Akıl alır gibi değil: İktidar ne zulüm yapsa mağdur taraf oluyor, muhalefet ne kadar zulme uğrasa kendi içinde bölünüyor.
İmamoğlu’na hapis kararından sonra yine öyle oldu. Her partiden İstanbullular, birlik için Saraçhane’ye koşarken daha miting dağılmadan muhalefet partileri içinde çelmelemeler başladı. Liderlerin alt kadroları birbirine laf çaktı. Taraftarlar ekranlardan atıştı. “O niye İmamoğlu ile samimi görüntü vermiş, öbürü niye daveti sosyal medyadan öğrenmiş, kim hangi partinin içişlerine müdahale etmiş”i dinliyoruz günlerdir.
Zar zor alınan İstanbul Belediyesi elden gitmek üzere… Ülkenin en popüler başkan adayı sayılan isme, seçime 5 ay kala yasak konuluyor. Kitleler koşup güçlü bir tepki vermiş, liderleri biraraya getirmiş, “Hadi artık, açıklayın şu adayınızı, çıkın sahaya, toparlanalım” diye bekliyor. Altılı masadan hala masa altından tekmeleşiyor.
Yapmayın! Sizin siyaset tarzınız, politik alışkanlığınız bu olabilir, ama devir o devir değil; bu herhangi bir seçim değil; iktidar yerine birbirinizle uğraşıp tükenmiş bir rejimi canlandırmayın, bu halkın size karşı beslediği umudu boşa çıkarmayın.
Bakın: Yargıtay Başsavcısı, HDP’nin Hazine yardımı bulunan hesaplarının bloke edilmesini talep etti. Seçimin kilit partisine kapatma geliyor, belli… Ondan hemen önce, bir polis kameraların ortasında HDP’nin il eş başkanı Ferhat Encü’yü tokatladı. Onu protesto etmek isteyen HDP’liler, eş Genel Başkanları Mithat Sancar dahil polis tarafından kalkanlarla ablukaya alınıp ilçe binasına sokulmadı.
Tam diktatörlüğün büyük cezaevini örüyorlar tuğla tuğla; görmüyor musunuz? Cezalandırarak, tokatlayarak, saldırarak bütün toplumu esir etmeye hazırlanıyorlar. Topluca o tokatlayan polisten hesap soracağınıza, birbirinizi tokatlamaktan nasıl bir fayda umuyorsunuz ki? “Bunlar daha muhalefetteyken böyleyse, iktidarda nasıl yönetecekler” sorusuna yol açtığınızı fark etmiyor musunuz? Bir kez daha kaybederseniz bedelinin çok ama çok ağır olacağını görmüyor musunuz? Görüyorsanız neden aranızdaki bu itişmeye bir son vermiyorsunuz?