- Güncel Faşizm
Faşizm; kendi âidiyetini[1] egemen kılmak için otoriterlik,[2] totaliterlik,[3] kavmiyetçilik, şiddet ve savaşı meşrû gören; komünal[4] mülkiyet ilişkisine ve enternasyonal[5] dünya sistemi kurma idealine tahammül edemeyen anlayıştır. Yakın çağımızda Mussolini’nin Millî Faşist Partisi, Hitler’in milliyetçi-sosyalizm[6] ideolojisi ve Franko’nun falanjizm[7] doktrini; Alman milliyetçiliği, İtalyan milliyetçiliği ve İspanyol milliyetçiliği faşist düşüncenin ete kemiğe bürünmüş biçimleridir. Büyük düşünür ve devrimci önderlerden Troçki’ye göre faşizm kapitalizmin yarattığı ekonomik bunalım nedeniyle sermaye sahiplerinin toplumu zorla örgütleme ihtiyacı ve kapitalist mülkiyet ilişkisine halkları zorlamasından doğmuştur. Yani bütünüyle kapitalist sermaye düzenine toplumları zorla geçirme çabasıdır, ancak söylemde kapitalizm karşıtlığıdır.
“Bir işin yapılmasını istediğinizde farklı düşünce, yaşam ve inanç sahiplerine veya yapılacak işte işin uzman ve muhataplarına danışarak ortak akılla iş yapın.”[8] âyeti faşizm en sevmediği eylemi dillendirir. Çünkü tüm yetkilerin tek parti ve bir kişinin elinde toplanması gerektiğini savunan faşizm Tanrı’dan rol çalarak Tanrılaşan bir şirk düzeni kurar, şûrânın karşısındaki en büyük düşmana dönüşür. Bunun nedeni de faşizm için halk köle, emir kulu ve hizmetçi olarak görülür.
Faşizm Tanrı’nın tüm evrende tek hâkim olması fikrinden hareketle yeryüzünde tek güç, en üstün kuvvet olma sevdasındaki takıntıdır. Bu nedenle Bâbil’den Büyük İskender’e, Roma’dan Osmanlıya kadar tüm faşist iktidar modelleri tek tipçi, otoriter, totaliter ve statükocu karakteri yanında Tanrı’nın temsilcisi veya gölgesi olma iddiası taşır. Bu nedenle yayılmacılık, emperyalizm, yer altı ve yer üstünün tek egemeni olma ve sınırları genişletme politikaları tüm faşist şirklerin ortak davranışıdır.
- Dr. Lawrence Britt’in Tespitleri
Siyaset bilimci Dr. Lawrence Britt XX. yüzyılın gördüğü en tipik faşist rejimleri[9] inceleyerek faşizmin 14 karakteristik özelliğini şu şekilde ortaya koymuştur:
7.1. Güçlü ve sürekli kavmiyetçilik: Faşist rejimler, toplumu tek kimlik altında tanımlamayı, toplumun çeşitliliğini teke indirgemeyi temel hareket noktalarından kabul eder. Kavmiyetçiliğin gereklerinden olan “biz ve onlar, düşmanlar, hasımlarımız” sözlerini sürekli gündemde tutar. Savaşa dair her türlü dili kutsar. Bir kavmin dili, kültürü, dini, mezhebi ve geleneğini diğer kavimlere dayatır.[10]
7.2. İnsan haklarının aşağılanması ve hor görülmesi: Düşmandan korku ve güvenlik ihtiyacı nedeniyle faşist rejim altındaki insanlar “ihtiyaç” gereği belirli durumlarda insan haklarının göz ardı edilebileceğine ikna edilir. İnsanlar işkence, yargısız infaz, suikast, uzun süreli gözaltı gibi uygulamalara karşı başını başka tarafa çevirme, hatta bunları onaylama eğilimindedir.
7.3. Düşmanların/günah keçilerinin birleştirici bir neden olarak tanımlanması: Memleketin güvenliği ve bütünlüğünü tehdit eden düşmanın ortadan kaldırılması için insanlar histerik[11] kalabalıklara katılıp sokaklara dökülür. Bu düşman tanımının içinde ırksal, etnik ya da dinsel azınlıklar, liberaller, komünistler, sosyalistler, teröristler vs. vardır.
7.4. Ordunun ve militarizmin yüceltilmesi: Yaygın yerel sorunlar olduğunda bile orduya hükümet bütçesinden aşırı miktarda pay verilir ve yerel gündemler göz ardı edilir. Askerler ve ordu hizmetleri alabildiğine yüceltilir.
7.5. Cinsel ayrımcılığın şahlanışı: Faşist ulusların hükümetleri, neredeyse tamamen erkek-egemen olma eğilimindedir. Faşist rejimlerde, geleneksel cinsiyet rolleri daha katı hale getirilmiştir. Kürtaj karşıtlığı ve homo-fobi[12] had safhadadır.
7.6. Kitle iletişim araçlarının kontrol altına alınması: Kimi zaman medya hükümet tarafından doğrudan kontrol edilirken, diğer durumlarda dolaylı olarak diğer genelgeler, mevzuatlar, sempatik medya temsilcileri ya da yöneticileri tarafından kontrol edilir. Sansür,[13] özellikle savaş dönemlerinde oldukça yaygındır.
7.7. Millî güvenlik takıntısı: “Korku” hükümet tarafından, kitleler üzerinde harekete geçirici bir araç olarak kullanılır.
7.8. Din ve yönetimin içiçe geçmesi: En yaygın din, kamuoyunu manipüle etmek[14] için bir araç olarak kullanır. Dînî retorik ve terminoloji, dinin ana doktrinlerinin -hükümet politikalarına veya eylemlerine tamamen karşıt olduğu durumlarda dahi- hükümet liderleri tarafından yaygın olarak kullanılır.
7.9. Özel sermayenin gücünün korunması: Sanayi ve iş aristokrasisi, sıklıkla hükümet liderlerini iktidara getirir. Bunu hükümetle iş dünyası arasında karşılıklı çıkara dayalı bir ilişki tesis ederek ve belli bir iktidar eliti yaratarak yapar.
7.10. Emek gücünün baskı altına alınması: Faşist hükümete karşı tek gerçek tehdit emeğin örgütlü gücü olduğundan işçi ve emek sendikaları ya tamamen saf dışı edilir ya da şiddetle baskı altına alınır.
7.11. Aydınların ve sanatın küçümsenmesi: Faşist memleketler yüksek öğrenim ve akademiye karşı açık bir düşmanlığı körükler. Profesörler ve akademisyenlerin sansüre uğraması, hatta tutuklanması yaygındır. Sanatta ifade özgürlüğü açıkça saldırı altındadır ve hükümetler genellikle sanata bütçe ayırmayı reddeder.
7.12. Suç ve cezalandırma ile baskı altına alma: Faşist rejimlerde polislere kanunları zorla uygulamaları için neredeyse sınırsız bir yetki verilir. İnsanlar genellikle polisin suistimallerine göz yummaya ve hatta vatanseverlik adına özgürlüklerden feragat etmeye razı olur. Sınırsız güce sahip ulusal bir polis kuvveti vardır.
7.13. İnsan kayırma ve yozlaşmada sınır tanımama: Neredeyse her zaman, yönetim kadrolarına birbirini atayarak hükümetin güç ve otoritesini onları hesap vermekten korumak için kullanan bir grup ahbap ile müttefikleri tarafından yönetilir. Ülke kaynakları ve hazinesinin birilerine peşkeş çekilmesi ya da bunların hükümet liderleri tarafından açık bir şekilde gaspı söz konusudur.
7.14. Hileli seçimler: Seçimler bazen göz boyama amaçlı yapılır. Diğer zamanlarda ise seçimler, çamur atma kampanyaları, hatta muhalefet adaylarının öldürülmesi, seçmen oylarının ve seçim bölgelerinin kontrolü için yasama kurumlarının alet edilmesi ve medya manipülasyonu gölgesinde yapılır. Yargı sistemi seçimleri manipüle ya da kontrol etmek için kullanır.[15]
- Dr. Paul Joseph Goebbels
Hitler’in “Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı” olarak görev yapmış olan Dr. Paul Joseph Goebbels’in (1933-1945) faşizmi ayakta tutan öneri ve uygulamaları tüm zamanların faşist şirkine dair ipuçlarıyla dolu pratiklerdir:
8.1. İnsanların beyin tembelliğini gördükçe her istediğimizi yapabiliriz.
8.2. Yalan söyleyin, mutlaka inanan çıkacaktır; inanan olmazsa, yalana devam edin.
8.3. Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız, insanlar ona o kadar inanır.
8.4. Bir insana yalan olsa bile bir sözü sürekli tekrarlarsanız, o söylemin nereden geldiğini unutur ve kendi fikri gibi benimser ve savunur.
8.5. Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur ve insanların o yalana inanması da o kadar kolaylaşır.
8.6. Halkı her zaman ateşleyin, asla soğumasına ve düşünmesine izin vermeyin.
8.7. Halk büyük yalanlara, küçük yalanlara göre daha çabuk inanır.
8.8. Hatalı olduğunuzu ya da yanlış yaptığınızı asla kabul etmeyin.
8.9. Asla rakibinizin üstün bir yanı olduğunu kabul etmeyin.
8.10. Asla kendinizden başka birine hareket alanı bırakmayın.
8.11. Asla kabahat ve suç üstlenmeyin.
8.12. Sadece bir rakibinize odaklanın ve kötü giden her şeyin suçunu onun üstüne yıkın.
8.13. Yargı devlet hayatının efendisi değil, devlet politikasının hizmetçisi olmalı.
8.14. Bana vicdansız bir medya verin, size bilinçsiz bir halk sunayım.
8.15. Her zaman etrafınızda bir yalaka ordusu bulundurun.
8.16. İlk sözü kim ne kadar güçlü ve bağırarak söylerse o kazanır.
8.17. Önemli olan aydınlar değil kitlelerdir. Çünkü onları kandırmak çok kolaydır.
______________________________________
[1] Soy, kavim, devlet, sınır, parti, cemaat, tarîkât, vakıf, ocak, teşkilât, dernek, semboller gibi.
[2] Otoriter: Kendi kişisel özgürlüklerinden vazgeçme pahasına otoriteye katı bir itaati tercih etme tutumu ve diğerlerinin görüşlerini dikkate almayan bir kişilik.
[3] Totaliter: Bireysel tüm özgürlükler ile bireyin yaşamının tüm alanlarının devlet kontrolünde olması.
[4] Komünal: Ortaklaşa üretme ve tüketme. İmeceli.
[5] Enternasyonal: Halklar arasında daha fazla siyasal ve ekonomik işbirliğini savunan, tarihi ezen-ezilen ilişkisi üzerinden okuyan, kapitalist sistemi devirip toplumcu ve eşitlikçi bir dünya kurma peşine düşen düşünce sisteminin şûrâsı. İslâmi literatürdeki ümmet-i vâhide ve şûrâ fikrinin Batı’daki yansımasıdır.
[6] Milliyetçi sosyalizm: Kapitalizm, Marksizm ve Yahûdîlik karşıtlığı temelinde kurulan ancak mülkiyet ilişkilerinde sosyalizmi, politik ve sosyal ilişkilerde milliyetçiliği benimseyen sağcı ideoloji.
[7] Falanjizm: İspanya’da krallık ve otoriter düzeni savunup komünistleri düşman olarak gören sağcı ideoloji.
[8] Âl-i İmrân, 159/Veşâvir-hum fî’l-emr(i)
[9] Hitler (Almanya), Mussolini (İtalya), Franco (İspanya), Suharto (Endonezya), Pinochet (Şili).
[10] Bkz. Namık Kaya, Paradigmanın İnşâsı, Kızıl Elma ve Fetih, Lora Yayıncılık, İstanbul, 2021.
[11] Histeri(k): Aşırı duygusallık, aşırı ilgi görme ve dikkati üzerine çekme isteği, olayları büyütme, dramatize etmeye eğilim, abartılmış duygusal tepkiler verme. Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından genellikle yetişkinliğin ilk dönemlerinde başlayan, aşırı duygusallık ve dikkat çekme, çevresi tarafından onay arama ihtiyacının yüksekliği ile kendini belli eden kişilik bozukluğu olarak tanımlanmıştır.
[12] Homofobi: Eşcinsel korkusu/nefreti. Homo aynı demektir, fobi ise doğal olmayan, mantıksız ve güçlü bir korku/nefret demektir. Homofobiye sahip kişilere homofob, böyle tavırlara ise homofobik denir.
[13] Sansür: Sinema ve tiyatro eserlerinin, her türlü yayımın ve yayının hükümetçe önceden denetlenmesi; bunların oynanması, gösterilmesi ve yayımlanmasının izne bağlı olması.
[14] Manipüle: İnsanları çıkarları için kullanma, yönlendirme ve kontrol etme.
[15] Dr. Lawrence Britt, Free Inquiry Dergisi, Bahar-2003, 23/2 sayısı.(https:// m.bianet.org/bianet/toplum/95463-ozde-fasizmin-14-temel-ozelligi)