Estetik duygu bir insanın yarısıdır, diğer yarısı da etik değerleridir. Etik ve estetik, fizik ve matematiğin uyumu içinde olduğunda, o insan; hem toplumsallaşmanın uyumluluğu, hem de kainatın mükemmelliği içinde derin bir bütünleşmeye ulaşır.
Estetik duygusu zayıf ve etik değerleri yozlaşmış bir insan ya da toplum, yeryüzünde travmatik ve nevrotik kişiliğe kapı açar ve şeytanın/zalimin yoluna taş döşer.
Sanat, edebiyat, mimari vb. bütün sanat kolları, insanın gelişen estetik duygusu sayesinde sonsuzluk arayışına kapı açar ve ancak etik değerlerle buluştuğu oranda, insanlığa ve tarihe mal olur ve toplumsal, tarihsel gelişime olumlu bir değer katar.
Estetik ve etik değerler, bireye özgü olduğu kadar aynı zamanda yeryüzünde bütün sınırları aşan ve toplumsallaşan değerlerdir ve her toplumun kendine özgü tarihsel nitelikleridir. Her birey, toplumsal ve tarihsel birikimden beslendiği kadar, onlara kendi, özgünlüğünden yeni değerler katabilir. Ancak bunu başarabilmesi için, sabırla ve azimle, yeryüzünde doğal ve insani olarak yaratılmış bütün estetik ve etik değerleri, ayrımcılığa uğratmadan özümsemesi ve kendinden katacağı özgünlüğü en mutavazi şekilde oluşturması gereklidir.
Bir toplumun etik ve estetik değerlerde bir miktar öne çıkması, diğer toplumlardan doğrudan üstün ve ayrıcalıklıo olması anlamına gelmez. Bu durum, sadece diğerlerinden farklılaşması, farklı olması ve destekleşmesi anlamına gelir ki bütün bu farklılaşmalar, insanlığın tarihsel ve toplumsal zenginliğidir. İnsanlık bu farklılaşmalarla beslenir, destekleşir ve güzelleşir.
Estetik ve etik değerler, kadim çağlardan bu yana toplumsal ortak iyinin inşasında, aşağıdan yukarıya bir süreç olarak gelişmiş, doğal toplumun toplumsal ortaklaşma ve kaynaşmasında önemli bir rol oynamıştır. Yeryüzünün estetik ve etik değerlerinin coğrafyasını çıkardığımızda, tek bir rengin tek bir coğrafyaya hakim olmadığını, aksine bütün renklerin her yana yayıldığını ve iç içe geçtiğini görebiliriz. Bu görüntü, zıt ikiliklerin ve kutuplaşmaların değil, çoğullaşmaların ve melezleşmelerin, yeniden ve yeniden renkleşmesi ve kaynaşmasının yeryüzündeki bir ifadesidir.
Doğal toplum sürecinden sonra, estetik ve etik değerlere, yukarıdan iktidar kurucu bir motivasyon eklenmiş ve süreç tersine dönmüştür. Bu kadim değerlere; hırs, güç ve egemen ideoloji hakim olmuş ve tahakkümcü bir tarzda yukardan aşağıya inşa süreci başlamıştır. Her insanın güç ve ideolojiye bulaşmadan, yani iktidarlaşma ya da üstünlük hissetmeden, toplumsal ortak iyiye/kamuya sunduğu bu değerler, iktidarın kara deliğine çekilerek özümsenmiş ve iktidar kurucu güçlerin tekelinde, yeniden biçimlendirilmeye başlanmıştır. Elbette estetik ve etik değerlerin özgürlük ırmağında akışı asla durdurulamamıştır. İnsanlığın bu kadim ırmağı, bazen yeraltı sularına karışarak bazen yeni kaynaklar yaratarak, yeryüzünün özgürlük ve adalet ırmağına güç vermeye devam etmiştir.
Aydın Mutlu Dinçoğul