İngiltere gazetelerinde günün en çok çıkan haberlerinden biri, Güney Afrika’daki ırk ayrımcılığı rejimine ait arşivlerden çıkan belgelerin İsrail’in nükleer silah sahibi olduğunu ortaya koyduğu iddiası.
‘İsrail’in nükleer silahı’
Guardian gazetesinin özel haberinden aktarıyoruz:
“Güney Afrika arşivlerinden çıkarılan gizli belgeler, İsrail’in ırk ayrımcılığı rejiminin uygulandığı sırada bu ülkeye, nükleer savaş başlığı satmayı önerdiğini ortaya koydu. Bunlar, İsrail’in nükleer silaha sahip olduğuna işaret eden ilk resmi deliller olma niteliğini taşıyor.”
Guardian, söz konusu belgelerin, Güney Afrika savunma bakanı PW Botha ve İsrail’in o dönemki savunma bakanı, şimdiki cumhurbaşkanı olan Şimon Perez arasında 1975 yılında düzenlenen ‘çok gizli’ bir toplantının görüşme tutanakları olduğunu belirtiyor.
Haberini dayandırdığı belgeleri de baş sayfasına taşıyan Guardian muhabiri Chris McGreal şöyle devam ediyor.
‘İlk resmi deliller’
“Amerikalı akademisyen Sasha Polakow-Suransky’nin iki ülke arasındaki ilişkilerin yakınlığıyla ilgili bir kitap için araştırması sırasında ortaya çıkardığı belgeler, İsrail’in, nükleer silahlara sahip olduğunu ne kabul, ne de ret eden ‘müphemlik’ siyasetine rağmen, nükleer silaha sahip olduğu konusunda deliller sunuyor.
“İsrailli yetkililer, ırk ayrımcılığı rejiminin yıkılmasının ardından kurulan Güney Afrika hükümetinin, Polakow-Suransky’nin isteği üzerine söz konusu belgeler üzerindeki gizlilik kararını kaldırmasını engellemeye çalıştı. Belgelerin, özellikle bu hafta, New York’ta yapılacak nükleer silahsızlanma görüşmelerinin Orta Doğu’ya odaklanacağı göz önüne alındığında utanç konusu olacağı tahmin ediliyordu.”
Guardian muhabiri, bu belgelerin, “İsrail’in, nükleer silaha sahip olsa bile, “sorumluluk sahibi” bir güç olduğu için bu silahları kötüye kullanmayacağı, ancak, İran gibi ülkelere güvenmenin mümkün olmadığı yolundaki argümanlarını da zedeleyeceğini” savunuyor.
Haberi yorumlayan Guardian yazarı Simon Tisdall ise, “İsrail’in nükleer silahları konusunda şimdiye kadar net bir açıklama yapmamış olmasının Orta Doğu’da bu sorunla hiçbir devletin tam olarak yüzleşmek zorunda kalmamasını sağladığını ancak, örtünün artık yırtıldığını” belirtiyor.
Tisdall’a göre durumun netlik kazanması, Orta Doğu’daki askeri dengesizlik durumunu da açık ediyor.
İngiltere bolluk çağından, kesintiler çağına
İngiltere’nin Muhafazakâr-Liberal Demokrat koalisyon hükümetinin mali kesinti planlarını bugün açıklamaya başlayacak olması İngiltere gazetelerinin gündeminin ilk sıralarında yer alıyor.
Financial Times gazetesi, hükümetin kamu harcamalarında derhal uygulanmak üzere 8,5 milyar dolarlık kesintiye gideceği açıklamasını, İngiltere’nin bir bolluk çağı yaşadıktan sonra, artık, kesintiler çağına hazırlandığı şeklinde yorumlamış.
Gazete, 8,5 milyar dolarlık kesintiyi önemli fakat sembolik bir adım olarak değerlendiriyor ve hükümetin önündeki 236 milyar dolarlık bütçe açığı düşünüldüğünde bunun okyanusta bir damla olduğunu, daha fazla kesintinin de gerekeceğini belirtiyor.
Daily Telegraph gazetesi ise, haberi, “Baltanın ilk sallanışı” başlığıyla duyuruyor okuyucularına.
Başbakan Yardımcısı ve koalisyonun küçük ortağı olan Liberal Demokratların lideri Nick Clegg’in, kesintiler “acı ve tartışmalı” olacak dediğine de yer veren Daily Telegraph, Liberal Demokratların, seçim öncesinde, bu mali yılda kesinti yapılmasına karşı çıktıklarını da hatırlatıyor.
Gazete, Nick Clegg’in, bütçe açığının boyutları karşısında, bu yıl içinde yapılacak kesintilerin, İngiltere ekonomisini tekrar resesyona sokacağı için yanlış olduğu yolundaki savlarından vazgeçtiğini de belirtiyor.
British Airways’te grev
Gazetelerin öne çıkardığı bir başka konu ise, Avrupa’nın en yoğun hava alanı olan Heathrow’u ciddi şekilde etkilemesi beklenen British Airways çalışanlarının grevi.
Grevin iptal edilmesi için sendikanın, British Airways yönetimine, çalışanların, seyahat indirilmlerinin geri verilmesi teklifini götürdüğünü belirten Independent, üç defada tamamlanacak 15 günlük grevin ilk beş gününün gece yarısından itibaren başlayacağını duyuruyor.
Gazete ayrıca, Unite sendikasının liderleriyle müzakere yaptığı sırada, sendika liderinin, görüşmeyle ilgili internet üzerinden kamuya açık mesajlar yayınlamasının British Airways yönetim kurulu başkanını çok rahatsız ettiğini de yazmış.
Daily Telegraph da, sendika ile şirket yönetimi arasındaki müzakerelerin çökmesinde Twitter üzerinden gönderilen bu mesajların sebep gösterildiğini yazıyor.
Taliban’ın NATO hava üssü baskını
Times gazetesinde ise, Taliban’ın Kandahar’daki hava üssüne roketli saldırı düzenlediği sırada hava üssünde bulunan muhabiri Richard Beeston’ın izlenimleri dikkati çekiyor.
Beeston, uçakta beklediği sırada, İngiliz hava kuvvetlerinden bir subayın, “Uçakta silah veya cephanesi olan var mı?” diye sormasıyla birlikte bir şeylerin ters gittiğini anladıklarını söylüyor.
“Hayır, silahlara el koyulmayacaktı. Bu kişiler arasından hava üssünün savunması için gönüllüler aranıyordu. Çünkü Taliban’ın saldırmak üzere olduğu yolunda güçlü kaygılar vardı” diyen Beeston şöyle devam ediyor.
“Kandahar havaalanı, dünyanın en yoğun askeri havaalanlarından biri ve NATO koalisyonunun Taliban’a karşı operasyonlarında da başı çeken hava üssü. Taliban savaşçıları, bu en cüretkâr saldırılarından birinde, önce üssün güneyini döven roketler fırlattı. Sonra da, üssün kuzeyinden içeri sızmaları için bir grup gönderdi.” diye yazan Times muhabiri Beeston, üsteki sessizliğin, Amerikan saldırı helikopterlerinin havalanmasıyla bozulduğunu ve sabah olduğunda, Taliban güçlerinin üsse sızmayı başaramadıklarının ortaya çıktığını belirtiyor.
Yunanistan mı Almanya’yı kurtarmalı?
Para birimi olarak euro kullanan Avrupa ülkelerinin ekonomik sorunlarını değerlendiren Financial Times gazetesinin yazarı Wolfgang Münchau, “Eğer yapılan bazı tahminlere inanırsanız, Almanya’nın Yunanistan’ı değil, asıl, Yunanistan’ın Almanya ekonomisini kurtarmaya girişmesi gerektiği sonucuna varabilirsiniz” diyor.
Financial Times yazarı, son haftalarda dikkatlerin hep Yunanistan, İspanya ve Portekiz’in borçlarını ödeyememe olasılığı üzerinde odaklandığını fakat bu Güney Avrupa ülkelerinin borçlarına kefil olan büyük ekonomilerin iflas edip etmeyeceklerine dikkat edilmediğini söylüyor.