Medyada “sarıklı hocalar dizisi” yayına girdi. Televizyon dizisi değil; ama onun kadar bol müşterili, boş içerikli ve oyalayıcı…
20 yıl kadar önce tarikattı, sarıktı, hocaydı yasaktı. Devrin Başbakanı Erbakan, resmi konutta sarıklı tarikat şeyhlerini ağırladı diye devrilmişti. Şimdi, bu yasağı delmenin acısını çıkartırcasına abanıyorlar. Adeta, “Türkiye’nin artık bir şeyhler, dervişler memleketi olduğunu” göze sokmaya çalışıyorlar.
“İslam hukukunda buluğ yaşı kaçtır” veya “Babanın öz kızına duyduğu şehvet, eşine olan nikâhını düşürür mü” gibi saçmalıkları geçtik; daha genel mevzulara geldik. Kendini “Mesih” ilan eden Hasan Mezarcı, geçenlerde “haramı helal kılma” yetkisini kullanarak tesettür mecburiyetini kaldırdığını açıkladı. Ardından Diyanet, TOKİ’den krediyle ev almak için faiz kullanılabileceğine dair fetva verdi. “Eyvah din elden gidiyor” diyorduk ki, Cübbeli Hoca ekranda gazetecilerin karşısına oturdu ve “TOKİ’nin daha önceki satışlarına fetva vermedik” dedi ciddi ciddi…
Öyle bir devir ki, “laik” Cumhuriyet’in Diyanet’i faiz fetvası veriyor, ülkenin tele-vaizi ekrana çıkıp bu fetvaya karşı çıkıyor.
Ardından Bitlis’te bir Nakşibendi Şeyhi silahlı saldırıyla öldürülüyor. Sonradan anlaşılıyor ki, bölgedeki bir arazi anlaşmazlığında taraflar, laik ülkenin mahkemesi yerine tarikata başvurmuş; şeyhin hakemliğini beğenmeyen taraf, silahı çekmiş.
Ardından laik ülkenin İslamcı Cumhurbaşkanı, tartışmaları kışkırtmak istercesine İsmailağa cemaatini ziyarete gidiyor, eski hocasının elini öpüyor.
Bu arada laik ülkenin Adalet Bakanı Abdülhamid Gül’ün Haznevi Tarikatı liderinin elini öperken, Bilal Erdoğan’la Süleyman Soylu’nun, zikir halkasında bağdaş kurarken çekilmiş eski görüntüleri düşüyor sosyal medyaya…
Bunları alt alta yazında ister istemez insanın aklına 28 Şubat süreci geliyor. Üzerinden neredeyse çeyrek asır geçti; hatırlayanlar, hatırlamayanlara, böyle haberlerle başlayan sürecin nereye vardığını anlatsın. “Yok canım, geçti o günler” diyenlere de daha önce, “geçti o günler” sananların başına gelenler hatırlatsın.