Kuran’da Müslüman’ı tarif eden ayetlerden biri şöyledir
‘O mümin ki kafirlere karşı şiddetli, Müslümanlara karşı şefkatli olandır.’…
AKP kongre salonunda ‘Müminlere karşı şefkatli, kafirlere karşı şiddetli’ diye pankartlar asılmıştır
Suriye’deki kız çocukları, cihatçılara helaldir’ ‘Savaşta siviller de öldürülür. Eğer masumlarsa zaten cennete giderler’ diyen ‘Dünya İslam Alimleri Birliği Başkan Yardımcısı Yusuf El Karadavi’ de Kur’an’da sadece savaş dönemlerine has olan ayetleri genelleştirip, barış dönemlerini de kapsayacak şekilde genişleterek kavrayanlardandır.
Denilebilir ki barış dini olan İslam’ın gelişme ve yayılması, barışla değil hep savaşla olagelmiştir ve dolayısıyla bu ayetler savaşarak iktidarlaşan İslam devletlerinin amaçlarına uygun olduklarından kalıcılaştırılıp, kanıksatılmıştır. AKP ve bütün İslam devletleri de bu mirası sahiplenmekte ve bunu resmi devlet ideolojisi haline getirmektedir.
Halbuki Kur’an’ın bütününe baktığınızda, Hakk’ın; yeryüzünde adaletle hükmedilmesi bağlamında İslam devletinin yapısallaşmasının, hiçte savaşa ve savaşın iktidarlaştırılmasına ve devletin militarist bir güce dönüştürülmesine izin vermediği ve buna yönelik bir hedef önermediği açıkça söylenebilir. Ayetleri söylendiği tarihsel dönemden alıp, genelleştirmek, ne kadar büyük bir suçtur, hiç düşündünüz mü?
Cenneti vaad ederek, savaşı sürekli kılan veya süregiden savaşlara kurban edilen bir İslam ile karşı karşıyayız. Ancak süregiden bu savaşlara dayanarak, İslam dünyasında barış ve adalet toplumu olan, Dar-üs Selam toplumunun kurulması olanaksızdır.
Asırlardır zalim iktidarların elinde vurucu, yıkıcı, talancı ve gaspçı bir güce dönüşen siyasal İslam’ın yarattığı tahribatı ve kirlenmeyi aşarak, İslam’ın özüyle buluşmasını sağlayacak olan Asli Müslümanlar, O’nu en doğru şekilde yaşamayı sorumluluk olarak kavrayanlardan olacaktır.