27 Mayıs 2010 tarihli Alman gazetelerinden seçtiğimiz basın özetlerine Stuttgarter Zeitung’un Güney ve Kuzey Kore’ler arasındaki gerginliği konu alan yorumuyla başlıyoruz:
“Kuzey ile Güney arasındaki kardeş kavgası kadar, arka plandaki devletlerin çıkarları da bu anlaşmazlıkta önemli rol oynuyor. Güney Kore’nin müttefiki ABD. Çin ise Kuzey Kore’yi destekliyor. Bölgenin akıbeti üzerinde bu iki devlet söz sahibi olacak. Ancak Çin’in ağırlığı gözde büyütülmemeli. Kuzey Kore gerçi Çin’in yardımlarına muhtaç. Ama itaatkar kölesi olduğu söylenemez. Fısıltı gazetesi, Kim Jong İl’in geçenlerde Pekin’e yaptığı ziyaretin dostane bir havada geçmediğini yazıyor. Kırgın dostların aşırı tepkiye meylettikleri malumdur.”
Neue Osnabrücker Zeitung, Kuzey Kore’nin tahrik ve savaş kışkırtmalarına kararlılıkla tepki göstermek gerektiğini yazıyor:
“Kuzey Kore’nin davranışları ne kadar tehditkâr olursa olsun, Kim Jong İl ve Stalinci ekibi, savaşı yok olma pahasına göze alabileceklerini biliyor. Kuzey Kore dünyanın en kalabalık ama aynı zamanda da en ilkel ordularından birine sahip. Yüksek hareketlilik ve hava üstünlüğü bu orduyu birkaç günde imha etmeye yeter. Halk açlık çekerken bir eli yağda bir eli balda yaşayan iktidar sahiplerinin umurunda olmayabilir. Ama yok olma korkusu, onları dizginleyecektir. Bölünmüş Kore’yi savaş tehlikesinden kurtarmak için, Güney Kore, ABD ve Çin’in birlik ve kararlılık göstermeleri, Japonya ile Avrupa’nın da onları desteklemesi gerekir. Kuzey Kore’nin bu cephe karşısında dize gelmekten başka çaresi olamaz.”
Maerkische Oderzeitung adlı gazeteden aktaracağımız yorumda ise ABD’nin Polonya’da füzesavar roketleri üslendirmesinin nedenleri ele alınıyor:
“ABD’nin planları aslında son derece farklıydı. Eski Başkan Bush Amerikan füzesavar sistemini kısmen Polonya’da üslendirmek istiyordu. Halefi Obama, Rusya’nın hassasiyetini göz önüne alarak, bu tartışmalı ve de pahalı projeden vazgeçti. Geriye, füze kalkanından vazgeçilmesi karşılığında Polonya’ya sözü verilen Patriot roketleri kalmıştı. Moskova bu nedenle aşırı tepki göstermedi. Füzesavar silahlarının Kaliningrad’ın çok yakınında üslendirilmesi, tartışma konusu olmaya devam edecek. Ancak bu silahlar Rusya için fiilen tehdit oluşturmuyor.”
Meksika Körfezi’ndeki petrol kazası ve ABD Başkanı Barack Obama’nın çevre politikası, Schwaebische Zeitung’dan aktaracağımız yorumun konusu. Yorumda, yaklaşan Kongre seçimlerinin Başkan’ın elini kolunu bağladığı dile getiriliyor:
“Aslında Başkan Obama’nın, Avrupa’nın uzun süredir uyguladığı emisyon ticaretiyle ilgili iklim yasasını çıkartmaya çalışması gerekirdi. Böyle bir yasa, enerji politikası, aşırı yakıt harcayan motorlu taşıtlar, elektrik israfı ve petrol bağımlılığı gibi konularda bilinç değişikliğine yardımcı olabilirdi. Obama gibi vizyon sahibi bir liderden bu tartışmayı sürüklemesi beklenirdi. Ama, muhafazakar Teksaslılar polemikleriyle iklim yasasını bir çeşit ekoloji vergisine indirgedikleri için bunu yapamıyor. Başkan Kasım ayındaki Kongre seçimlerinden önce vergi tartışması açamayacağını biliyor. Amerikan siyasi hayatı da kılın kırk yarılmasına sahne olabiliyor.”
Avrupa ortak para bölgesindeki borç ve euro krizi, Alman basınında ele alınan konuların başında geliyor. Süddeutsche Zeitung‘un yorumunda Berlin yönetiminin tutarlı bir yol izlememesi yüzünden Almanya’nın dünya ekonomisinin risk faktörü haline geldiği belirtiliyor. Reformların ihmal edilmesinin Alman ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerini ise Handelsblatt gazetesi şöyle değerlendiriyor: