“Kuşkusuz İslam’a öcü muamelesi yapan aydınlanmacı bağnazların tahammül edebileceği, kavramaya tenezzül gösterebileceği bir önerme değildir bu. “Kafayı üşütmüşler” muamelesi yapmaları da gayet muhtemeldir; sorun değil. Onların yürekleri körleştiren aydınlık fikirlerinin bombardımanında Marksizmin katlini izlemektense, İslam’ı edinen Marksistlerle kafayı üşütüp eylemek yeğdir…”
25-26 Ocak 2020’de İstanbul Balat’taki İnşa Kültürevi’nde yapılan 2. İslam ve Sol Çalıştayı’na 24 konuşmacı katıldı. Ayrıca yurt dışından ve cezaevlerinden yazılı tebliğler ve video mesajlar sunuldu. İki gün süren çalıştayda Tarhisel Tecrübeler, Çağdaş Tecrübeler, Karşılaşmalar ve Yüzleşmeler, Kişisel Tecrübeler, Kadın, İslam ve Sol başlıkları altında 6 oturum yapıldı. Tüm konuşmaları ”2. İslam ve Sol Çalıştayı Konuşma Metinleri ve Kayıtları” yazı dizisi ile sunuyoruz. Bugün Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu olan yazar Cemal BOZKURT’un gönderdiği tebliği yayınlıyoruz.
*****
Merhaba dostlar,
Sizleri Tekirdağ F Tipi 2 No’lu Hapishanesinden selamlıyorum. Umuyorum ki çalıştayın teorik zemini, pratik aşamasını örer. Sadece kapitalist-emperyalist dünya düzeni değil, bu düzeni yıkmayı hedefleyen Marksizm evreni de uzun süreden beri bir kriz içinde. Bizim krizimizin içeriği farklı elbette. Düşman sistemin krizi yapısal ve bunu yöneterek ömrünü uzatmaya çalışırken Marksizm ise var olmaya, yenilenmeye, politikada yeniden o eski kudretine kavuşmaya gayret ediyor.
Tabi artık Marksizmin kriz halinde olduğunu ifade etmenin özel bir önemi kalmadı. Kimi “ideolojist”, dayanaksız inkârlara karşın kriz tespiti genel kabul görüyor. Neticede halimiz kabak gibi ortada: Marksizm evreni teorik açıdan tıkanıklık, dogmatizm ve karmaşa; ideolojik açıdan aydınlanmacılığın alt versiyonları (liberalizm, pozitivizm, post-modernizm, şovenizm vs.) ile zehirlenme; politik düzlemde ise devrimci pratiği sürekli kılamama, giderek pasif mecralara savrulma hali yaşıyor.
Sol için deniz neredeyse tamamen kuruyunca, “mevcut” Marksizmin yetmezlikleri inkâr edilemeyecek denli yakıcı hal alınca sorgulamalar daha çok derinlik ve nitelik kazandı. Artık o eleştiri kabul etmeyen sahiplenişin yerine Marksizmin krizinin, tıkanıklığının kökenlerine inme eğilimi belirginleşmeye başlamıştır. Şimdilik devrimci yenilenmeci bu eğilim sınırlı da olsa kimi tespitleri ve ulaştığı sonuçlar bakımından olumlu işaretler vermeye devam ediyor.
Sorgulamalar vesilesiyle eleştiriye konu olan sorunlar yumağının içinden öne çıkan tespitlerden biri de Marksizm alanındaki öznelerin Marksizmi kendi coğrafyalarının özgün şartlarında yeniden üretmek yerine “ideoloji ithali”ne, yani “şablonculuğa” yöneldikleri tespitidir. Şablonculuk, belirttiğimiz üzere Marksizmin bu topraklar özgünlüğünde, yani kendi dokusuna uygun şekilde ideolojik forma kavuşturulmaya çalışmaksızın dışarıdan ideoloji ithal etmektir. Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın pratik sonuçlarını edinemediği düşünsel çabasını saymazsak, TD-SH’nin bu anlamda bütünsel bir özgün çerçeveyi amaçlamadığını, bunu gerekli görmediğini söylemeliyiz. Bu aynı zaman da bu harcından hangi malzemeler ile karılacağının da tartışmasını açmak için önemlidir.
Bugün; sosyolojik açıdan içinde yaşadığı toplumsal, tarihsel dokuyla uyumlu bir ideolojik çerçeveye sahip ve günümüz konjonktürünün gerektirdiği devrimci pratikleri hayata geçirebilen bir politik özne, krizle boğuşan ve değişim çabası içerisinde olan Marksist hareketin [bütünsel] dönüşümü yolunda işlev görme şansına her zamankinden fazla sahiptir. Politik açıdan kudret sahibi olmanın, yeniden kitleselleşmenin yolu buradan geçer.
En belirgin şekilde “İslam’ın edinilmesi” gerçeğini vurgulamalıyız. Kuşkusuz İslam’a öcü muamelesi yapan aydınlanmacı bağnazların tahammül edebileceği, kavramaya tenezzül gösterebileceği bir önerme değildir bu. “Kafayı üşütmüşler” muamelesi yapmaları da gayet muhtemeldir; sorun değil. Onların yürekleri körleştiren aydınlık fikirlerinin bombardımanında Marksizmin katlini izlemektense, İslam’ı edinen Marksistlerle kafayı üşütüp eylemek yeğdir…
Bu tartışmanın sürdürülmesi ve yeni mecralara açılması hem mevcut ideo-politik açmazlara dair bir adım hem de statükocu solculuğa karşı ciddi bir itirazın somut adımı olmasını temenni ediyoruz. Umarım ki mevcut tartışmalar ezilenlerin kurtuluş mücadelesine ciddi bir katkı sunar, ön açıcı olur.
Çalıştay’da emeği geçen tüm dostlarımızı ve yoldaşlarımızı devrimci duygularımız ile selamlıyoruz.
adilmedya.com