Birlikte şarkı söylemek, film seyretmek, bir şeyi beraber sevmek çok iyi geliyor insana. Hepimizin kalbinin kırıldığı şu zor zamanlarda ‘İyileştiren şeyler’ temasıyla birlikte yine bir şeyler yapabiliriz diye hatırlatmak için 16’ncı kez bize şifa vermek için başlıyor !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali. Bugün başlayan festival bir hafta boyunca 34 ülkeden 146 yönetmenin toplam 126 filmini sinema tutkunlarıyla buluşturacak. Festivalin yoğun ve özel programına ilişkin güzellikler söylemek mümkün ama sözü uzatmadan “Yalnız hissettiğimiz zamanlardayız. Özen gösterirsek, yapabileceğimizin en iyisini yaparak çatlakları görebiliriz” diyen Festival Direktörlerinden Serra Ciliv’e bırakıyoruz.
» !f şiir gibi bir festival diyebiliriz. Yaşadığımız zamanlara denk düşen temalar seçiyorsunuz. Bir yıl Gezi, diğer yıl ‘Kalbine bak yerinde mi?’ dediniz. Şimdi ‘İyileştiren şeyler’. Nasıl bir yol izliyorsunuz?
Kampanyalarımız çok samimi bir yerden geliyor. Hepimizin kalbi kırık. Endişeliyiz. Özgürlüğe, çocuklarımızın geleceğine dair kaygılarımız var. Geçen yıl birleşme mesajıyla çıktık. Umutlu bir şeyler söylemeye çalışıyoruz ama bu kez umudun yönünü gösteremedik. Ama şifa verecek şeyleri bir araya getirebileceğimizi biliyoruz. Böyle zamanlarda asıl hikâye; üretmeye devam etmek, işimizi iyi yapmak en güzel direniş halleri. Bizim işimiz de bu. Çok özel yönetmenler, filmler, çok güzel müzikler var. Bunlardan aldığımız güçle bize şifa veren şeyleri izleyiciyle paylaşmak istedik.
CANAN AYDIN – @kuzeydogu
[email protected]
» Şifa aramaktan da söz etmişken açılış filminizi de ‘Moonlight/Ay Işığı’ seçtiniz. Özel bir nedeni var mı?
Reklam filmimizde bir sahne var; bir çatlağın içinden bir çiçek çıkıyor. Şu an duvarları çok hissediyoruz. ‘Ay Işığı’ öyle çok özel bir film. Barry Jenkisn bir röportajında “Hayatımın şairi olmanızı istedim” demiş. Çok zor koşullarda büyümüş, siyah bir Amerikalı. Güzel filmlere uzanan bir hikâyesi var. ‘Ay Işığın’da çocukluğundan beri izlediğimiz genç adamın hikâyesi de böyle. Zorlu bir mahallede, problemli bir anne ile çok yalnız, zorbalıkla büyüyen bir çocuk. Oradan çiçek gibi bir adam çıkıyor. Biz de böyle şiirlerin peşindeyiz. Yalnız hissettiğimiz, ‘buradan bir yere gidilmez’ gibi hissettiğimiz zamanlardayız. Özen gösterirsek, yapabileceğimizin en iyisini yaparak çatlakları görebiliriz.
» !f’te bu yıl nasıl yenilikler var? Merak ettiğim yeniliklerden biri ‘!f Yarın’ mesela…
Geçen yıl Oscar Raby’nin bir sanal gerçeklik işini gösterdik. Sanal gerçeklik çok umut veren, ilham veren yeni bir alan. !f’in yaptığı; her zaman sinemaya, sinemanın geleceğine bakmak. Sanal gerçeklik ve interaktif anlatım biçimleri gerçekten sinemanın geleceği. Geçen yıl çok ilgi vardı sanal gerçeklik işine, dünyada büyük festivaller bunu yapıyor. Bu yıl bir sergi olarak düşünebiliriz, sergi ve sanal gerçeklik etrafında etkinlikler gibi… BirGün okurları Alt Sanat mekânındaki bu sergiyi görmeli. Ayrıca şifa arıyoruz ya, yarına bakamadığımız bir zamandayız ama dünya üzerindeki yaratıcı biçimlerinin, yeni hikâye anlatım biçimlerinin, yeni deneyim biçimlerinin, buradaki insanlar tarafından deneyimlenmesi daha da önemli. ! f Yarın, dolayısıyla geleceğe bakıyor.
Bir güzel başlığımız !f Doc Lab. İki yıl önce Yeni Film Fonu başlattık. Bu bağımsız fon en geniş anlamıyla insan hakları, barış, eşitlikle ilgili belgesellere destek için kuruldu. 39 belgesele destek verdik. Bunların 19’u tamamlandı ve festivallerde gösterildi. !f Doc Lab’ın amacı şu ana kadar !f’ten ya da Yeni Film Fonu’ndan yolu geçmiş belgeselcileri bir araya toplayıp deneyimlerini paylaşmaları. Türkiye’den Erol Mintaş’ın Ürdünlü Zaid BaQaeen ile vereceği akıllı telefonlarla belgesel yapmak diye 4 günlük bir atölye yaptık. Asıl hikâye ilham, cesaret ve yol yordam için belgeselciler arasında ağ oluşturmak.
» Bu yıl şair Bir’an Keskin ve sinemasıyla şiir yazdığını söyleyebileceğimiz yönetmen Yeşim Ustaoğlu’nun söyleşisi dikkat çeken bir etkinlik. Keza Cem Yılmaz ve Taner Ceylan’ın etkinliği de…
Bunların mimarı Uğur. Şifa arıyoruz ve şifa verebilen insanları ve işleri bir araya getiriyoruz. ‘Kahkaha ve estetik’ de bu yaklaşımdan çıktı. Cem Yılmaz çok özel bir insan, zekâsını kullanarak bize kahkaha attırabilmesi büyük şifa. Taner Ceylan’ın biliyorsunuz. Bu iki insan moderatörsüz, kendi başlarına kaldıklarında neler konuşacaklar, onlara ne şifa veriyormuş, onlar nelerden etkileniyorlarmış, nelerden besleniyorlarmış bunu paylaşsınlar ve bizi de buna ortak etsinler istedik. Birhan Keskin ve Yeşim Ustaoğlu ise iki iyi arkadaş. Birbirlerinin işleri üzerine konuşuyor ve birbirlerini besliyorlar. Onların dostluklarına da ortak olmak fena olmaz dedik.
» !f seyircisi her yıl katlanarak büyüyor. !f’i ilk yılından başlayarak takip edenler bu yıl festivalle 16 yaş aldı. !f İstanbul takipçilerinde nasıl bir değişim var?
Sıkı bir takipçisi var. Sinemayı, insanları, müziği, sanatı incelikli şekilde birbirine doladığımız bir hikâye bu. Her yıl yeni bir hikâye yazarak ortaya çıkıyoruz ve orada asıl hikâye sinefillik ya da iyi müzik değil. Asıl hikâyemiz birlikte olmak. Onlar ilgi gösterdikçe “iyi ki biz buradayız” hissini yaşıyoruz. Hepimizin böylesine umutsuz olduğu zamanlardan geçerken, ihtiyacı olan bir alanın, bir ailenin bireyleri gibi hissediyoruz kendimizi.
***
Serra Ciliv’den BirGün için bir umut listesi
» Yoğun bir program ve güzel filmler… İşimizi bir seçki önererek işimizi kolaylaştırabilir misiniz?
Çok zor. BirGün okurlarına içir bir umut listesi çıkaralım.Gökkuşağı’ndan İrlanda Kraliçesi, Ev’den Lüferdiyelim. Aşka ve Başka Bi’ Dünyadan Gacı Gibi. Galalar’dan ‘Mutlak Kadınlar’, Sanat Hayat İçindir’den Maya Angelou ve Yine de Ayağa Kalkarım, !f Müzik’ten Nublu. Karanlık ve Köşeli’den Annemin Gözleri; burada sinemanın olanakları üzerine bir durum var. Oyun’dan Bir Günde Hindistan, Keş!f’ten Ikaros.
***
!fçileri delice bir muhabbet bekliyor
!f’in sıkı takipçilerinden olan ve festivalin Basın ve Halkla İlişkiler Koordinatörlüğünü yürüten Uğur Yüksel festivalin sohbetlerini ve duygusunu anlattı.
» Uzun zamandır !f’in kadrosundasın. !f’in senin için nasıl bir anlamı var?
Duygusuyla, üretimiyle, yaratıcılığıyla, özgürlüğüyle, her şeyiyle kendim olarak hissettiğim ender alanlardan biri.!f’te 5’inci yılım. 6 kişilik ekibiz ama !f’i sevmek, !f’çi olmak denilen şey çok başka bir kafa. Öyle zamanlar ki; sıkıştırılmış, bastırılmış bir şeyin içinden geçerken !f sanki bizim için bir nefes alma alanı ve bunu yanımızdakilerle paylaşmak büyük şans. Mesela festivalin sadece Basın ve Halkla İlişkiler Koordinatörlüğünü yapmıyorum. Yıl boyunca filmler izliyoruz, etkinliklere katılıyoruz, fikir alışverişinde bulunuyoruz. Ekip olarak birlikte yürütüyoruz demek daha doğru.
» Programın özel bölümlerinden ‘Kahkaha ve Estetik’ söyleşilerinin fikri sana ait. Nasıl ortaya çıktı biraz anlatır mısın?
Evlere kapandık. Sıkıştığımız bu hayatta ne oluyor, nasıl çıkacağız bu karanlıktan, dediğim zaman bize iyi gelen şeylerin arkadaşlarımız olduğunu düşündüm. Onlarla konuşmak, sohbet etmek, kitap okumak, müzik dinlemek, film seyretmek, şiir okumak vs bizi iyileştiren şeyler arasında… Sonra bu şiirleri yazanlara, bu filmleri yapanlara ne iyi geliyor? O şiirleri yazdığında, onu yazması için onu besleyen şeyler ne? Ya da sevdiğim bir yönetmenin filmleri üretiminde onu besleyen, ona iyi gelen şeyler ne? Yeşim Ustaoğlu filmleriyle şiir yazarken, karşısında Birhan Keskin gibi bir şairin oturması ve sohbet etmesini hayal ediyorum… Buna ortak olmak süper. Taner Ceylan ve Cem Yılmaz için de delice bir muhabbet bizi bekliyor…
» Aslında sıkı bir !f takipçisisin. Film önerilerini alalım?
‘Mutlak Kadınlar’; çok iyi bir çeviri olduğunu düşünüyorum. Birebir çeviri değil ama filme çok yakışan bir çeviri oldu.‘Annemin Gözleri’ mutlaka izlenmeli. ‘Aşk Cadısı’ çok zekice düşünülmüş feminist bir film diyebilirm.