İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, önceki gün, polise talimat verdi ve “Uyuşturucu satıcısı bulduğunuz an ayaklarını kırın” dedi.
“Yakalayın” demek ayrı şey, “ayaklarını kırın” demek ayrı…
Birincisi devletin görevi, diğeri mafyanın yöntemi… Devlet mafyalaşınca polis de mafya yöntemleriyle çalışıyor tabii…
Bir kez en tepeden işareti alan polis de, talimatın üzerinden gün geçmeden gitti bir HDP milletvekilinin ayağını kırdı. HDP’liler Yüksekova’da Öcalan’ın Suriye’den çıkışıyla başlayan sürecin 24. yıldönümü nedeniyle Özgürlük Yürüyüşü düzenlemişti. Polis sert müdahale etti. Iğdır Milletvekili Habib Eksik’i ağır şekilde dövüp bacağını kırdılar. Hakkari Valiliği özür dileyeceği yerde, orantılı güç kullanıldığını açıkladı ve ayağı kırılan vekilin polisin aşırı güç kullandığı algısı için kendini yere attığını önesürdü. Polisi tetikleyen Soylu ise HDP’lilere hitaben “terörü araçsallaştırarak demokrasiyi istismarınıza asla izin verilmeyecektir. Bu kadar basit” diye tweet attı.
O kadar basit değil ne yazık ki… O kadar basit olsa, demokrasiye izin verilmeyen kanlı 40 yıl boyunca bu sorun çoktan çözülmüş olurdu. Soylu kafası, her demokratik eyleme terör eylemi muamelesi yaparak, meşru partileri terör örgütü sayarak, bölgeyi balyozla sıkıyönetim altında tutarak, sorunu kangren hale getirdi.
Öcalan’dan nefret edebilir, anılmasına tepki verebilir, gücünüzü kullanıp gösterileri yasaklayabilirsiniz; ama parlamentoda görev yapan, halkın meşru temsilcisine polisi saldırtıp ayağını kırdıktan sonra bir de marifetmiş gibi savunursanız bunun adı “devlet terörü” olur. Ve devlet terörü, yasal kılıf altında yasadışı bir zorbalık olduğu için, her terör eyleminden daha tehlikelidir.
İlkeler, kişilere göre değişmez: HDP yasal bir partidir. Gösteri anayasal bir haktır. Muhalefet partileri, parlamentonun onurunu ve demokratik gösteri hakkını savunmak yerine, bu ülkenin bir vekilinin polisçe ayağının kırılmasına ve ayak kıran polislerin İçişleri Bakanı tarafından savunulmasına sessiz kalarak, kendi ayaklarının kırılmasına zemin hazırladılar. Umarım dayak sırası onlara geldiğinde kendilerini savunacak birileri kalmış olur.