Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2004 yılında Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu’nda yazdıkları Azınlıklar Raporu nedeniyle yargılanarak beraat eden Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ve Prof. Dr. Baskın Oran’ın ifade özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar verdi.
AİHM’in kararında ‘yargılamalar sırasında mahkum edilme korkusunun kaçınılmaz olarak başvuranlar üzerinde baskı yarattığı ve otosansüre yönlendirdiğine’ dikkat çekilerek “Ceza yargılamalarının kendisi gerçek ve etkili bir kısıtlamadır ve beraat kararları, bu yargılamaların başvuranlar üzerinde bir süre baskı oluşturduğu gerçeğini değiştirmemiştir. Haklarında dava açılması başvuranları kamu yararına olan konularda konuşmaktan caydıracak ve korkutacak nitelikte olmuştur.”
AİHM, Kaboğlu ve Oran’ın 2007 yılındaki başvurusuna ilişkin kararını 13 yıl sonra verdi.
Kaboğlu ve Oran’ın Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu bünyesinde 2004 yılında hazırladıkları Azınlıklar Raporu’nun kamuoyunda tartışma başlattığı belirtilerek şöyle dendi:
Ciddi suçlamalarla dava
Aynı yıl bir milletvekili (dönemin ANAP milletvekili Süleyman Sarıbaş) Meclis’teki konuşmasında başvuranları ‘entel devşirme takımı’, ‘salyalarını akıtanlar’, ‘yurt dışından talimat alanlar’ ve ‘hainler’ diye suçlamıştır. Kaboǧlu ve Oran, kişilik haklarının ihlal edildiği iddiasıyla bu milletvekili aleyhine tazminat davası açmış ancak dava reddedilmiştir.
2005 yılında Ankara savcılığı, Kaboǧlu ve Oran hakkında halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek ve devletin yargı organlarını aşağılamak suçlarından dava açmıştır. Mahkeme ise raporun ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu belirterek beraat kararı vermiş, bu karar Yargıtay’ca 2008 yılında onanmıştır.”
Kaboğlu ve Oran’ın dönemin milletvekili Sarıbaş hakkında açtıkları tazminat davasının reddedilmesinin ‘özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı’nı ihlal ettiği, ayrıca haklarında ceza davası açılmasının ise ‘ifade özgürlüğünün ihlali’ olduğu gerekçesiyle AİHM’e başvurdukları belirtildi.
Mahkum edilme korkusu
AİHM kararında şöyle dendi:
“Bu yargılamalar sonunda nihayetinde beraat etmelerine ve davanın düşürülmesine rağmen, önemli bir süre (üç yıl, dört ay ve 16 gün) beklemede kalmışlardır. Ayrıca ceza soruşturması dokuz ay sürmüştür.
AİHM’in görüşüne göre, bu yargılamalar sırasında mahkum edilme korkusu kaçınılmaz olarak başvuranlar üzerinde baskı yaratmış ve hassas insan hakları meseleleriyle ilgilenen üniversite profesörleri olarak onları otosansüre yönlendirmiştir. Dolayısıyla ceza yargılamalarının kendisi gerçek ve etkili bir kısıtlamadır ve beraat kararları, bu yargılamaların başvuranlar üzerinde bir süre baskı oluşturduğu gerçeğini değiştirmemiştir. Haklarında dava açılması başvuranları kamu yararına olan konularda konuşmaktan caydıracak ve korkutacak nitelikte olmuştur.”
‘Şiddete teşvik ve nefret söylemi yok’
Yargı makamlarının, söz konusu raporun bir şiddet çağrısı, silahlı direniş veya ayaklanma içerdiğini veya nefret söylemi oluşturduğunu, saldırgan veya aşağılayıcı olduğunu iddia etmediklerine dikkat çekilen kararda şöyle dendi: “Türkiye’deki azınlıkların durumu kamuoyunun ilgilendiği konular arasındadır. Başvuranlar aleyhine ciddi suçlamalara dayalı olarak ceza davasının açılması ve uzatılması, demokratik bir toplumda meşru amaçlarla orantılı veya gerekli bir tedbir değildir.”
Sarıbaş talebine ret
AİHM, Kaboğlu ve Oran’ın Süleyman Sarıbaş’a açtıkları davanın reddedilmesine ilişkin ihlal iddialarını ise reddetti.
Kararda, kamusal bir tartışmada bir TBMM üyesinin görüşlerini açıklarken sert, hatta provokatif olabileceği belirtilerek Sarıbaş’ın sözlerinin ifade özgürlüğü kapsamında olduğu savunuldu.
AİHM, hükümetin Kaboğlu ve Oran’a ifade özgürlüklerinin ihlal edilmesi nedeniyle ayrı ayrı 2 bin avro tazminat ödemesi gerektiğine hükmetti.