Cumhuriyet davasının ilk duruşmasının 5. gününde ara karar açıklanacak.
Cumhuriyet gazetesi çalışanları 267 gün sonra mahkemeye çıkarıldı. Çalışanlar hakkındaki iddianamenin gazetenin yayın çizgisini cezalandırmaya dönük siyasi bir metin olduğu açığa çıktı. İlk duruşmanın 5. günü bugün görülüyor.
11’i tutuklu 17 Cumhuriyet çalışanının ‘FETÖ’ ve ‘PKK/KCK’ örgütlerine üye olma iddiasıyla yargılandıkları davada gazeteciler, savunmalarında iddianamedeki suçlamalara tek tek yanıt verdi.
İstanbul Adliyesi 27’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmalar, bugün sona erecek.
DAVADA KİMLER YARGILANIYOR?
Cumhuriyet gazetesi davasında, gazetenin İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Yayın Danışmanı Kadri Gürsel, Okur Temsilcisi Güray Öz, Köşe Yazarı Hakan Kara, Kitap Eki Yayın Yönetmeni Turhan Günay, Karikatüristi Musa Kart, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyeleri Önder Çelik ve Bülent Utku, Cumhuriyet Vakfı Danışma Kurulu Üyesi Avukat M. Kemal Güngör ile Muhabiri Ahmet Şık tutuklu yargılanıyor.
Davanın tutuksuz sanıklar ise şu şekilde: Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç, Cumhuriyet yazarları Aydın Engin ve Hikmet Çetinkaya, gazetenin muhasebe çalışanı Gülseli Özaltay, gazetenin eski çalışanı Bülent Yener. Gazetenin eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ise dosyada ‘firari sanık’ olarak bulunuyor. Ayrıca gazetenin Muhasebe Çalışanı Yusuf Emre İper ise 107 gündür tutuklu bulunuyor ve bu davaya dahil edilmedi.
DAKİKA DAKİKA GELİŞMELER
Muhabirimiz Cansu Pişkin duruşma salonundan bildiriyor.
17.40: SAVCI MÜTALAASINI AÇIKLADI
Ara sona erdi. Duruşma salonuna geçildi. Mütalaasını açıklayan savcı, Akın Atalay, Murat Sabuncu, Önder Çelik, Kadri Gürsel, Hakan Kara Ahmet Şık ve Ahmet Kemal Aydoğdu’nun tutukluluk hallerinin devamını, Güray Öz, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör ve Musa Kart’ın adli kontrol uygulamasıyla serbest bırakılmasını ve Turhan Günay’ın tahliyesini talep etti. Duruşmaya bir buçuk saat ara verildi.
17.10: ARA VERİLDİ
Savcı, avukatların taleplerini değerlendirmek için yarım saat ara istedi. Ara sonrası mütalaasını vermesi bekleniyor.
16.45: AHMET KEMAL AYDOĞDU’NUN AVUKATI SAVUNMA YAPIYOR
Avukat Hasan Fehmi Demir’in savunması bitti. @jeansbiri adlı Twitter hesabının sahibi olduğu iddiasıyla tutuklanan Ahmet Kemal Aydoğdu’nun avukatı savunma yapıyor.
16.25: AVUKAT HASAN FEHMİ DEMİR SAVUNMA YAPIYOR
- Av. Hasan Fehmi Demir Çizer: Eylem Koçyiğit
- Fikret İlkiz savunmasını tamamladı. Avukat Hasan Fehmi Demir savunma yapıyor.
- Demir cemaat yargılamalarına ilişkin tespitlerini aktarıyor:
İspata muhtaç olanı delil diye sunmanın kanunla ilgisi yoktur. Soruşturulmaya karar verilen hedefteki kişi hakkında siyaset ve emniyet harekete geçince medya algı operasyonu yapıyor. Bilahare yargılananlar kamuoyunda itibarsızlaştırılmaya çalışıyor. Gece yarısı ve sabah operasyonlarıyla kişiler evlerinden alınıyor ve kamuoyu oluşturarak yargılamaya kılıf hazırlanır. Attığı tweetler yazdığı yazılar tarihsel bir kronolojiye dizilmeden 2 yıl önce attığı mesajı sanki 2 saniye önce yazmış izlenimi yaratılıyor. Demek ki bu davalarda bir suç inşası söz konusudur.
Bu davalarda suçlar şahsileştirilmez, tutuklamalar kitlesel yapılır, suç tarihi bile bu iddianamelere yazılmaz. Sonuçta fezleke iddianameye dönüşür ve bu da hüküm olarak karşımıza çıkar. Bunları ‘Geçmişe karşı nerede duruyoruz?’u sormak için anlattım. Gelecek bakımından çeşitli çıkarsamalar yaptığımız hayati öneme sahip bilgilendirmelerdir.
Acaba Türk yargısı tüm bu olaylardan sonra ders çıkarmış mıdır? Çünkü Türk yargısı açısından büyük bir kan kaybıdır bunlar. İddianameye baktığımızda soruşturma 2 isimsiz ihbarla başlıyor. 22 Ağustosta da Cem Küçük denen kişi tanık oluyor. Bu şahıs, -daha dün okudum- yargıç gibi davranıyor ithamlarda bulunuyor. Böyle bir kişi tanık olarak kabul edilebilir mi?
- Bilirkişilerin bulduğu her şey bu gazetede çalışanların aleyhine. Yani bunların içinde hiç lehe konuşacak biri yok mu? Maalesef yargının yerine kolluk merkeze gelmiştir.
- Soruşturma savcısı Murat İnam adil yargılama hakkımızı ihlal etmiş olsaydı bir kez dile getirir bir daha anmazdık. İnam hiçbir dürüst soruşturma ilkesine bağlı kalmaksızın soruşturma yaptı. Bu soruşturma bir sulh ceza hakiminin önüne gelmesine rağmen bilirkişi raporları verilmedi. İstedim yanıtları çok geç oldu başka zaman dediler ve müvekkilleri toplu olarak tutukladılar. Tutuklamaların tümüne diğer sulh ceza hakimleri itirazlarımızı reddetti. İstanbul cumhuriyet başsavcısı da maalesef bütün bunlara ortak oldu. Heyetiniz de bu iddianameyi kabul etmekle beraber tutukluluk hallerinin devamına karar vermiştir tutukluluk incelemesinde. Kötülüğün organizasyonu bireysel olandan kötüdür üstelik devlet yaparsa daha kötüdür. İnam sadece burada yargılanan müvekkilleri etkilemedi izleyiciler açısından da adalet duygusuna güveni sarstı.
- Defalarca huzurunuza gelmiş Mustafa Kemal Güngör’ün kaçacağına ihtimal verdiniz mi?
- Akın Atalay, arkadaşları gözaltındayken yurt dışından geldi, tutuklandı. Kaçacağına inanıyor musunuz?
- Ne tutuklanmalarında ne de tutulmalarında hiçbir gerekçe yoktur. Sanıklar ‘Bize suçumuzu verin’ diye yalvarıyorlar. Ben de size yalvarıyorum, bize gerekçe verin.
Sizin somut kanıt gördüğünüz şeyi biz belirti olarak bile niteleyemiyoruz.
Adalet belki sürekli sağlanamayabilir ancak adaleti tek tek davalarda yakalamak da mümkündür.
Siz değerli heyetten zor olan yolu tercih etmenizi istiyoruz. Gerçeğe ancak hukuk için savaşacak güce sahip olduğunuzda ulaşırsınız. Dolayısıyla hepimiz biliyoruz bu yargılama tutuksuz da yapılır. Arkadaşlarımızın özgürlüğünü sınırlayan kararların alınmamasını diliyorum.
16.19
- Av. Fikret İlkiz – Çizer: Eylem Koçyiğit
- Fikret İlkiz: Caretta carettaların gazetecisini, yani Hakan Kara’yı, düşünmeyenleri düşünmeye sevk edeni verin artık. Turhan Günay’ın daha fazla dava anısı olmasın. Kitaplar artık Silivri’de kalmak istemiyorlar, çıkın koliden diyoruz, çıkmıyorlar. Güray Öz’e gönderilen mektupları haddimizi yetkimizi aşarak okuyoruz. Telefonla okurlara yanıt veriyoruz, ‘Siz kimsiniz’ diyorlar anlatıyoruz inanmıyorlar. Güray gelsin, işini yapsın bizi kurtarsın. Gurur duyduğumuzu ifade etmek zorunda olduğumuz Murat Sabuncu iznini uzattı da uzattı. Artık kaytarmasın işinin başına dönsün. Haberlerle başa çıkmaktan yorulduk. Dolar aldı başını gidiyor. Ne reklam veriyorlar ne ilan alıyoruz. Kağıttır baskıdır matabaadır anlamıyoruz. Önder Çelik gelsin işini yapsın. 40 yılın başında yayın danışmanlığı geldi aklımıza. Bir ay bile çalışmadan Kadri Gürsel çekip gitti. Yeter artık işine dönsün. Ahmet Şık çık dışarı. Cezaevini mesken tuttmaktan “şimdilik” vazgeç, eşi kızı var, çok seviyor. Zannetmesin ki gelirse işten atarız, gelmezse işten atarız. Bülent Utku, Akın Atalay, Mustafa Kemal Güngör’ü verin bize gidelim. Ne zaman çağırırsanız her zaman geliriz. Çünkü onlar savunma.
16.06
Fikret İlkiz Birleşmiş Milletler (BM)İnsan Hakları Çalışma Grubu’nun Cumhuriyet’in tutuklu sanıkları için verdiği kararı okuyor: “Kararda adları yazılan sanıkların hürriyetlerinden yoksun kılınması insan hakları evrensel beyannamesine aykırılık teşkil etmektedir keyfidir. Elde edile veriler üzerine çalışma grubu Türkiye’den bu duruma acilen son vermesi ve tutukluluk hallerinin uygun hale getirilmesini talep ediyor. Uluslararası haklara uygun olarak tazminat ve diğer haklarının verilmesi lazım.”
15.51
Avukat Fikret İlkiz: Size BM raporu çevirisi sunuyorum. O raporda sözü geçenler bu salonda tutuklu olan arkadaşlarımız. 181 ülkenin tanıdığı bu konseyi tanıyoruz ve ne isterse yerine getirmeliyiz. Şimdi izin verirseniz sanıklardan Hakan Kara’ya söz verip alternatif nobel ödülünü anlatmasını isteyeceğim.
Hakan Kara: Savaş, açlık, çevre konusunda çalışma yapan arkadaşlara verilir alternatif nobel ödülü. Son yıllarda basın da bu kapsama girdi. Ve Türkiye’de ilk defa Cumhuriyet gazetesi bu ödülü aldı. 1 ay sonra da hapse girdim. Bu ödül Cumhuriyet’e neden verildi? Ben çevre haberleri yapıyordum. Beni buldular ve Cumhuriyet’in çevre konusunda yaptığı haberlerle ilgili bizi ödüle layık gördüler. Gazetenin girişinde bir müzemiz vardır. Orayı gezince onlarca ödül görürsünüz. Alternatif nobel ödülü de orada.15.37
Avukat Alp Selek: Bu iddianame kadar yoktan suç yaratan başka bir iddianame görmedim. Vakıf malının satılmasının için suç olduğunu ilk defa burada gördüm ve buradakiler bunu savunmaya çalışıyor. O yüzden bu tip suallerin sorulmasını anlayamıyorum. Vakfın görevi belli. Böyle sorular sorulması bu davanın başka bir görevi olduğunu ortaya koyuyor. İstanbul Ağır Asliye Ticaret Mahkemesi kurulsun orada açılsın bu davalar.
15.21
Duruşma verilen aranın ardından Avukat Alp Selek’in savunmasıyla başladı.
14.08
Duruşmaya 1 saat ara verildi.
14.07
Avukat Bahri Belen: Bu haberler ve başlıklardan AKP, MHP, hatta CHP veya başka bir parti, halkın bir kısmı rahatsız olmuş olabilir. Ama bu haberler halkı bilgilendirmek halkın haber alma hakkı için yapılmıştır. Hakimlere savcılara kızamıyorum çünkü tahliye veren hakimler, tahliye isteyen savcılar ihraç ediliyorlar ve haklarında davalar açılıyor. İşiniz zor. Hakimlik ve savcılık tarihine bir not düşülmesi, ülkemizde hukuk güvenliği ve adalet için umut olacak bir karar talep ediyorum.
13.47
Avukat Bahri Belen konuşuyor: Mustafa Kemal Güngör’ün avukatı olarak görülüyorum ama tüm sanıkların müdafiyim. Cumhuriyet vakfı gazete çıkarmak amacıyla kurulmuştur. Herkes Cemaat ve hizmet hareketinin iktidarın parçası olduğunu biliyordu ama 15 Temmuz’a kadar silahlı bir örgüt olduğunu bilmiyorduk. Sonra “Kandırıldık, rabbimiz bizi affetsin” dediler. Bunlar da işbirliği yapmış, kendileri itiraf etti ama onlar hakkında bir soruşturma ve kovuşturma mümkün olmadı. İddianamede “Örgüt adına faaliyet” diyor. Bu mantığa göre ben de şunu sorarım, “İstihbarat teşkilatının bilmediği örgütü ben mi bileceğim de onun adına faaliyette bulunacağım?” Bu gazete ile ilgili temel suçlama gazetede çıkan haber ve yazılar. Bunun dışındaki MASAK ve ByLock raporlarını müvekkillerimin karartma olasılığı yok.
13.10
Güray Öz’ün avukatı Adil Demirci savunmasına başladı: Soruşturma nasıl özensiz yapıldıysa bu iddianame de dil bakımından özensiz. Çok fazla yazım hatası var. Bir okur mektubunun dilekçesinin yönetimin değişmiş olduğuna dair delil olmasının ne kadar yersiz olduğunu bir kez daha söylemek istiyorum. Bu iddianame ve eldeki delillerin hukuki dayanaktan yoksun olduğunun örnekleridir. Öz’ün tahliyesini talep ediyorum.
12.26
Ahmet Şık’ın avukatı Can Atalay savunma yapıyor: Dosyaya ilk bakan herhangi bir avukat veya yargıç, Ahmet Şık hakkında tutuklama koşulları olmadığını görür. Cezaevinde ağır tecrit koşullarında gazetecilik yaptı ve cezaevinde elde edebildiği bilgilerle 15 Temmuz’a ilişkin hiç bilmediklerimizi cezaevinde haber yaptı.
Şık, “Rus Büyükelçi Karlovu vuranın polis olduğu gerçeğini ne yapacağız” diyor. Bunun üzerine soruşturma savcısı bu tweetten 6 gün sonra “Ahmet Şık’ı gözaltına alın ve hazır edin” diyor. Şık’ı gözaltına alan polisler eve girmediler, arama yapmadılar sadece telefonunu kapattılar. Bu soruşturmada Ahmet Şık’la ilgili başlangıç şüphesi 2 taneydi: 301, TMK 7/2 başka hiçbir şey yok. Savcı Fahrettin Yerli önce 301’den yapmaya meyil etti. Önce izin alınması gerektiğini söyledik, ‘avukat bey kağıt işleri zaman alır’ dedi. Sorgunun yapıldığı yer İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü. Tutanakta imzası olmayan bir polis memuru başından sonuna orada bulundu. Cumhuriyet operasyonundan 7 gün sonra İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına davet edildik. Ahmet Şık orada da nerdeyse burada yöneltilen soruların benzerini yanıtladı, çıktık. 17 Kasım’da İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı bu dosya kapsamında 301’den yargılama için izin adına Adalet Bakanlığına yazı yazıyor. Şikayet üzerine çağırdı Anadolu Adliyesi savcısı. Şikayetçi Antep’ten bir gazeteci.
Kamu düzeninin bozulmasına açık ve yakın bir tehdidi varsa soruşturma için neden 2 buçuk yıl beklemiş? FETÖ, PKK, DHKP-C arasındaki bağ nasıl kuruldu hala bilmiyoruz.
Savcı bize sorgu bittikten sonra Sabah gazetesinden Nazif Karaman’ın haberini göstererek “Şöyle bir haber var cevap vermek ister misiniz” dedi. Ahmet Şık da o zaman savcıya ‘Siz mi soruyorsunuz Nazif Karaman mı?’ diye sordu.
Aradan geçen 2 buçuk yıla rağmen eski haberlerini alıyor suçlama yapıyorlar. Ve ne hukuk kalıyor ne kanun.
2015 yılı haberleri için neden iki sene bekleniyor? Başsavcılık görevini ihmal mı etmiş yoksa açık ve yakın bir tehlike yok mu?
Sizin bağımsızlığınız ve tarafsızlığınız kendinizden de bağımsız olmanız anlamına gelir. Ahmet Şık, savunmasında gazetecilik yaptı. Eksiği olduğu için eleştirebilirsiniz. Ama buna kızarak bir tutuklama devam ettirilemez.12.13 YILDIZ İMREK: YETERLİ ŞÜPHE BİLE YOK
Musa Kart avukatlarından Yıldız İmrek savunma yapıyor: Bu yargılamayı hukuk tarihinin neresine koyabiliriz? McCarthy yargılamalarından çok daha karanlık bir yerde duruyor bu dava. Kuvvetli suçun ötesinde, iddianame hazırlanması için yeterli şüphenin bile olmadığını görüyoruz. Bu dosyada kaçma ve delil karartma şüphesi olmadığını da görüyoruz. 9 aylık tutukluluk peşin ceza olmuştur ve bu durumun devam etmemesi için meslektaşlarımızın ve gazetecilerin özgürlüğünü talep ediyoruz.
12.06
Musa Kart’ın avukatı Uğur Yetimoğlu savunma yapıyor: Cumhuriyet gazetesinin 90 yıllık geçmişinin aksine hareket edildiği ve kuruluş politikasıyla ters düştüğü söyleniyor. Gerçekten savcıların cumhuriyet ilkelerine “sahip çıktığını” görmek bizi mutlu ediyor. Yönetim kurulu üyesi olduğu için görevi kötüye kullanmak suçlaması var. Bu suç kasıtla işlenir ve bir zarar gerektirir. Genellikle yapmamak, zamanında yapmamak ya da kanunun ön gördüğü şekilde yapmamakla gerçekleşir bu suç.
11.42
Kadri Gürsel’in avukatlarından Vecihi Tokuç savunma yapıyor: Mahkemenizin vereceği karar kamu vicdanını rahatlatacak. ‘Türkiye’de gazetecilikten yargılanan gazeteci yok’ lafı kamu vicdanını yaralayan bir sözdü. Buradaki insanların çoğunun dikili bir ağacı yok. Ki bunların çoğu 50,60 yıllık gazeteciler. Gazetecilikten başka bir şey yapmadıkları açık. Bu söze bir anlam veremiyoruz bu yüzden. Türkiye’de şu anda gazetecilik yargılanıyor. Kamu vicdanının rahatlatılması adına tahliye talep ediyoruz.
11.35
Kadri Gürsel’in avukatlardan Köksal Bayraktar: Müvekkilim IPI üyesidir. 120 ülke üyedir. 1500 gazeteci temsil ediliyor ve bu insanları temsil için Kadri Gürsel seçildi. Böyle bir insana sanık sıfatını nasıl yakıştırabiliriz. Tutukluluğun ne olduğunu avukatlar bilir, ama en çok sanık bilir. Oranın soğukluğunu, sıcaklığını… Müvekkilimin serbest bırakılması ve tahliye kararı verilmesini talep ediyorum.
11.17
Gürsel’in avukatlardan Köksal Bayraktar savunma yapıyor: Biz burada maalesef manşetleri yargılıyoruz. Bundan büyük çelişki olabilir mi?
10.54
Gazeteci Kadri Gürsel’in avukatı İlkan Koyuncu: İddianamede tespit var ancak suçlama yok. Soruşturma Ağustos 2016’da başladı. Kadri Gürsel sadece 12 Temmuz’da bir yazı yazdı ve bu yazıda ne FETÖ geçiyordu ne darbe. Kadri Gürsel iddianame kurgusunun dışında kalıyor. 27 Eylül 2016’da yayın danışmanı oldu müvekkilim. 2012’de yayın politikası değişti diyor iddianamede. Müvekkilim o tarihte Milliyette ama iddianame müvekkilimi de sorumlu tutuyor yayın politikasının değişmesinde. Cumhuriyet özelindeki iddianameye Kadri Gürsel iliştirilmeye çalışıldı. 34 gün yayın danışmanlığı yapmış sadece ve iddianamede buna dönük bir iddia yok. 9 ay yattılar 34 günde yayın politikasında bir sapma oldu mu? Norveç’ten gelmiyoruz burada bir karar verin de adalete doyalım demiyoruz.Bunun olmayacağını biliyoruz ama hiç değilse adalet kırıntısı istiyoruz. Hüseyin Gülerce, ‘Gülen’in kitaplarını okudum’ diyor, iddianamede tanık. Müvekkilim ‘cemaat örgüttür’ diyor ama 9 aydır yatıyor.
10.54 AVUKAT İLHAN KOYUNCU: SOMUT SUÇLAMALAR YOK
Gazeteci Kadri Gürsel’in avukatı İlkan Koyuncu konuşuyor: Kadri Gürsel özelinde bazı tahliye taleplerinde bulunacağız. İmza yetkisi yok Kadri Gürsel’in ancak bu imza yetkisi olanlar suçlu demek değildir. İddianamede somut suçlamalar yok. Bazı noktalar verilmiş oradan resim çizmeye çalışıyoruz. Müvekkilim vakıfta hiçbir zaman görev almamıştır. Gürsel 2013’de Milliyet’te çalıştığı halde nasıl vakıftaki usulsüzlükle suçlanıyor anlamıyorum. Müvekkilim mayıs 2016’da Cumhuriyet’te yazı yazmaya başlamıştır. Haftada 2 gün yazıyor. Müvekkilim Yenigün Haber Ajansında yönetici değildir, imza yetkisi de yoktur. Müvekkilimin “Erdoğan babamız olmak istiyor” başlıklı yazısına ilişkin Basın Kanunu çerçevesinde herhangi bir suç duyurusu yok. Bu süreçte Cumhurbaşkanı tarafından da bir suç duyurusu olmadığı gibi bu davaya müdahil olma talebi de yok. Ne suçudur, ona ilişkin bir tespit yok, doğrudan cumhurbaşkanını eleştirmekte de bir sakınca yok.
10.48 AVUKATLARIN BERAAT TALEBİ REDDEDİLDİ
Avukat Ali Rıza Dizdar savunma yapıyor: Bu dosyada kişilerin özgürlüklerini ellerinden alacak herhangi bir delil toplanmadı. Derhal beraat kararı verilmesi gereken bir olayla karşı karşıyayız.
Heyet başkanı: Sanıkların lehine ve aleyhine deliller konusunda araştırmaya ihtiyaç vardır. Ancak tensipte sorduğumuz bazı hususların lehine olabileceği deliller de vardır. Derhal beraatin koşulları mevcut değildir.10.33
Cumhuriyet davasının ilk duruşmasının 5. günü başlamak üzere. Avukatların savunmasının ardından savcı mütalaa verecek. Mahkeme bugün ara kararını açıklayacak.