Haftalık Economist dergisi dört ayrı yazıyı bu konuya ayrılmış.
Başyazıda İsrail eleştiriliyor ve hükümetin maço kelimesiyle tanımlanan tavrının ülkeyi güçsüzleştirdiği belirtiliyor.
Şöyle diyor Economist:
“Bu trajediyle birlikte İsrail’i önemseyen herkes bazı soruları sormaya başlamalı: Gazze’ye yönelik abluka, Yahudi devletinin giderek artan yalnızlığı ve barışa uzanan yol ile ilgili sorular. Filistinlileri hapsetmeyi amaçlayan politika, gardiyanını kuşatır hale geldi.”
“Gazze’ye yönelik gaddar abluka başarısızlığa uğradı. Gazzeliler büyük acılar çektiler, ancak boyun eğmediler. Hamas’ı boğmak ve devirmek mümkün olmadı. Esir alınan İsrail askeri Gilad Şalit’in serbest bırakılması sağlanamadı. Mısır’dan tüneller yardımıyla silah ve roket sokulmaya devam ediyor.”
“Ayrıca abluka İsrail’e yönelik nefreti, sadece Arap ve Müslüman dünyasında değil Avrupa’da da besledi. İsrail’in Gazze’yi izole etmeye çalışırken, restoranları bombalayan Hamas gibi bir örgütten daha kötü duruma düşmesi ürkütücü.”
İsrail-ABD ilişkileri
Economist Amerikan yönetiminde de İsrail’e bakışın değişmekte olduğunun altını çiziyor. “Destek sürüyor, ancak artık koşulsuz değil” diyen dergi, özellikle Demokrat Parti içinde bu konuda ayrışma yaşandığını belirtiyor ve şöyle devam ediyor:
“Kasım’da ara seçimler yapılacak ve Demokratların yenilgiye uğraması bekleniyor. Dolayısıyla Obama böyle bir dönemde İsrail ile münakaşaya girmek istemeyecektir.”
“Bununla birlikte iç siyasetin etkisini abartmamak gerek. Obama yardım filosu gerginliğinden önce de, İsrail’in artık Amerika’nın desteğini cepte sayamayacağını söylüyordu. Ülkesinin Filistin sorununa iki devletli bir çözüm bulması gerektiğine ve bulabileceğine inanıyor.”
“Aslında Netanyau da amacının bu olduğunu söylüyor. Ancak samimi olduğu konusunda ciddi şüpheler var. Yani bu iki lider iş başında olduğu ve fikirlerini değiştirmedikleri sürece birbirlerinden daha da uzaklaşacaklardır.”
Laftan icraata
Economist bu başlıkla olayın Türkiye boyutuyla ilgili gözlemlerini aktarıyor. “Türkiye Başbakanı İsrail’i paylamayı sever ama bu sefer işler bunun da ötesine geçti” deniyor. Yazıda dikkat çeken satırlar şöyle:
“Türkiye’nin ılımlı İslamcı başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın işi zor. İsrail saldırısına kadar, seçmenlerinin İsrail politikalarına yönelik öfkesini bu saldırılar karşısında düştüğü dehşeti ifade ederek yatıştırabiliyordu.”
“Öte yandan muhalifleri ise bu filoyu durdurması gerektiğini savunuyor. Bunu yapmış olsaydı, Türkiye’nin bir zamanlar çok gurur duyduğu, İsrail’in tek Müslüman müttefiki olmasını sağlayan ilişkinin çökmesini engelleyebileceğini düşünüyorlar.”
Filistin bayrağına sarılı tabutlar
Günlük gazetelerdeki haberlerde ise İsrail saldırısında hayatını kaybeden 9 kişiden 8’i için dün Fatih Camii’nde düzenlenen cenaze töreni öne çıkıyor. Gazeteler Türk ve Filistin bayraklarına sarılmış tabutların fotoğraflarına ve atılan sloganlara yer veriyor.
Örneğin Guardian cami avlusunda toplananların “İsrail Azrail”, “Hepimiz Hamas’ın savaşçılarıyız” sloganları attığını aktarıyor. Haberde Tel Aviv’deki Türk büyükelçiliği önünde toplanan İsraillilerin ise Erdoğan’ı terörist ilan eden sloganlar attığı hatırlatılıyor.
Gazete yardım filosunun önderliğini üstlenen Mavi Marmara’da bulunan iki kadının anlatımlarına da yer veriyor. Bunlardan biri İsrail parlamentosunun Arap asıllı üyelerinden olan ve şu sıralarda ülkesinde ölüm tehditlerine maruz kalan Haneen Zuabi. Diğeri ise Filistin ile Dayanışma Kampanyası adlı örgütün yöneticilerinden, İngiliz vatandaşı Sarah Colborne.
İkisi de, tüm ricalarına rağmen İsrail askerlerinin gemideki yaralılara yardım etmeyi reddettiğini aktarıyor. Üstelik taleplerini İbranice olarak da dile getirmişler. Tanıklara göre yardım edilmeyen bu yaralılardan bazıları daha sonra hayatını kaybetmiş.
Soruşturma bilmecesi
Financial Times ise Pazartesi sabahı yaşananların nasıl soruşturulacağı ile ilgili diplomatik tartışmaya odaklanmış. İsrail hükümetinin uluslararası bir soruşturmaya karşı çıktığını hatırlatan gazete, ancak İsrail içinde yapılabilecek bağımsız bir soruşturma konusunda bile hükümette tartışma yaşandığını belirtmiş.
Habere göre aşırı sağcı Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman “korkacak bir şeyimiz yok” diyerek buna yeşil ışık yakarken, İşçi Partili Savunma Bakanı Ehud Barak’ın buna karşı çıkması bekleniyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nin uluslararası bir soruşturmadansa İsrail’in yürüteceği bir soruşturmayı tercih ettiğini de hatırlatan Financial Times, ancak Tel Aviv’in herhangi bir soruşturmaya karşı çıkan tavrı karşısında geri adım atabileceğini belirtiyor.
Blair: Abluka kalksın
Independent‘ta ise Orta Doğu Dörtlüsü’nün özel temsilcisi Tony Blair ile yapılan özel mülakat öne çıkıyor.
Dün İsrail Başbakanı ve Savunma Bakanı ile görüşen Blair’in, İsrail’in bu konuda ivedilikle, tarafsız, güvenilir ve şeffaf bir soruşturma açılmasını talep ettiği belirtiliyor.
Blair mülakatta da İsrail’i Gazze ablukasına son vermeye çağırıyor.
Doğu’nun öfkeli adamı Türkiye
Daily Telegraph yazarlarından Con Coughlin “Türkiye’nin yardım filosu olayındaki rolü Batı’daki herkesi kaygılandırmalı” diyor. İsrail tarafından dile getirilen, askerlerin linç edilmeye çalışıldığı savını doğru bulan yazar, Türkiye’nin İslami radikalizme kaydığını savunuyor. Dikkat çeken satırlar şöyle:
“Bir zamanlar Avrupa’nın hasta adamı olarak anılan bu ülke, şimdi Doğu’nun öfkeli adamı haline geldi. Korkulan, ülkenin yeni bir Pakistan olması ve duydukları öfkenin, milyonlarca seküler Müslüman’ı radikalizme itmesi.”
“Kemal Atatürk’ün Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurduğu seküler düzenin ateşli savunucuları, sınırın öte yanı İran’daki gibi tutucu bir İslamcı ideolojinin Türkiye’de de benimsenmesi ihtimalini hep küçümsemişlerdir. Ancak Gazze’ye yardım filosunu organize edenlerin birçoğunun Hamas gibi radikal İslamcı örgütlerle sıkı bağları olduğunu görseler iyi olur.