Asgari ücret, 2018 yılında 1,603 lira olarak belirlendi. Sözcü’den Hande Zeyrek, bir asgari ücretlinin bir gününe şahitlik etti ve ekonomik kriz gerçeğinin sokağa nasıl yansıdığını gözler önüne serdi.
Bir firmada temizlik görevlisi olarak çalışan İzzet Akın, aldığı maaşla kirasını, faturalarını ve iki kızının okul masrafını öderken bir kez markete gittiğinde beş kişilik ailesi için yaptığı alışverişten geriye elinde 116 lirası kalıyor.
Haberde, İzzet Akın’ın hayatına dair kısa özet şöyle geçiliyor:
“İzzet Akın (36) 2011’deki Van depreminden sonra eşi Ayşe Akın ve 3 çocuğuyla İstanbul’da yaşayan akrabalarının yanına geldi. 6 ay sonunda Esenyurt’ta kiraladığı iki göz odalı bodrum kattaki eve taşındılar. 550 TL kira verdiği evin aidatı 50 Lira. İzzet Akın, Hadımköy’de özel bir firmada temizlik görevlisi olarak asgari ücretle çalışıyor. Her ay Ziraat Bankası hesabına yatan 1709 TL maaşı bu ay vergi kesintisi yapıldığı için 1662 TL olarak yatmış.”
Akın Ailesi için daha ayın ilk gününden itibaren karanlık bir tablo ortaya çıkıyor. Haberde bu durum için “insani yaşam koşullarının çok altındaydı” yorumu yapılıyor.
İzzet Akın, “Maaşımı çekince ilk iş kirayı yatırırım. Sonra faturalar. Elektrik, doğalgaz, su faturası üçüne 150 TL ödedim” diyor. Faturaların nasıl bu kadar düşük geldiğini ise şöyle açıklıyor:
“Bir tek odada oturuyoruz. Diğer ışıklar zaten sürekli kapalı. Ütü yok, fırın, bulaşık makinesi gibi elektrikli ev aletleri yok. Ben iş yerinde yıkanıyorum. Çamaşır makinesi haftada bir kez çalışıyor. Buzdolabı son 5 gündür çalışıyor. 3 yıldır yoktu. Zaten dolaba konacak bir şey de yok. Bir komşumuz eski buzdolabını verdi. Bizim evde temel gıda ekmektir. Ayda 200 TL ekmek parası maaşımdan eşime getirip veririm. Evde bir tek benim telefonum var. Onun faturası 60 TL dün ödedim.”
İki kızının da okula gittiğini söyleyen Akın, “Bir lira ile 1.5 lira arasında harçlık veriyoruz günlük. Annesi ekmek arası yaparsa beslenme götürüyorlar. Birinci sınıfa başlayan kızım için bir ihtiyaç listesi verdiler. 116 TL tuttu. Kırtasiye malzemesiymiş aldık. Şimdi ikinci bir liste vermişler. Nasıl alalım?” diye soruyor ve ekliyor:
“Kış geliyor bot alınacak. İki yakamız bir araya hiçbir şekilde gelmiyor. Kendi üstümdeki tüm elbiseler başkasının verdikleri. 5 senedir kendime hiç kıyafet almadım. Çocuklara almaya çalışıyoruz…”
Akın’ın anlattığına göre her ihtiyaçlarını marketten alsalar borçlu çıkacaklar.
“5 ay önce ayda iki defa eve tavuk eti alabiliyorduk. Şu anda alamıyoruz” diyen baba, “Çocukların en çok yediği ya makarnadır ya çorbadır. Mutfakta en çok makarna, çorba, bulgur pilavı pişiyor. Kuru fasulye de alamıyoruz artık çok zam gelmiş” ifadesini kullanıyor.
Eşi Ayşe Akın ise pazara gitmediğini söylüyor. Ayrı iki bakkaldan borç yazdırdığını belirten Akın, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Bu ay eşim 200 lira ekmek parası getirdi. Gittim bakkal borcumu kapattım. Elimde 40 lira kaldı. İki üç tane yumurta pişiriyorum çocuklara kahvaltıda. Bugün çocuklara bir simit aldım götürdüm. Öğretmen arada değişik beslenme koymaya çalışın diyor. Nasıl yapayım. İsteyip de alamadığımız bir şey olmadı çünkü hiçbir istediğimizi alamıyoruz. Asgari ücretin yaşanabilir koşullara getirilmesi lazım.”