ALİ HAYDAR HAKVERDİ – CHP ANKARA MİLLETVEKİLİ
Türkiye’de muhalefetin birlikte hareket etme koşulları var mı? Bu soru 17 Nisan sabahı siyasal güncemizin ilk sorularından biri haline dönüştü. Bu konuda ortak bir paradigmaya sahip değiliz. Tek başına AKP karşıtlığı muhalefet ortaklığını yaratmak için yeterli bir siyasal motivasyon olabilir mi? Son birkaç yıldır yaşadığımız kırılma anlarında bu motivasyonun kitleleri harekete geçirme konusunda bir moment oluşturduğunu ancak yeterli olmadığını tecrübe ederek gördük. Bunu sadece politik kadroların zihinlerindeki önceliklerin farklılığı anlamında değil, taban hareketlerinin bu kadroların dar vizyonlarını aşamayacak kadar örgütsüz ve kendiliğindenci oluşları anlamında da söylemek mümkün.
Örneğin Gezi ayaklanması; sol, sosyalist, sosyal demokrat ve azınlık hareketlerinin ortak bir eksene oturtulması anlamında Türkiye muhalefetine ciddi fırsatlar sunmuştu. Ancak o dönem bu fırsat Meclis’i bypass ederek kapalı kapılar ardında AKP ile masaya oturanların “çözüm planlarına” uymadığı için ne yazık ki heba edildi. Daha sonra Türkiye partisi olmak adına Gezi’ye yaslanma çabaları pragmatizmin sığ sularında kulaç atmaktan öteye gidemedi.
Ortak muhalefet cephesinin oluşturulması yolunda kaçan ilk fırsat elbette Gezi değildi. 7 Haziran Genel Seçimleri, 16 Nisan Rejim oylaması ve Adalet Yürüyüşü de bizlere bir arada durma olanağı yarattı. Ancak sokak hareketleriyle tabandan tavana yürüyen birliktelikleri, politik kadrolarca delegasyon usulü kurulan birlikteliklerden daha değerli gören biri olarak Gezi ayaklanmasını kaçan fırsatların en büyüğü olarak görüyorum.
Şimdi milletvekillerinin tutuklanma sürecini başlatan Meclis oylaması sürecini zihninde tekrar eden arkadaşlar; “Peki bu oylama sizin heba ettiğiniz fırsatlardan biri değil miydi?” diye soruyordur elbet. Değildi güzel kardeşim. O oylamada grup kararı olmadığı için milletvekilleri kendi özgür iradeleri ile sandığa gittiler. Ben ‘Ret’ oyu verenlerdenim. Ancak üzerinden atlanamayacak bir gerçek var ki milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması ile ilgili bölüm Anayasa referandumunda maddelerden birine dönüştürülseydi bugün özellikle milliyetçi cephede yaşanan bölünmenin politik atmosferi ortadan kaybolacak, sağ bir bütün halinde AKP’nin peşinde konsolide olacaktı. Çünkü bu ülkede sağı yan yana getiren en büyük motivasyon Kürt hareketidir. Bu politik atmosferin sorumlusu da solcular, sosyalistler, sosyal demokratlar değildir. AKP’nin milliyetçi tabana oynadığı günlerde yaptığı savaş çağrısına koşa koşa hendek siyaseti ile yanıt verenler bu politik atmosferin oluşmasında AKP kadar suçludurlar.
Peki, 16 Nisan Referandumu ortak eksen yaratma konusunda yeni bir olanak yarattı mı? Rejimi çalan profesyonel hırsızlara karşı mühürsüz referandumda “Hayır” diyenleri bir “Hayır Bloku” olarak nitelendirmeyi fazlaca iyimser buluyorum. Sağda yeni bir parti oluşumu içerisine girenleri de kastederek düşündüğümüzde, referandumda “Hayır” diyenlerin ülke sorunlarına yaklaşımlarındaki uçurumlar blok tanımlamasını daha baştan boşa çıkarıyor. Ezen-ezilen ulus milliyetçiliği tartışmasından azade etnik siyaseti baştan sona yanlış bulanlardanım. Bu anlamda etnik kimlikler üzerine siyaset inşa eden iki benzer kutup tıpkı mıknatısın benzer kutupları gibi “Hayırcılar” içerisinde de birbirini ötelemeye devam edecektir.
“AKP karşıtlığı ve laik rejim savunusu bu durumu ne kadar tersine çevirir?” dediğimiz bir dönemde yeni bir motivasyon olarak adalet talebi, deyim yerindeyse muhalefetin bağrında Adalet Yürüyüşü’yle yeşerdi. Ait olduğumuz kimliklerin ve ideolojilerin en geniş ortak kümesi yine adalet talebidir. Toplumsal kutuplaşmanın zirve yaptığı bir dönemde tüm ötekileri öğretilmiş aidiyetlerinden soyutlayarak bir araya getirmek ancak herkes için adalet çağrısıyla mümkün olabilir. OHAL’in, KHK’lerin, tutuklama ve ihraçların farklı olan, aykırı düşünen, itiraz eden herkesin tepesinde alıcı kuşlar gibi döndüğü bir dönemde söylenebilecek doğru sözlerin şüphesiz en doğrusuydu Adalet. Uzun yürüyüşle doğan ve milyonların katıldığı bir mitingle en üst perdeden seslendirilen bu yeni motivasyon, tüm tartışmaların üzerinde hepimizi örtecek bir çatı olabilecek mi? Birlikte örgütleyecek ve birlikte göreceğiz! Adalet çağrısı sesi soluğu kesilmek istenen toplumsal muhalefetin çıkış yolu olabilir. Çıkışta buluşalım!