Yapılan araştırmada 4 Kişilik ailenin sağlıklı beslenmek için yapması gereken minimum aylık gıda harcaması olan açlık sınırı, Eylül ayındaki 1060 TL seviyesinden Kasım ayında 1101 TL’ye artış gösterdi, açlık sınırının tüketim harcamasına dağıtılması ile elde edilen yoksulluk sınırı ise 3351 TL’den 3481 TL’ye yükseldi.
Eylül-Kasım ayları içinde yoksulluk oranında da yüzde 4’lük bir artış izlenirken, en fazla artan harcamalar arasında Giyim ve Ayakkabı harcamaları yer aldı. Emekçilerin bütçesinde en büyük harcama payı ise gıda harcamalarına ayrılıyor.
Enflasyonla Birlikte Büyüyen Riskler
Eylül ve Ekim ayında %9,53 olan enflasyon rakamında kısmen yaşanan düşüş, devam eden küresel durgunluğun, uygulanan mali ve para politikalarının etkisi ile açlık riski ve yoksullaşma süreci üzerindeki tehdidini arttırıyor. Önümüzdeki süreçte küresel likitide bolluğunun ve uygulanan para politikasının etkisi ile enflasyonun yeniden tırmanışa geçmesi beklenmektedir. Enflasyonun yeniden çift hanelere geçmesine ilişkin beklenti ise, hali hazırda giderek olumsuzlaşan açlık ve yoksulluk sınırını daha da yukarı itici etkiye sahip.
TÜİK Gerçeklere Müdahale Ediyor!
Açık bir bir dezenformasyon süreci içinde, birçok analize, birçok tahlil ve yoruma veri oluşturacak TÜİK raporları gerçeği yansıtmamaktadır. AKP hükümetinin kamuoyuna sunduğu açıklamalara paralel TÜİK tarafından açıklanan verilere göre işsizlik azalıyor, reel ücretler artıyor, enflasyon bir sorun olmaktan çıkıyor, yani kısaca herkesin yaşam koşullarından memnun olduğu bir pembe tablo çiziliyor.
Oysa!
Reel ücretler geriliyor, enflasyon yine yüksek seyrediyor, zam üzerine zam yapılıyor, kısaca hayat pahalılığı karşısında refah kayıpları sürekli artıyor, giderek yoksullaşan kesimden sürekli zenginleşen dar kesime bir gelir transferinin süreklileştirilmesini sağlayacak politikalar hızlıca hayata geçiriliyor.
Yoksullaşmaya ve refah kayıplarına doğrudan etki eden enflasyonun hesaplamasında gelir grupları dikkate alınmıyor, açıklanan enflasyon halkın enflasyonunu yansıtmıyor. her gelir grubunun farklı olan harcama kalıpları dikkate alınmıyor, emekçi halkın birebir yaşadığı hayat pahalılığı ortaya çıkarılmıyor. Nitekim enflasyona bağlı belirlenen ücret zamlarında da bu gerçeği yansıtmayan oranlar dikkate alınıyor, emekçiler yine hayat pahalılığı karşısında yenik duruma düşürülüyor.
İşsizlik hesaplamalarında da aynı durum söz konusudur. Haftada 2 saat çalışan işçiyi bile “çalışıyor” sayan TÜİK, uzun dönem iş arayanları da işsiz saymıyor.
Dolayısı ile 4 Aralık tarihinde TÜİK tarafından açıklanan yoksulluk oranı ve yoksulluğun azaldığına dair yorumlar da gerçek dışı kalmaktadır. TÜİK söz konusu hesaplama yönetiminde ülkede en fakirden başlayarak en zengine kadar üst üste dizilen gelirlerin en ortasındaki gelir rakamını “medyan gelir” olarak kabul ediyor. Bu en ortadaki gelir rakamının yüzde 50’sinin, “yarısının” altında geliri olanlar göreceli olarak “yoksul” sayılıyor. Gelir adaletsizliğinin uçurumlaştığı ülkemizde yoksulluk hesaplamalarında bir bireyin sağlıklı beslenmek için yapması gereken minimum aylık gıda harcamasının tüketim harcamasına dağılımı incelenmeli, izlenecek yöntemde bu inceleme dikkate alınmalıdır. Bu gerçeklerin göz ardı edilerek geliştirilen yöntemler sadece mizansen niteliğinde kalmaktadır.
DİSK: Asgari ücretliden öğün başına 72 kuruşla karnını doyurması bekleniyor!
Asgari ücret tespit komisyonu komisyon üyesi olan Türk-İş ve TİSK ile hükümet arasında devam ederken, DİSK Araştırma Enstitüsü DİSK-AR tarafından hazırlanan raporda hükümetin asgari ücretliden, öğün başına 72 kuruşla karnını doyurmasının, 1 buzdolabı için 29 ay çalışmasının, 237 TL’ye ısınması ve barınmasının, çocuk başına 2,5 TL’lik eğitim harcaması ile çocuklarını yetiştirmesinin beklendiğinin altı çizildi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca yürütülen komisyon, TİSK ve Türk-İş ile asgari ücreti sefalete mahkum etmeye devam ederken, DİSK-AR yayınladığı raporda şu noktaların altı çizildi;
* Eşi çalışmayan ve iki çocuklu bir asgari ücretli şu an elde ettiği gelir ile gıdaya günlük sadece 8 lira 69 kuruş ayırabiliyor. Buna göre asgari ücretlinin üç öğün için kişi başına ayırabildiği tutar 2,17 TL olurken, öğün başına bu tutar sadece 72 kuruş düzeyinde kalmakta
* Ekim 2012 tarihi itibari ile ortalama kira bedeli 536 TL’yi bulurken, asgari ücretlinin kira ve diğer konut harcamaları için ayırabildiği tutar sadece 237 TL. Buna göre asgari ücretli en sağlıksız çevrede, kentsel hizmetlerinin en az olduğu, deprem riski altındaki konutlarda yaşamak zorunda bırakılıyor.
* Çeşitli bahanelerle velilerden alınan katkı paylarına teslim edilen eğitim koşularında, asgari ücretli çocuğuna defter kalem bile alamayacak duruma geldi.
* Çocuğunun okuması için aylık sadece 5 lira ayrılabilen asgari ücretli okul tercihlerini büyük oranda, yoksul ve kaynak yokluğundan eğitim veremez durumdaki okullardan yana yapmak durumunda kalıyor.
* İhtiyacı olduğu anda asgari ücretlinin bir ev eşyası alabilmesi için yalnızca 40 lira ayırabiliyor. Örneğin bir buzdolabı almak isteyen bir asgari ücretlinin 29 ay çalışması gerekiyor.
* Evini yeteri derecede ısıtamayanların oranı % 35,4 yani 25 milyon 600 bin kişi
* Yeni bir elbise alamayanların oranı % 35,8 yani 25 milyon 900 bin kişi
*Yıpranmış ve eskimiş mobilyaları yenileyemeyenlerin oranı % 80,3 yani 58 milyon 118 bin kişi
* İki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek yiyemeyenlerin oranı % 60 yani 43 milyon 571 bin kişi
(ajanslar)