İŞTE BAŞBAKAN’IN KONUŞMASI:
Biz kardeşimiz Lübnan’ın huzur ve istikrar ortamına kavuşmasını destekleyeceğiz. İran, Katar ve Suriye’yle görüşerek bu sürecin devamı için çalışacağız. Tunus’da bir gencin kendini yakması üzerine başlayan olaylar sürüyor. Mısır’da Hristiyanlara yönelik saldırı ardından oluşan olayları kaygıyla izilyoruz. Bizim inancımızda can azizdir, kutsaldır. Biz terör kelimesiyle islam müslüman kelimesinin yan yana kurulmasından rahatsızlık duyuyoruz.
Kimse siyasi hırsı için insanlık dışı saldırılarına islam dinini bir bahane olarak gösterme insafsızlığı içinde olamaz. Hiç kimse müslümanları töhbet altında bırakan insanların karşısında cesur bir durum sergilemek zorundayız. Kimseyi memnun etme gayreti içinde değiliz. Biz sadece Hakkın rızasını tahsis edeceğiz.
MERKEL’E CEVAP
Almanya Başbakan’ının popülist siyasetini Kıbrıs’a taşıması son derece manidardır. Bu açıklamalar vizyon sahibi lider görüntüsü vermemektedir. Sayın Merkel’in tarih bilgisini gözden geçirmesi ve özür dilemesi gerektiğini buradan belirtiyoruz.
Söylenen ve yapılanlar ortadadır. Bu süreci takip eden lider Merkel değildir. Bu süreci takip eden sayın Schröder’in kitabını okursa bu süreçte ne kadar ahlaksızca davranıldığını Schröder çok açık net ifade ediyor.
Davos’ta Kofi Annan’a Türkler olarak gel bu süreci başlatalım. Biz Rumlar’dan bir adım önde olacağımızı söylemiştik.
Ne oldu? Referandum. Karar Burgenstoch’tan çıkıyor. Rum tarafı erteleyelim bunu dediler. Sayın Annan bana döndü. Ne dersin dedi. Ben size Davos’ta verdiğim sözün arkasındayım dedim. Sayın Annan “o zaman sözleşmeyi imzalayacağız” dediler. Askerlerin çekilmesi meselesi hepsi o anlaşmanın içinde vardı.
Ne oldu? Onlar geri adım attılar. Sayın Annan bugün bunu burada bitireceğiz dediler. Referanduma gidildi. Türk tarafı evet Rum tarafı hayır dedi. sözünde duran Türkler sözünden dönen Rumlar ödül alan kim Rumlar AB hala sözünün arkasında durmuyor.
Bu noktada AB ve BM sorumludur. Hala suçlu aranıyor. Hala Türkler versin deniyor. Kusura bakmayın. Bizden kalkıp da bu noktada anlaşmalar dahilinde olmayan şeyler istenirse hiçbir zaman bunları bulamayacaksınız. Bu noktada KKTC’den bir gram vermeyiz. Bunu bileceksiniz. AB’ye sizi alalım, bunu karşılığında Kıbrıs’tan şunun koparalım diye düşünürseniz bundan da bir şey alamazsınız.
İÇKİ DÜZENLEMESİ
İçki düzenlemesine karşı söylenenler her seçim öncesinde AK Partiyi yıpratmak için başlatılan bir tezgahtır. AK Parti muhafazakar demokrat bir partidir. Biz muhafazakarız. Bizim için aile çok önemli. Biz başkasının değerlerine saldırmadığı sürece herkesin yaşam tarzına saygılıyız.
MUHTEŞEM YÜZYIL TARTIŞMASINA GÖNDERME
Bizim için mahremiyet çok önemlidir. Tarihi şahsiyetlerin manevi değerleri bizim için son derece önemlidir. Biz köksüz bir millet, devlet değiliz. Biz medeniyet inşa etmiş ve medeniyet tasavvuru olan bir milletiz.
Kimsenin giyim kuşamına, inancına ibadetine kısıtlama getirmeyen, en geniş özgürlükleri savunan bir partiyiz. 8 yıldır samimiyetimiz test ediliyor. En küçük hadiseler adeta bir rejim meselesine dönüştürüyor. Soruyorum: 8 yıldır hangi özgürlüğü kısıtladık? 8 yıldır kimin yaşamına müdahale ettik? Herkes istediği gibi eğleniyor, içiyor. Kime dedik hangisine nekadar içiyorsun? dedik.
Trafik kazasında bu kazasında yakalananlar kimler? Alkollüler. Bunların yaptıklarını ölümle mi ödeyeceğiz? 8 yıldır yaşam tarzlarına yönelik neyi yasakladık. Mahalle baskısı diyorlar. AK Parti iktidarına, ailelerimize atılan iftiralar hangi partiye bu boyutta yapıldı. Sen iktidara, milletvekillerine, aililerine kendi köşesinde en ağır hakaretler yağdıran birine rozet takacaksın. Yandaş medya diyeceksin. Tüm yandaş medyayı partine davet edeceksin. Senin yargılanmasını istediğin birkişiyi İstanbul’a başkan yapacaksın. Sonra mahsum insanları yolsuzlukla suçlayacaksın. Sevsinler seni. İnsan bu kadar mı bilgisiz olur.
“Yüzün kızarması edeptendir” Utanmak edeptendir. Edebin rafa kaldırıldığı bir muhalefetle karşı karşıyayız. Artık sivil muhalefetinde edebi kaybettiği bir dönemdeyiz. Birileri bu topluma yıllarca tepeden baktılar. Tarihi bunlar bilirler, bilim bunların tekelindedir. Birtek bunlar incelikten, müzikten, mimariden, heykel ve resimden birtek bunlar anlar.
UCUBE TARTIŞMASI
Bunlar entellektüel despottur. Ben ucube derken, aslında kralın çıplak olduğunu da söyledim. Gözü olan güzelle çirkini, estetikle ucubeyi birbirinden ayırır. Bunun için sırça saraylarda büyümeye gerek yoktur.
Bunların çoğu oraya gitmedi bile. Ben o heykel başlamadan önce kendi partimden olan başkana yapmamasını söyledim. Kararlıydı, ısrarlıydı.
2006’da da koruma kurulu bunun orada olamayacağını söyledi. Aynı yıl, izinle yapılabileceği kararını çıkardılar. Bu heykelin dikildiği yerdeki camiler o yükseltinin altında kalıyor. Orada tarihi bataryalar var. Düşünün bir tarihi eser var diye. İstanbul’da bizim raylı sistemi, Unkapanı’nda durdurdu. Daha yeni açıldı gidecek. 10 yıl kaybettik. Burada ise rahatlıkla bunu yapıyor. 48 metre yükseklikte. Bütün tarihi eserler, camiler, kütüphaneler onun gölgesinde kalıyor.
Bu işlere yorum yapabilmek için güzel sanatlar fakültesini bitirmek zorunda değilim. 4.5 yıl İstanbul’da belediye başkanlığı yaptım ben.
Böyle bir eser inşa edecekseniz. O çevreyle bunun uyumlu olmasına bakmak zorundasınız. Tarihi eserin olduğu yerde inşaat bile yapamazsınız. İzmir Karşıyaka talip olmuş. Gelsin alsın, bunu Karşıyaka’da diksin. Buyursun alsın. Eyvallah!
Bu heykeltraşa saygıda duyarım. Ama kusura bakmasınlar ben o tarihi eserlerin olduğu yerde böyle bir şeyin dikilmesine müsaade edemem, doğrudur diyemem.
Bir tane heykel yıktık mı ? Nedir bu kıyamet. Dert başka. AK Parti’nin yükselişini bununla durduramazsınız!
Benim Karslı vatandaşım da bunu biliyor. Neden eski Belediye Başkanı CHP’den seçilemedi. Vatandaş isteseydi seçilirdi.
Biz Kars’ta işsizlikle mücadele için bu anıtı orda istemiyoruz. Karstaki öncelikler bunlar değil.
TAHLİYE KARARLARI YARGITAY’IN
Özellikle malum bir davadan dolayı tahliye edilenlerden dolayı sabah akşam zihin bulandırma çalışması var. Zamanın, tarafların birbirini suçlama zamanı olmadığını biliyoruz. Taraflar birbirini suçlamasın. Muhalefetin de yardımıyla sürecin faturası hükümete kesilmek isteniyor
Bu tahliye kararlarını hükümet değil Yargıtay verdi.
BENİMLE İLGİLİ DOSYA BİR GÜNDE GELDİ AMA
Aynı yargı benimle ilgili dosyayı 24 saatte Diyarbakır’dan getirtti. Aynı yargı 5 gün içinde Erbakan hakkındaki dosyayı getirtti. Erzincan dosyası falan süratle yürütülebildi, Ankara’da Sincan çok başarılı çalıştı, bir çok dosya çok hızlı çıktı. Öncelikler içerisinde bu kararları neden vermediniz.
Yargıtay’ın iş yükünün fazla olduğunun farkındayız. Tedbirlerini de iktidara geldiğimizde başlattık. Bir an önce istedik ki burada daireler arttırılsın diye talep var.
Avukatların yargıya kazandırılması ile ilgili proje başlatalım dedik. Hemen sözlü imtihanlarda kamera yerleştireceğiz, onunla yapılacak dediler. Bu işin tarihinde kamera mı var. Şimdi nereden çıkıyor kamera?
Ama biz bunu da aşacağız. Uygulama noktasında sudan bahanelerle hep engellendik. 2005’te istinaf mahkemeleri ile ilgili kararı aldık, 2007’de engellendi. İstinaf mahkemeleri ile ilgili sorun hakim ve savcı sayısının azlığı.
Hakim ve savcı alımları bizim dönemimize kadar hiç olmadığı kadar engellenmiştir. 1934’ten beri hakim adaylığı sınavları Adalet Bakanlığı tarafından yapılıyor. 2006’da sınavlara itiraz edildi ve 2008’de mülakatlarda görüntü ve ses kaydı şartı getirildi.
HEM ENGELLİYORLAR HEM YAKINIYORLAR
Son 4 yılda 5 kez hakim ve savcı alımları için yürütmeyi durdurma kararı verdiler. Sonra da iş yükü ve personel azlığından yakınıyorlar
Yargıyı birilerinin arka bahçesi olmaktan çıkarıp milletin ön bahçesi yapacağız. Onama mı bozma mı istersin diyen yargıdan vicdanıyla karar veren bir yargıyı inşallah tamamlayacağız
Tüm bu süreçte aleyhimize yürütülen kampanyaları boşa çıkaracağız. Ben bazı gazetelerde yazdığı gibi Katar’da böyle demedim, hukukçular anayasa yapmayacak demedim, halkın katkısı olacak dedim.