaydetmiştir. Toparlanmak elbette mümkündür ama kolay değildir.