Sevgili dostlar,
Bugün Meclis’te görüşülmesine başlanacak İnfaz Paketi, zaten büyük bir haksızlığa uğramış siyasi tutsakları bir kez daha cezalandırıyor: Hem “corona affı”ndan yararlandırmayarak, hem de onları hapiste virüs riskiyle başbaşa bırakarak…
AKP ile ortağı MHP’nin infaz paketi kimleri affediyor:
Soma’da 301 madencinin öldüğü kazanın faillerini mesela…
Çorlu’da 25 kişinin öldüğü tren kazasının sorumlularını mesela…
Süleymancılar’ın Aladağ öğrenci yurdunda 10 öğrencinin yanarak can vermesine yol açanları mesela…
Gezi direnişinde Abdullah Cömert’in ölümüne sebep olan polis memurunu mesela…
Hâlbuki ne diyordu Erdoğan:
“Bir kişinin eşi, kardeşi öldürülmüş, devlet olarak biz bunu affedemeyiz. Devlet, ancak kendisine karşı işlenen suçları affedebilir.”
Oysa yapılan, bu şer’i hukuk görüşünün tam tersi:
Devlet, bizlerin eşini, kardeşini öldürülenleri hapisten kaçırırken, kendisine karşı suç işlediğini iddia ettiklerine çifte kilit vuruyor:
Kim onlar?
Gerçeği araştıran gazeteciler, barış yanlısı siyasetçiler, eline silah almadığı gibi, silaha hep karşı çıkmış insan hakları savunucuları, iktidarı eleştiren yazarlar, yaygın tanımıyla düşünce suçluları… Yani Hükümet, kendinden önceki baskı iktidarları gibi, kalemi silahtan daha tehlikeli görüyor.
Dahası var: Korkarım 90 bin adi suçluyu salıverip hapishanelerde yeni düşünce suçlularına yer açmaya hazırlanıyor. Çünkü yasa, “kamu düzenine zarar verme” gibi muğlak başlıklardaki suçlarda ceza artırımı öngörüyor. Denetimli serbestlik kriterlerini değiştiriyor. Cezaevlerine muhalif yayın organlarının girmesini engelliyor.
İktidara dönük her itirazı cezalandıran, Hakan Aygün’ü attığı bir tweet yüzünden kelepçe takarak tutuklayan, gözü dönmüş bir anlayışla karşı karşıyayız. İnfazdaki bu açık ayrımcılık, yarın isyanlara, kayıplara yol açarsa, Meclis birinci dereceden sorumlu olacaktır.
Bu, vekillerin, yaklaşan faciaya seyirci kalıp kalmama oylamasıdır.