Sevgili dostlar,
Kimse şu aralar Yüksek Seçim Kurulu üyelerinin yerinde olmak istemez herhalde… Sadece bir şehrin seçim sonucunu değil, bir ülkenin kaderini oylayacaklar.
Üstelik iktidarla halk arasında sıkışmış durumdalar:
Bir yanda İstanbul’u kaybeden iktidarın “Seçimi yenileyelim” baskısı var; bir yanda İstanbul’u kazanan muhalefetin “Mazbatamızı verin” ısrarı…
Dünkü Takvim gazetesi “İşte o heyet” diye hepsinin resimlerini bastı. Biri başkan 11 erkek… İktidarın hedefinde…
Ancak muhalefet de kapıya dayanmış durumda… Dün HDP milletvekilleri YSK önünde bir basın açıklaması yaptı; Vekiller adına konuşan Mithat Sancar, “YSK, seçmen iradesine darbe vurdu” dedi. Malum, YSK’nın kararına göre, Kanun Hükmünde Kararname’yle görevden alındığı anlaşılan adaylar, seçimi kazansa bile koltuğa oturtulmayacak; görevi o bölgede en çok oy alan ikinci aday üstlenecek. Oysa bunlar, seçime katılmasında sakınca görülmeyen adaylar…
Peki niye onlara mazbata verilmeyen yerlerde yeni bir adayla seçim yenilenmiyor?
Sancar’ın iddiası o ki YSK, bu iki seçeneği de tartışmış, hatta oylamış. 10 üyeden beşi “Seçim yenilensin” demiş, diğer 5’i “En çok oy alan ikinci adaya mazbata verilsin” demiş. Sonuç berabere çıkınca oylama ertesi gün tekrarlanmış. Ama gece her ne olduysa bazı üyeler fikir değiştirmiş. Bu kez üyelerden 7’si seçimin yenilenmesinin aleyhinde oy kullanmış. Sancar, haklı olarak “Hangi gerekçeyle fikir değiştirdiler” diye sordu dün…
Bunlar, sadece yargı bağımsızlığına değil, demokrasi tarihine de kara lekeler olarak işleniyor. YSK, Erdoğan sonucu beğenmedi diye İstanbul’da seçimin yenilenmesi kararı alırsa, sadece kendini değil, seçmen iradesini ve hukuk devletini de yok etmiş olacak.
Yaparlar mı?
Sanmıyorum.