Hafta sonuna CHP Kurultay’a damgasını vurdu. Halihazırda, Kılıçdaroğlu kendine rağmen ‘lider’, CHP kendine rağmen ülke gündemini belirliyor.
Bunları, Kılıçdaroğlu ve CHP’yi küçümsemek adına söylemiyorum. Sadece bir durum tespiti
yapmak istiyorum. Bazı durumlarda, siyasi alanda, beklenmedik olaylarla, ciddi kırılmalar gerçekleşiyor.
Susurluk kazası, Türkiye’de devletin ‘karanlık yüzü’nü hiç olmazsa ortaya serdi. Diğer taraftan, bazen, siyasete ayar verme girişimleri beklenmedik sonuçlara neden oluyor. 28 Şubat sürecinde olanlar, ‘laik’ çevrenin dibe vurması ve AKP’nin siyasal bir güç olarak sahneye çıkmasına vesile oldu.
Meşhur ‘Baykal kaseti’ de, ‘kim yaptı, neden yaptı?’ sorularını mutlaka cevaplamak gereği bir yana, CHP’den, uzunca zamandır beklenen ‘değişim’ hareketini tetikledi. Bundan sonra ne olur, göreceğiz. Ancak, şu anda ne olduğunu iyi okumaya çalışmakta fayda var. Bu noktada, aklını, mantığını ‘Ergenekon söylemi’ne rehin vermenin kimseye faydası yok. Özellikle de, iktidar ve çevresine!
Bu ülkede laik kesim, benzer süreçlerden, geçti. Başlarına taş düşse, ‘irtica’dan bilen, her sorunu ‘irtica tehlikesi’ ile örtbas edip, geçiştirenler, AKP hareketinin yükselişiyle, acı bir ders aldılar. Veya inşallah almışlardır!
Zamanında, laik kesimin siyasal/toplumsal körlüğünün hem mağduru, hem nihai galibi olanlar, şimdi ‘Ergenekon’ söylemiyle aynı körlük girdabına girmiş vaziyetteler. Laik kesim, kendini düzenin sahibi olarak görüp, toplumsal talepler, sıkıntılar, darboğazlara karşı, müthiş bir aymazlık ve rehavet içine girmişti.
Şimdi, iktidar partisi ve destekçileri, kendilerini ‘milli irade’nin yegâne tecellisi olarak görüp, benzer bir aymazlık yolunda dörtnala ilerliyor.
Oysa, CHP Kurultayı’nın yarattığı heyecan, CHP’nin dışına taşan bir heyecan. Üstelik, henüz ortada somut bir şey yok, söz konusu olan, beklenmedik olaylar sonucu yolda düzülen bir kervan. Ancak, bu heyecan ve hareketliliği hafife almak, büyük bir siyasi gaflet olur. Zira, belli ki, bu heyecanı tetikleyen başlıca etken, ‘iktidar’a karşı duyulan tepkilerin bileşkesi. İktidarın dayatmacı, saldırgan, kendini asla sorgulatmayan ve bu açıdan bir zamanlar kendisini mağdur edenlerin dilinin tıpkısını tekrarlayan tutum ve politikalarına karşı biriken tepkiler, CHP etrafında oluşan hareketliliğinin asıl etkenleri.
İktidarı destekleyen çevreler, iktidarın gözünü bu istikamette açmaya, içine düştüğü gaflet uykusundan uyandırmaya çalışmak yerine, karşısına çıkanı ‘karalamak’ yoluyla ‘teskin’ etme yolunu tutmuş vaziyetteler. Ama, en tuhafı, Türkiye’de, ‘daha fazla demokrasi adına’ mevcut iktidarı bir ‘demokratik dinamik’ olarak destekleyenlerin, başından CHP’yi hükmen mağlup etme çabaları.
Belki olur, belki olamaz, ama madem, radikal İslamcı bir hareketin değişimine bunca umut bağladık, nitekim büsbütün haksız da çıkmadık, benzer bir gidişi neden CHP’den ummuyoruz? Neden kapıları baştan kapıyoruz? CHP’nin resmi ideolojinin katı kalıplarından ne ölçüde olursa olsun çıkması, demokratikleşmesi hepimiz için çok önemli olmaz mı? Neden bu yönde gayret göstermek, baskı oluşturmak yerine komplo teorileri, akıl almaz hırçınlıklar, karalamalar? Kemalizm’in, ‘demokratik Cumhuriyetçi’ çizgiye çekilmesi, radikal İslamcılığın ‘muhafazakâr demokratik’ çizgiye dönüşmesinden daha mı zor?
Veya neden denemeye bile değmiyor?
Sakın ezberlerimizi, kafa konforumuzu, rahatımızı bozmamak adına olmasın? Madem, bu partiden, bu çevreden hiçbir şey umulamazdı, o zaman muhafazakârı, demokratı neden, herkes, bunca zaman iktidardan çok CHP’yi sorguluyor, eleştiriyordu? CHP bahanesi ardına sığınıp, kolay iktidar olmak, kolay demokratlık yapmak adına olmasın?
Doğrusu ben, CHP değişimi adına ortada somut çok az şey görüyorum. ‘Emek’ ve ‘sosyal adalet’ söylemini bunca önemsememe rağmen, 70’lerin sosyal demokrasi diliyle siyaset yapmanın, artık fazla karşılığı olmadığına inanıyorum. CHP’nin dilini acilen ve ciddi ölçüde demokratikleştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunlar adına yeni CHP’ye baskı yapmak gerektiğine inanıyorum. Türkiye’de, samimi olarak, daha fazla adalet ve demokrasi isteyen herkesin de komploculuk yerine bu gayrette olmasını bekliyorum. Fazla söze hacet yok!
Radikal