12 Eylül askeri darbesinin hiç unutulmayacak acıları bir kitapta toplandı. Editör Ömer Asan’ın heyamola yayınlarından çıkan “12 Eylül Sabahı” isimli kitabında onlarca ismin darbe öncesi ve sonrasına ilişkin anıları var.
Yaşanan işkence dolu günlerin canlı şahitleri, kan kokan sokaklarda yaşanan dehşeti kendi pencerelerinden aktarıyorlar.
En ilginç anılardan birisi de müzisyen Süleyman Erguner’e ait. Aynı emekli bir subayın çocuğu olan Erguner, ihtilalden tam bir hafta sonra Harbiye Orduevi’nde darbenin mimarı Kenan Evren ve diğer 4 Konsey Komutanı’na konser verdiklerini aktarıyor.
Ney üfleyen üflediği cuntacıların, verdikleri yarım saatlik konserde stres attığını belirten Süleymen Erguner’in, heyamola yayınlarından çıkan “12 Eylül Sabahı” isimli kitaptaki anısından ilgili bölüm şöyle:
“12 Eylül Sabahı”nda yüze yakın tanığın 12 Eylül günlerinden hatırları yer alıyor..
“İhtilalin ilk haftası ciddi sıkıntılı geçti. Evden dışarı çıkmak yasak ve her şeyle irtibat kesikti. Ekmeği, askerler dağıtıyordu. Böylece bir hafta geçti sanırım. Bir gün akşama doğru evin kapısı çaldı. Dışarıdan birinin olması imkansız, aşağı veya yukarıdaki komşulardır diye düşünerek kapıyı açar açmaz karşımda silahlı askerleri görünce şaşırmıştım. Görevli astsubay; “Süleyman Erguner burada mı oturuyor?” diye sordu. Heyecanla, “Evet, benim” dedim. Arama mı yapacaklar yoksa beni de alıp götürecekler miydi? Geride kalan günlerde farkında olmadan bir şey mi yapmıştım, birisi mi iftira attı, diye birkaç saniyede bunları düşündüm. O sırada, annem; “Oğlum ne oluyor, kim o?” diye kapıya gelip askerleri görünce zaten yüksek olan tansiyonu sanırım o zaman tavan yapmıştı. Durumu anlayan astsubay, bizi rahatlatan geliş sebebini açıkladı: “Süleyman Bey, lütfen hazırlanın, neyinizi de alın, orduevine gideceğiz” dedi. Ama annemi teskin edene aşk olsun. “Komutanım, be¬nim oğlum bir şey yapmadı ki?” “Tamam, anne, zannettiğin gibi değil. Bak, ney’imi de alacağım orduevine götüreceklermiş, sanırım Paşalara/komutanlara çalacağız, diyerek onu sakinleştirdim.”
Bir hafta sonra ilk defa evden çıkıyordum. Her taraf, sessiz ve bom¬boştu. Etrafta sadece güvenlik güçleri vardı. Cipin içinde giderken komutana sormama rağmen, neden orduevine çağrıldığımı söylemedi. Sessiz film vaziyetinde, Harbiye Orduevi ne geldik. Harbiye Orduevi ile İstanbul Radyosu, karşı karşıyadır. Orduevi’ne girince, etraftaki araçlardan, koşuşturmalardan Org. Kenan Evren ve diğer dört Konsey komutanının orada olduğunu anladım ve heyecanım bir kat daha arttı. Benim gibi evden alman diğer üç sanatçı arkadaşım ve Üsküplü sanatçımız rahmetli Recep Birgit’le kucaklaştık. Bizi karşıladılar ve hemen paşaların bulunduğu yemek salonunun kulisine götürdüler. Devlet erkânının böyle isteği olduğunda ilk akla gelen TRT sanatçılarıydı, çünkü en sıkıntısız-güvenli kadroyduk. Recep ağabey, gür sesi ile Rumeli türkülerini çok güzel okurdu, hemen prova yaptık. Ortalık, general ve albaydan geçilmiyordu. En düşük rütbeli subaya kadar hepsi gelip; “Aman sahneye şöyle çıkın, ne yaparlarsa yapsınlar, disiplininizi boz¬mayın, sakin olun, otuz dakikayı geçmesin, güzel olsun” vs. diye bizi ikaz diyordu. Derken, asker selamı vererek hazırol vaziyette sahneye çıktık, selamlarımız kabul görünce yerimize oturarak musiki faslına başladık. Org. Kenan Evren ve diğer komutanlar, konserin başında yaptığım ‘Ney’ taksimimi can kulağıyla dinliyorlardı. Ney taksimimden sonra Recep ağabey, Org. Kenan Evren’in de Üsküplü olmasını göz önüne alarak, önce Rumeli türkülerini okumaya başladı. Verilen tali¬mat üzerine, programı otuz dakikada bitirdik. Org. Kenan Evren ve Konsey üyeleri, konserin sonunda bizi alkışlıyorlardı. Özellikle, musikiyi çok sevdiğini ve kanun sazına ilgi duyduğunu, rahmetli babamdan bildiğim Org. Tahsin Şahinkaya’nın sevgi ve memnuniyet dolu alkışlarını daha çok hissettim. Org. Şahinkaya, babamın Konya Askeri Lisesi’nde sınıf arkadaşıydı, tanıdığı için bana ayrıca tebessüm ediyordu. Teşekkür için yanlarına doğru gittik, tebriken elimizi sıktılar, bizler o sırada sanki askeri heyet hazıroldaydık. Aynı düzen ve heyecanla sahneden inerek salondan çıktık ve askeri araçla evlerimize bırakıldık.”