İngiltere gazeteleri bu sabah, bu hafta yoğun şekilde tartışılacağı anlaşılan iki konuyu öne çıkarıyor.
Yeni hükümetin kamu harcamalarında kesinti planları ve İzlanda volkanının Britanya adası üzerine geri dönen külleriyle bu küllerin havayolu ulaşımında neden olduğu yeni uçuş yasakları.
Guardian gazetesi manşetinden duyurduğu haberinde, Maliye Bakanı George Osborne’un kamu harcamalarında kesinti planlarının ayrıntılarını bugün açıklayacağını aktarıyor okurlarına.
Hükümet, özellikle İşçi Partisi hükümetin kamu kaynaklarını kötü yönettiğini savunuyor; bazı harcamaları da ”çılgınca” buluyor. Bu bağlamda da bazı projelerin iptal edilmesi gündemde.
Başbakan David Cameron’un katma değer vergisinde artışa gidilmeyeceği yolunda güvence vermemesi de dikkat çekici ayrıntılardan.
Daily Telegraph da, Cameron hükümetinin işe kamudaki ikramiyeleri gözden geçirerek başlayacağını, yeni başbakanın kamudaki maaşlara, özellikle de üst düzeydeki bürokratların maaş ve ikramiyelerine karşı savaş ilan ettiğini kaydediyor.
Yeni kül krizi kapıda mı?
Guardian diğer gazeteler gibi yeni kül krizi tehlikesini birinci sayfasından aktarıyor bu sabah.
İzlanda açıklarında geçen ay faaliyete geçen yanardağın külleri Avrupa’nın büyük bölümünde hava trafiğini bir hafta boyunca felce uğratmıştı.
Dün akşam saatlerinden itibaren Britanya adasının büyük bölümünde yeniden uçuş yasakları ilan edilmeye başlandı.
Havayolu şirketleri yasağa tepkili.
Kül bulutu bugün Ada’yı terkedebilir, ancak bu krizi bu kez British Airways çalışanlarının beş günlük grevi izleyecek.
Havayolunun 11 bin çalışanı yönetimin kendilerine dayattığı yeni sözleşme, çalışma ve emeklilik fonu koşullarına karşı direnirken, şirket de, grevi durdurabilmek için bugün mahkemeden karar çıkarmaya çalışacak.
”Osmanlı’nın değil ticari yaklaşımın geri dönüşü”
Financial Times‘ın iç sayfalarında, Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkileri, Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetinin uyguladığı dış politika stratejisi penceresinden irdeleniyor.
David Gardner imzalı haber analizde, Türkiye’nin yüzünü Doğu’ya döndüğü yolundaki değerlendirmeler hatırlatılırken, şöyle devam ediliyor:
”Türkiye’nin Doğu’ya dönmesinin çeşitli nedenleri var: Ama bunların hiçbiri imparatorluğun yeniden inşaasıyla ilgili değil. Soğuk savaş sırasında Türkiye’nin NATO’daki rolü, Doğu sınırlarını korumaktı.”
”Ancak Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle Balkanlar’dan Orta Asya ve Kafkaslar’a ve geniş Orta Doğu’ya kadar uzanan bölge, Türkiye için doğal nüfuz alanı haline geldi. Afrika ve Latin Amerika’da Türkiye 30’dan fazla yeni büyükelçilik açtı. İstanbul’dan Asya’ya giden uçaklar dolu. Bu Osmanlının değil, ticari bir geri dönüşün işaretleri.”
Gardner, Türkiye’nin kendini bölgesel bir değer olarak gördüğünü ve Avrupa’ya ”benim de seçeneklerim var ve yumuşak gücü kullanmasını sizden daha iyi biliyorum’ mesajı verdiğini kaydederek, şu noktaların altını çiziyor:
”Öte yandan da, eğer Avrupa Birliği olmasaydı, demokrasinin derinleşmesinden Avrupa’nın rekabet edebilirliğinin en önemli parçası olan bazı sektörlerin ilerlemesine kadar dikkate değer gelişmelerin de kaydedilemeyeceğini kabul ediyor ilgili bütün taraflar.”
”Avrupa Yatırım Bankası’nın Türkiye’deki altyapı yatırımlarının büyüklüğü üç katına çıktı. 12,600 Avrupalı firma var Türkiye’de. Bunların 4 bini Alman.”
”Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, müzakereler sona erdiğinde Türkiye’nin şimdikinden çok daha farklı olacağını söylüyor. ‘Türkiye bir dönüşüm içinde’ diyor cumhurbaşkanı, Avrupa Birliği üyelik sürecinin de bunun en büyük dinamosu olduğunu kabul ediyor. Ama soruyor da, ‘Avrupa Birliği’nin bir stratejik vizyonu var mı? Gelecek 50 yılını, torunlarını düşünerek planlayabiliyor mu?’ Yerinde bir soru.”
‘Sanılandan daha ağır bir felaket’
”Korku dalgası” diyor ve petrol sızıntısının tarihin en büyük çevre felaketlerinden biri olabileceği uyarısında bulunuyor Independent.
Meksika Körfezi’nde BP’ye ait bir petrol platformunda nisan ayı ortasında yaşanan patlamanın ardından başlayan sızıntının günde beş bin varil civarında olduğu tahmin ediliyordu.
Ancak şimdiki tahminler bu miktarın 25 bin ila 80 bin varil arasında olduğuna işaret ediyor. Ayrıca bilimadamları, sızan petrolün denizin yalnızca yüzeyinde bir tabaka oluşturmadığını, derinlerde yer yer beş tabakanın tespit edildiğini aktarıyor.
Bu gelişmenin en önemli sonuçlarından biri de, Meksika körfezindeki deniz türlerinin oksijensiz kalmaları olacak.
‘Kendi kalenize gol atmak’
İngiltere, 2018 yılında yapılacak Dünya Kupası’nın evsahibi olabilmek için başvuru dosyasını geçen hafta David Beckham aracılığıyla FİFA’ya iletmişti.
Üstelik umutlu da İngilizler.
Rakipleri, Hollanda ve Belçika ortaklığı ile İspanya ve Portekiz ortaklığı, ayrıca Rusya.
Gerçi Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Katar ve Güney Kore’yle Japonya da talip evsahipliğine ama FİFA’nın 2018’i Avrupa kıtasında düzenlemek istediği sır değil. Umutları boşuna değil.
Ama dün Sunday Mirror’da yer alan bir haber umutların kararmasına neden oldu. Habere göre, İngiltere’nin 2018 Dünya Kupası başvuru komitesinin başkanı bir sohbet sırasında, Rusya ve İspanya’nın İngiltere’ye karşı komplo kuracaklarını öne sürüyor.
Gazetede yer alan ses kaydına göre komplo, gelecek ay başlayacak Dünya Kupası’nda İspanya milli takımı hakemlere rüşvet verecek olmasıymış.
Bunun için Rusya’dan yardım istemiş.
Karşılığında da İspanyollar 2018 adaylığından Rusya lehine çekilecekmiş.
Bu sözler basına yansıyınca komite başkanı görevinden istifa etti.