Dini alan tartışılamaz mıdır? Dini değerlere dinin kaynağında hakaret edildiğinde bir ceza öngörülüyor mu öngörülmüyor mu?
Genellikle baktığımız zaman kutsal sayılan şeyler ki bunların başında dini değerler geliyor, bunlara eleştiri yapıldığında veya herhangi bir sanatın, resmin konusu yapıldığında, bunlara yönelik herhangi bir eleştirel analiz sergilendiğinde bu hemen hakaret olarak değerlendiriliyor. Türk Ceza kanununda dini değerlere hakaret maddesi var oraya dahil ediliyor, kişi kendisini mahkemede buluyor ve dini değerlere hakaretten ceza da alabiliyor. Burada hakaretin boyutunu kim belirliyor, eleştiri hangi noktaya geldiği zaman hakaret oluyor?
Mesela bir kimse peygamber hakkında konuşurken sadece ismini anıp “Muhammed” dediğinde yanında “sallallâhu aleyhi ve sellem” demediğinde veya peygamber Muhammed dediği zaman ya da Muhammed peygamber dediği zaman ona bir saygısızlık mı yapılmış oluyor bu hakarete giriyor mu girmiyor mu? Bazılarına göre giriyor çünkü peygamber herhangi birisi değildir ondan Muhammed diye bahsedemezsin deniliyor.
Mesela İran’da sadece peygamber değil Ali, Hasan, Hüseyin, ehlibeyt imamların da böyle sıradan insanlarmış gibi anılmasını hakaret olarak görüyorlar ve dini değerlere, ehlibeyte, peygamberin soyuna hakaret olarak kabul ediyorlar.
İslam dünyasının değişik yerlerinde Suudi Arabistan’da, Afganistan’da, İran’da, Türkiye’de Allah’a, peygambere ve onun soyuna, ev ahalisine, eşlerine onların isimleri anılırken veya onlara yönelik herhangi bir eleştiri geliştirilirken sürekli olarak dini değerlere hakaret edildi suçlamasıyla karşı karşıya kalındığını görüyoruz.
Oysa İslamiyet’in ana kitabı Kur’an-ı Kerim olduğuna göre acaba bunlara yönelik bir hakaretin cezası var mı yok mu? Din veya dince kutsal sayılan şeyler tartışılabilir mi tartışılamaz mı bunu nereden anlayacağız nasıl anlayacağız? Tabi ki Kur’an-ı Kerim’e bakacağız çünkü Kur’an-ı Kerim dinin ana kaynağı ve kitabıdır.
Baktığımızda Kur’an’ın; Allah’ı ve peygamberi, inen Kur’an ayetlerini eleştiren ve bunları kabul etmeyen, bunlara karşı çıkan insanlarla tartışmalara girdiğini ve bu şekilde tartışma sahneleriyle diyaloglarla dolu olduğunu görüyoruz. Yani Kur’an-ı Kerim şöyle demiyor “ben ayeti getirdim ya buna inanırsınız ya da teröristsiniz” demiyor. Onlarla tartışmaya giriyor niye kabul etmediklerini soruyor. Mantıki tartışmalara giriyor, çelişkilerini sergiliyor, “inanmıyorsunuz ama sizin şöyle şöyle yapmanız da yanlış olmuyor mu” diyerek uzun uzun gerektiğinde sayfalarca inkarcılarla tartıştığını görüyoruz. Tartışıyor tartışmaktan çekinmiyor konuşmayı, tartışmayı yol olarak benimsiyor.
Kur’an-ı Kerim’in öfkelendiği, cehenneme girecekler, yanacaklar dediği ve kendilerinden bahsederken öfkelenerek, kızarak bahsettiği kimseler bu sıradan inkarcılar değil zalimlerdir, baskıcılardır, tiranlardır, insanları öldürenlerdir, onların emeklerini çalanlardır bir örgütlü kötülük odağı haline gelmiş olanlardır.
Kâbe’nin etrafında örgütlü bir kötülük odağı vardı. Dehşet saçıp, kabile terörü estiriyor zayıfları öldürüyorlardı. Kadınları alıp satıyorlar, kız çocuklarını diri diri toprağa gömüyorlardı. İnsanlara borç veriyor borçlarını ödeyemeyenleri köle yapıyor, karılarına kızlarına borçları karşılığında el koyuyorlardı. Can güvenliği yoktu istediklerinde kölelerini öldürme hakları vardı ve bunlar hakikaten kötülük odağı haline gelmiş zalim insanlardı. Kur’an’ın öfkelendikleri bunlardır. Kur’an’ın haklarında yer yer sert sözler söyledikleri bunlardır yoksa sıradan insanlar değildir. “Benim Allah’ın varlığı da peygamberin getirdiği ayetlerde kafama yatmıyor” diyen bir insanla tartışmaya girdiğini onunla diyaloğa girdiğini, onu ikna etmeye çalıştığını görüyoruz.
Peki ayetlerle Allah ve peygamberler eleştirilirse eleştirinin de ötesinde alay edilirse alay etme de bir tür hakaret sayıldığından buna ne öngörülüyor? Dini değerlere hakaret etti diye, karikatür çizdi diye dergi binaları basılıyor ve din adına tekbir getirerek karikatüristler öldürülüyor. Dini eleştirdi, dine yönelik eleştirel bir tutum sergiledi diye hemen dine hakarete sokulup hem devlet mahkemeye çıkıyor hem de birtakım gruplar dinimizi savunuyoruz adı altında eline silahı baltayı kılıcı herhangi vurucu kesici öldürücü aleti alan bu hakareti yaptığını iddia ettiği kişiyi dini değerlere hakaret etti diye öldürebiliyor, katliamlara yol açabiliyor. Bunların hiçbirinin Kur’an’da yeri yok.
Nisa suresinin 140. ayetinde;” Allah’la ve peygamberle alay edildiğini gördüğünüzde alay edilen yeri konuyu değiştirene kadar terk edin” diyor, “eğer alaydan vazgeçer de normal konuşmaya dönerlerse tekrar geri dönüp onlarla konuşabilirsiniz”, dünyada bundan daha demokratik bir tutum var mıdır? Kim için söylüyor bunu Allah’a ve peygambere yönelik eleştiri yapıp eleştirinin de ötesinde sadece eleştiri değil alay edildiğinde dalga geçildiğinde eleştiri ötesi sınırlara taşındığında bunun olmasını istiyor. Yoksa normal eleştirdiğinde onlarla diyaloğa girmek tartışmak mantıki akli delillerle tartışmak, ikna edemiyorsanız zamana bırakmak, eğer alay ederlerse ortamı terk etmek, eğer alaydan vazgeçerlerse geri dönüp tekrar konuşmaya devam etmekten bahsediyor. Şimdi böyle bir durumda mesela karikatür çizmek Allah ve Peygamber ile alay etmek oluyor nerede geçiyor Allah’a ve peygamberle alay edenlerle elinize silah alıp gidin öldürün diye nerde geçiyor Kur’an-ı Kerimin hangi ayetinde geçiyor. Eleştirenler, alay edenler hatta hakaret edenler nerede öldürülmekle tehdit ediliyorlar böyle bir şey yok.
Kur’an-ı Kerim’de 4 şeyin cezası var. Öldürmek, çalmak, iftira atmak ve zina etmek devamında da taciz tecavüzde bulunmayı da yine bunu zina etmeye dahil ediyoruz. Bunun dışında bir ceza yok. Eleştirmenin cezası yok, alay etmenin de cezası yok, hakaret etmenin de cezası yok. Eğer hakaret iftiraya varırsa ceza var. Eğer hakareti iftira sayarsak iftira etmenin cezası var. İftira da bir tür hakaret oluyor zaten ama hakaret ve iftira hukuki olarak birbirinden ayrıdır. Kişi hakaret ederse kem söz sahibine aittir. Kötü söz sahibini anlatıyordur bizi değil ama iftira ederse yani eleştirdiği kişinin yerine geçip onun adına konuşup onun şunları şunları yaptığını, yapmadığı halde iddia ederse o zaman bu iftiraya giriyor ve iftiranın cezası var evet diğerlerinin yani yok.
Dolayısıyla dini alan tartışılamaz değildir dini değerlere hakaretin herhangi bir cezası yoktur, eleştirmenin cezası yoktur. Allah, Peygamber, Kur’an-ı Kerim, Kâbe hepsi eleştiriye açıktır, sorulara açıktır.
Aklî ve mantıkî delillerle çelişik oldukları, tutarsız oldukları çağın sorunlarına cevap veremeyecekleri geride kaldıkları şeklinde eleştiriler yapılabilir, yapılıyor da zaten fakat Allah’tan fazla Allahcı Kur’an’dan fazla Kur’ancı olanlar bunlara ceza ön görmüşler. Mezheplerde ceza var, hadislerde ceza var, Türk ceza kanunda ceza var, İran ceza kanunda Suudi hukukunda hepsinde ceza var ama Kur’an da yok. Allahtan fazla Allahcılık dinden fazla dincilik dediğimiz şey tamda budur.
Hükümetler, mezhepler, cemaatler gruplar dini kendilerine kalkan olarak kullanıp onun rantından sermayesiz bir şekilde yararlanmak istiyorlar ve onu koruyor gibi görünüp bunu eleştirenlere yönelik güya dini korumak için ceza ön görüyorlar, kuranın kendisinde ceza yok sana ne oluyor da ceza ön görüyorsun. Dini değerlere hakaret diye hâkime göre bu yorumlanabilir her savcıya göre her hâkime göre değişebilir.
Hangi şey dini değerlere hakaret sayılır, dini değer nedir?
Peygamberin ismini salavatsız ağzına almak, Allahtan peygamberden konuşurken yanlış bir cümle söylemek, kutsal olduğu gerekçesiyle konuşulamayacağı tartışamayacağı eleştirilemeyeceği dilden dile dolaşamayacağı herkesin ağzına sakız yapılamayacağı onun yüce olduğu kutsal olduğu söyleniyor konuşamıyoruz yani kutsal olduğu için konuşulamıyor.
Şimdi aynı şekilde dini değerlere inanmayanlar da öyle söylüyor, din diyorlar vicdan işidir kalp işidir kutsal yerinde durmalıdır. Hayatın içine getirilip Allah, Peygamber, ayet, Kur’an diyerekten tartışılmamalıdır o yukarıda bir yerde durmalıdır denilerek dini alan tartışılamaz hale getiriliyor. Hem dini savunanlarca hem de dini eleştirenlerce dini alan konuşulamaz, tartışılamaz kılınıp, yüce kutsal bir yer biçilip orada durması isteniyor. Onu hayatın içine indirdiğiniz zaman da hakaret ettin deniliyor.
Oysa bunların hepsi yanlıştır dini alan tartışılamaz değildir, onun yüce ve kutsal yeri insanların kalpleridir, akıllarıdır ve beyinleridir buralar kutsaldır. Buralarda konuşulacak buralarda tartışılacak mantıki açıklamalar yapılacak, bu dinin kitabı 600 küsur sayfalık bir yazıdan ibarettir ve baştan aşağıya mantıktır, akıldır ve konuşmadır. İnsanlarla sayfalar boyunca konuşuyor konuşuyor konuşuyor. Kur’an ayetleri dediğiniz bir konuşma dizisidir sayfalarca devam eder, insanlarla konuşuyor onlara mantıki ve akli deliller getirerek onları ikna etmeye çalışıyor. Şimdi böyle bir dini siz kalkıyorsunuz tartışılamaz konuşulmaz ağızlara dökülemez dillerde terennüm edilemez akılla mantıkla ölçüp biçilemez, inançtır yüce ve kutsal dursun orada diyorsunuz dolayısıyla bu hayattan çekme, çekilme oluyor.
Kur’an-ı Kerim’e büyük bir saygı gösterilme numarası yapılarak onun yüce yerde durması lazım aşağı inmemesi lazım tartışmak konuşmak gereksizdir dünyanın işlerine bakalım bunları tartışmayalım bırak şimdi ayeti falan denilerek tartışılamaz hale getiriliyor ve bu da Kur’an-ı Kerim’e aslında bakarsanız saygısızlık oluyor.
Dini değerleri anlaşılır kılmanın yolu; konuşmak, tartışmak, akılla mantıkla soru sormaktır. Bu niye böyle, neden bundan bahsediyor, bunun amacı nedir, bugünkü çağın sorununu cevaplandıracak bir mevzu mudur, bu geride kalmamış mıdır, yeni şeyler söylemek gerekmiyor mu diyerek ayetlere yönelik sorular sormak, onlardan cevaplar çıkarmaktır ve bunu tartışmaktır.
Kur’an’ı hayatın orta yerine getirip koyup, orada hayatla ayetleri test etmektir. Doğrunun yanlışın ne olduğu insanların ihtiyaçlarına cevap verip veremeyeceği işte orada ortaya çıkacaktır. Aksi halde donup kalacak ve dondukça tartışılamayacak, tartışılamadıkça insanlar arasında bir tabuya dönüşecek ve tabu haline geldikçe de insanların üzerinde bir baskı ve yaptırım aracına dönüşecektir.