Hanne hamiledir. Bir erkek çocuk beklentisi içindedir ancak bir kız doğurur. Hayal kırıklığına uğramıştır. Ali İmran 36. Ayette durum şöyle anlatmaktadır:
“Onu doğurunca, Allah, ne doğurduğunu bilip dururken: Rabbim! Ben onu kız doğurdum. Oysa erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Kovulmuş şeytana karşı onu ve soyunu senin korumanı diliyorum, dedi.(Diyanet vakfı meali)”
Yukarıdaki satırları okuyan dikkatli bir zihin doğal olarak şu soruları soracaktır:
1-“Ben onu kız dokurdum” cümlesinin ardından Hanne’nin “Kız erkek gibi değildir” demesi gerekmez miydi? Oysa “Erkek, kız gibi değildir” demiştir.
2-Çocuğun cinsiyeti konusundaki merakı açıklığa kavuşmadığı halde Hanne sözlerine, niçin “Onun adını Meryem koydum” diye devam etmiştir?
3-Hanne doğan çocuğun soyu hakkında bir bilgiye sahip olmadığı halde nasıl “Onu ve soyunu senin korumanı diliyorum” demiştir?
1.” Kız erkek gibi değildir” yerine “Erkek kız gibi değildir” demesine bazı açıklamalar getirilmiştir. Hatırladığım kadarıyla M. Kutup Kuran araştırmaları kitabında: “Hanne’ nin zihni erkekle o denli meşguldü ki kurduğu cümlenin ilk kelimesi kız olacağına erkek oldu” demektedir.
Ahmet Varol gibi bazı mütercimler ise metni hiçe sayarak tercümelerini “ Kız oğlan gibi değildir.” şeklinde yapmışlardır.
2.Hanne’nin çocuğun cinsiyeti üzerine şaşırması ve bunun cevabını merak etmesine rağmen cevabını almadığı sorusu ortada dururken “Onun adını Meryem koydum” demesi bazı mütercimlerin dikkatinden kaçmamış nitekim bağlamı kurabilmek için bir kelime ilave etme gereği duymuşlardır:”Bununla beraber onun adını Meryem koydum”
3.Hanne çocuğunun bir soyu olacağını nereden biliyordu? Bu soru üzerine herhangi bir cevap çabasına rastlamadım.
Ben derim ki:
“Erkek kız gibi değildir” cümlesi Hanne’ ye değil Allah’a aittir. Allah bu cümlecikle planına uygun olanın erkek değil dişi olması gerektiğini anlatmıştır. Hanne “Ben bir kız doğurdum” deyince Allah durumu Hanne’ye izah etmiştir.
Nitekim ”Allah onun ne doğurduğunu bilirken” ibaresi Meryem’in cinsiyeti hakkında değil mahiyeti hakkında söylenmiştir ve konuyu Hanne’ye olduğu kadar okuyucuya, yani bize de anlatmaya matuf bir ifade gibi görünmektedir.
Özetleyecek olursak, Allah doğurduğu kız çocuğunun babasız bir çocuk dünyaya getirerek bir mucizeye vesile olacağını, erkek çocukla bu planın gerçekleşemeyeceğini Hanne’ye anlatınca Hanne de ikna olmuş ve:
“O halde onun adını Meryem koyuyorum. Onun soyunu da sana ısmarlıyorum” demiştir.
Yukarıda anlatılanlara destek olarak nihayet bir yoruma rastlayabildim.
Büyük müfessir Tabatabai’nin El Mizan’ında şu satırları okuyabiliriz:
“Oysa onun istediği erkek çocuğunun, bizim ona bahşettiğimiz
kız çocuğu gibi olması mümkün değildir. Bir kız çocuğunun olmasıyla
meydana gelebilecek gelişmeler, erkek çocuğuyla birlikte
yaşanmaz…
Bu kız çocuğu aracılığıyla Allah’ın kelimesi tamamlanacak
ve babasız olarak bir çocuk dünyaya getirilecektir…
Buradan hareketle: “Oysa erkek, kız gibi değildir.” sözünün
İmrân’ın karısının yerine yüce Allah’a atıf olduğunu anlıyoruz. Eğer
bu söz, kadın tarafından söylenseydi: “Oysa kız, erkek gibi değildir.”
Şeklinde telaffuz edilmeliydi…
Tefsir bilginlerinin birçoğu: “Oysa erkek, kız gibi değildir.” ifadesinin,
İmrân’ın karısının sözlerinin devamı gibi algılamıştır. Bu
yüzden kızdan önce erkeğin zikredilmesini izah etmekte güçlük
çekmişler ve maksatla ilgisi bulunmayan yorumlar yapmak zorunda
kalmışlardır.”