İnsanoğlu, çok yönlüdür. Fiili hayatında ahlaksız olabilir, lakin kafasındaki ahlak doktrini hep taze ve temizdir. Tabi bu doktrin soyut olduğu için onu pisletmek ve temiz tutmak tamamen kişiye aittir ve kişi, sahip olduğu ahlak anlayışını(yaşayışını değil) tarihle mukayese ederek bir tarih yorumu getiriyor ki, evlerden ırak. Ben bu makalede 2 tarihi figürü(daha fazlası da olabilir) ele alarak, cahilliğin tarih yorumunu bir değerlendiremeye tabii tutacağım ve İslam’a yöneltilen bir kaç eleştiriye de değineceğim.
Büyük filozof Aristoteles‘i ele alalım. Aristoteles’in kadınlar hakkında şöyle bir beyanı mevcuttur; ‘‘Kadınlar, doğaları gereği eksik yaratıklardır. Daha soğukkanlı ve daha az dişidirler. Üstelik ömürleri de daha kısadır.”
Aristo’nun bir de kölelere bakışını ele alalım: ‘‘İşleri bedenlerinin kullanımından ibaret kalan ve kendilerinden daha iyi bir şey beklenmeyecek olanlar doğadan köledir…. Doğadan köle bir başkasına bağlı olabilen, dolayısıyla da bağlı olan ve akıl yürütme yetisinden anlayacak kadar pay alan, ama ona sahip olacak kadar pay almayan bir kimsedir. Öteki hayvanlar, sahiplerine akıllarını işleterek değil, söz dinleyerek hizmet ederler. Kölelerin kullanılması da, evcil hayvanlarınkinden hiç ayrılmaz; biz her ikisinden de bedensel gereksinimlerimizin giderilmesinde yararlanırız. Bu durumda doğa özgür kişiler ile kölelerin bedenlerini ayrı ayrı yapmayı amaçlamıştır: Köleler zorunlu kol işleri için yeterince güçlü, özgür kişiler ise bu çeşit işlere yarayamayacak biçimde dimdik, ama bir devlet yurttaşının yaşamı için, savaşla barış arasında bölünen bir yaşam için pek uygun olarak yaratılmıştır… Öyleyse, apaçık, doğadan bazıları özgür bazılarıysa köledir ve bunlar için kölelik etmek hem doğru hem de uygundur.”
Şimdi, çağımızın seküler kavramlarını benimseyerek bakıldığı zaman(feminizm, hümanizm) açıkçası Aristo hiç insancıl değil ve kötü düşünüyor diyenler olabilir. Hatta bu fikirleri görüp ”Aristo benim için bitmiştir!” diyen insanlara bile rast geldiğim oldu. Bu durumu ”Sisli tarihe, sisli gözlerle bakmak.” cümlesi özetleyecektir. Çağın ve kültürün gerekleri zaman ile değişecek ve farklı boyutlar kazanacaktır, bu hep böyle olmuştur. Bir zamanlar normal olan bugünlerde kaos olarak algılanabilir, buna ”Normallik algısı” diyebiliriz. Charles Addams, Normallik algısını bir yanılmasa olarak görmüş ve şunu söylemiştir ”Normal sadece bir yanılsamadır. Örümcek için normal olan, sinek için kaostur!” Tabi ki bu söz insanın aktif hayatında bir karşılık bulamaz, fakat tarihe bakış olarak esas alındığında; Örümcek tarih, sinek’de bizler oluyoruz. Tarihsel söylemler ve rivayetler; içinde bulunduğu kültürel, geleneksel, siyasal yapının analizine göre ele alınmadığı takdirde, pek çok tarihi figürün üstüne çizik atmaya başlayabilirsiniz.
______________________________
Asıl gelmek istediğim nokta; bu işin İslam eleştirisindeki boyutudur. Dinin ne olduğunu kavrayamayan insanlar; Hz. Muhammed’in kişisel hayatındaki ve dini açıkça ilgilendirmeyen konularla hayıflanıp, dini kötülemektedir. Allah Resulüne yöneltilen sert eleştiriler genelde onun evlilik hayatı ile ilgilidir. ”Zeyd’in eşi ile neden evlendi?”, ”Aişe’yi neden 9 yaşındayken kendine eş olarak aldı?” gibi sorular/eleştiriler, bugün bizim muhatap olduğumuz şeylerdir. Peygamberin, Zeynep ile evlenmesi aslında tarihsel olarak bakıldığında; Peygamberin çok arada kaldığı ve çözüm olarak yaptığı bir evliliktir ve bu evlilik ”DİN” değildir, yani Peygamberin konusu değil Muhammed’in konusudur. İkinci olarak Aişe’nin yaşı ile ilgili olarak pek çok spekülatif diyebileceğimiz bilgi mevcut elimizde. 9 yaşında diyenler bir tarafa, 19 yaşında diyenlerde mevcuttur, fakat şahsi kanaatim ne 9 nede 19’dur. Aişe, Peygamber ile evlenmeden önce Aişe’ye talip olanlar olduğu kaynaklarda mevcut, bu demek oluyor ki; Aişe evlilik çağına gelmiş. İslam’a göre karşılıklı ”rıza” evlilik için en önemli unsurdur. Benim tahminime göre aişe 14-20 arası bir yaştadır, fakat yine söylemeliyim ki bu konu da ”DİN” değildir.
”Eee bu evlilikler dini ilgilendirmiyorsa, ne dini ilgilendiriyor?” diye sorabilirsiniz. Dini ilgilendiren şey, zamanın toplumsal olaylarına bulunan çözümler ve evrensel mesajlardır, Hz. Muhammed’in, Muhammed olarak yaptıkları(Sarık, Cübbe, Sakal, Tuvalete sol ayakla girmesi, çok eşli olması vs.) din değildir, çünkü bu meseleler onun peygamberliğinin konusu değildir, Arap vatandaşı olarak yaptıklarıdır, örftür. Asıl eleştirilmesi gereken şey: Niçin Muhammed’in Peygamber olarak yaptıkları değil, bir Arap olarak yaptıkları şeylerin örnek alındığıdır. Dinlerin amacı iyiliği emretmek ve kötülükten men etmektir. Hangi inanç olursa olsun, hepsi bu temele dayanır ve asıl amaç iyi bir Dünya hayalidir. Aristo’nun yazdıkları, kendi zamanının makul görüşlerini yansıtmaktadır ve kadınları yarım, köleleri araç olarak görmektedir. Ama eğer diyorsanız ki ”Ben Aristo’nun yaşadığı koşullarda yaşasaydım, böyle şeyler demezdim.”,”Muhammed’in yerinde olsam öyle şeyler yapmazdım.”, duyarlılığı çok yüksek köhne bir hayalperestliğe sahip olduğunuzu söylerdim.
Aristo’nun, Muhammed’in veyahut diğer tarihi figürlerin hayatını, eylemlerini, söylemlerini, bulunduğu koşullar içinde değerlendiremeyenler, kendi ahlaki anlayışlarını kendi zamanının koşulları ile değerlendirenler cahil ve bilgisizdirler. Tabi bu söylediklerim ile, her şeyin meşru olduğuna getirmek istemiyorum, tarihte yapılan çok büyük haksızlıklar da var, elbette ki kölelik berbat bir şey çünkü insanların rızası söz konusu değil. Fakat Muhammed’in evlilikleri, ister kabul edin ister etmeyin karşılıklı rızaya dayalıdır. Kim bilebilir, belki de bugün Doğu’da olan zulümler, Gazetecilerin, Politikacıların, Akademisyenlerin hapis yatması ve bizim bunlara sadece yazılı ve sözlü olarak tepki göstermemiz, bundan 500 sene sonra bizlerin ayıplanmasına sebep olacaktır… Tarihe bir eleştiri yöneltmeden önce, tarihi koşulları gözden geçirmek çok önemlidir. İnsanoğlu, kendi ahlakını, zamanlar ve çağlar üzeri ahlak ilan edip çağdaş anlayış ile tarih yorumu yapmaya kalkıştığı zaman; tarih ona ters tepecektir. İnsanlar tarihe hem sövüp, hemde övgüler yağdırabilir fakat tarih hep sessiz kalacaktır… Sevgi ve muhabbet ile…
AdilMedya/Furkan Pala http://furkanpala1.blogspot.com.tr