Her görüş, ideoloji, din kendi sembollerini ortaya çıkarır. Kendisini resmettiği, sembolleştirdiği, örneklediği somut mekânlar üzerinden ifadelendirir. Mekke şehir olarak Arafat- Mina- Müzdelife- Safa- Merve- Kâbe mekân olarak İslam ruh, idrak ve düşünüşünün sembolü olarak görülür. Bu meyanda Müslüman toplum içinde farklılaşan bakış açılarının, etkilenmelerin, eklemlenmelerin neticesi olarak ortaya çıkan görüşleri sembolize eden yapılar inşa edilmiştir. Yapan kişiler- kurumlar bunları çoğunlukla sembol niyetiyle yapmaz ancak süreç onların pratikleriyle birleşerek o düşünüş- durum- vaka için sembol niteliği kazanır.
Zemzem Tower kapitalist sistemle karşılaşan Müslümanların kendi pratiklerindeki oluşan etki ile birlikte ahlak, düşünüş ve yaşayış biçimlerini yansıttıkları bir mekân olma hüviyetindedir. Mekân olarak Kâbe’nin hemen yanı başındadır. 601 metre yüksekliği ile de Suudi Arabistan’ın en yüksek binası, Dünya’nın en yüksek ve en büyük otelidir. Dünya Müslümanlarından zengin olanlarının devre mülk tipi olan kısımlarını satın aldılar. 2006’da 700 Türkiyelinin satın aldığı basına yansımıştır. Yapı içeriğiyle kapitalistleşen Müslüman zihnin sembolize mekânı olarak görülebilir. Genel anlamda bir otel, devre mülk, alışveriş merkezi olarak inşa edilmiştir. Birkaç parçadan müteşekkil yaşam kompleksidir. Bu mekân hem yeni zamanların Müslümanlarının yaşam örnekliğini göstermekte hem de hedef olarakta önlerine konulmaktadır. Bu yapıların merkezindeki bina Zemzem Tower olarak isimlendirilmiştir.
İsim olarak seçilen Zemzem bu topraklarda Kâbe’nin de varlık sebebidir. Hayatın da mayası olan su olmasaydı burada yerleşim mümkün olmazdı. Bu su Müslüman zihinde temizlenilen, şifa bulunan, doyuran, arındıran bir anlama sahiptir. Zemzem geleneği yansıtırken, Towers kapitalist sistemin kibrini, ayrıcalığını, bütün kutsallara karşı üstünlüğünü, ilahlaşarak kendi ifadelendirdiği yapılar olmuştur. Kapitalist sisteme zemzem ile abdest alınmak istenmektedir. Zihinlerde ve kalplerde yerleşen niyetler artık amelleşmektedirler. Zemzem normalde sahip olunan günahları arındırarak Kâbe’de Allah huzuruna varmak üzere olan insanı temizleme aracı iken bu mekânla Kapitalizmi kutsamak ve meşrulaştırmak için kullanılmaktadır.
En alttan en üste doğru bina yerleşimine baktığımızda kendi özgünlüğü içinde farklı bir yeri olduğu görülecektir. Zemzem Towers en altında alışveriş merkezi yer almaktadır. AVM’ler kapitalist tüketim ahlakının şehirlerdeki- mahallelerdeki yansımalarıdır. Bu merkezlerde ancak belli markaların pazarlanma imkânı bulduğu, eğlence, dinlenme ortamı olarakta insanların evden sonraki ilk tercih ettikleri yaşam mekânlarıdır. Bu mekânlar tüketime dayalı bir yaşam modeli oluşturmakta, insanları buna teşvik etmek için mabedvari bir ilişki kurarak insanları çekmektedirler. İslam kültürünün çarşı merkezli ve paylaşıma dayalı modeline karşılık AVM’ler marka hegamonyası altında rekabeti ortadan kaldıran ve tüketmek- artırmak için yaşayan bir ekonomik modeli önermektedirler. Dünyada hâkimiyetini kurmuş olan belli markalar orada yer edinmiştir. Bu merkezlere insanları tüketim için çekebilmek için Kâbe gibi Müslüman zihnin inşasında önemli yeri olan sembol nasıl kullanıldıysa, ülkemizde de örneğin Kutsal Emanetler Sergisi düzenlenmekte, popüler hocalardan Ramazan Sohbetleri programları yapılmaktadır. Zemzem Tower içinde cafeler bölümünde Hz. Nuh’un gemisini sembolize eden büyük gemi maketleri konulmuştur. Müslüman zihnin kutsalları pazarlama nesnesine dönüştürülmüştür.
Alışveriş merkezinin üstünde yerleşim yeri olarak devre mülkler ve otel yerleşimi bulunmaktadır. Giriş bölümüne bakmak mümkün oldu. Binbir gece masallarını aratmayan ihtişam ile teşrifatı iç kısımlarındaki durum hakkında fikir vermekteydi. Bu mekânlarda ultra zenginlerin ancak konaklayabileceği yer olarak tanzim edilmiştir. Zenginlerin kendi yaşam standartlarına göre şekillendirilmiştir. Yapım aşamasında yapılan tanıtımlarda Kâbe manzaralı olması üzerinden pazarlanması yapılıyordu. Üstten küçücük bir ev olarak görünen Kâbe manzarasında kendilerini insanlarla eşitlemeye çağıran mekâna karşı kendi güç ve kibir budalalığı içinde helakini hazırlamaktadırlar. Kâbe’de yalınayaklı ve hiçbir ayırt edici öğe taşımasına fırsat ve izin verilmeyen zengin- yönetici- iktidar kesimi dışarı çıktığında bu anı modelleyeceği yerde üzerine yapışan bir leke gibi hemen asli rolüne girmek için acele etmektedir. Kâbe’de tavaf sonrası namaz kılarken, namazlığının üzerinde Hilton oteli yazısı ve sembolü bulunan kişi namazlığını serip kılmak üzereydi. Orada geçmekte olan görevli namazlığı sermeden ibadet yapmasını tavsiye eden görevliye uyarak kaldırmak üzereyken arkadan eşi olduğu anlaşılan bayan sertçe bir şekilde secde yerine denk gelen yere namazlığı serdirdi. Alnını yalınayaklıların tavaf ettiği yere değmesini hijyenik açıdan doğru bulmamıştı. Kendilerini diğer insanlarla eşitleyen hiçbir duruma fırsat verilmemekteydi. Gönülleri artık rahat oldu zenginlerin. İbadet standartları onların yaşam konforuna uygun hale getirilmiş bulunmaktadır. Zorunlu haller dışında ayak takımı ile aynı ortamı paylaşmamaktadır. Kendi mekânına sığınmakta ve yukardan insancıkların dönüşünü seyre dalmaktadır.
Yerleşim- oturum olarak kullanılan katların üzerinde Suud yönetiminin Müslüman Saati olarak tanımladıkları devasa saat bulunmaktadır. Yine Kâbe gibi dört yönlü olarak konumlandırılan saat gece- gündüz Mekke şehri sınırlarına girildiği anda her yönden görülmektedir. Zamanın ruhu ve hâkimi bizleriz dercesine hâkimiyet hülyalarını yansıtmaktadır. Zaman bizim yörüngemizde işlemektedir, sizlerde buna tabi olacaksınız demektedirler. Kâbe’de ibadet halinde iken saat için en kolay bakılan yer burası olmaktadır. Bakmak için Kâbe’den yüz çevirip yukarıya doğru kaldırarak bakmak zorundasınız. Siz istediğiniz kadar ibadet edin, mülkün sahibi bizleriz ve bize itaat etmek zorundasınız demek istemektedirler. Orada Allah’a ibadet ediyorsunuz ancak bizler bu yönetime ortağız iddiasında bulunmaktadırlar.
Saatin üzerinde Kâbe gibi dört yönlü olan Allah lafzının olduğu yazı yer almaktadır. Hâkim ve hüküm sahibi olan Allah’ın adıyla, O’nun adına hâkimiyetini yürüttüklerini ifadelendirmektedir. Allah’ın yeryüzündeki gölgeleri olarak sahip oldukları gücü kutsallaştırmaktadırlar. İdeal olanın kendi yaşam standartlarını taşıyan hal ve pratik olduğu, otelden görünen bu cüce insanların kendilerini örnek almaları gerektiğini düşünmektedirler. Allah zenginleri fakirler gibi yaşamaya davet ederken, burada zenginler fakirleri kendileri gibi düşünmeye ve yaşamaya davet etmektedirler. Bütün bunlar Allah’ın kendilerini zengin kılması ve bundan dolayı ayrıcalıklı olduklarını düşünerek varlıklarını meşrulaştırmaktadırlar.
Zemzem Tower’ın en üstünde- başında cami ve minarelerin değişmeyen sembollerinden olan Âlem konulmuştur. Yol gösteren, işaret ve bayrak anlamı taşıyan âlem Zemzem Towers’ın başına konularak Müslümanlara yol gösterilmeye çalışılmaktadır. Âlemin parçası olan Hilal İslam’ın sembollerinden biri olarak kullanılmaktadır. Hıristiyanlıkta haç, Yahudilikte Davud Yıldızı kullanılmaktadır. Zemzem Tower’ın en üstüne konulan hilal ile bu mekânın İslam’ın ruhunu yansıtan, rengini barındıran ve örnekleyen mekân olduğu iddiası da yatmaktadır. Âlem- Hilal yeni Müslüman zihnin artık kapital- mal- mülk- sınıf- tüketim merkezli yaşam inşa ettiği için yeni mescidler bu mekânlar ve emsalleri olmuştur. Şu anda tüm dünyada mescidlerden ziyade tüketim unsurlarının barındığı mekânlar yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Mescid İslam dini ve düşünüşünün konuşulduğu, inşa edildiği, paylaşıldığı, düzenlendiği yer olarak bugün artık Müslümanlar açısından o değere haiz görülmemekte hayatın bütün yönünü tüketim kültürü ve bunun yaşandığı merkezler belirlemektedir. Bu vesileyle mekânın en üstünde mescid dışında âlem taşıyan tek mekân olma vasfını barındırmaktadır.
Zemzem Tower bütün bu özellikleriyle Mekke’de yeni bir sembol olarak inşa edildiği ifade edilmiştir. Kâbe ve çevresinde sembol olarak belirlenen yapılar bellidir. Mekke şehrinin bunlar dışında bir sembole ihtiyacı yoktur. Yapılacak bütün planlamalar bu sembolleri açığa çıkartan, öne koyan, belirleyici kılan tarzda olması gerekirken, uygulamalar bu sembolleri ikinci plana itecek veya ortak kılacak çalışmaların yapıldığını göstermektedir.
Kâbe artık bu mekâna göre konumlandırılmaktadır. Daha önce Mekke şehrinin şekil aldığı, tanımlandığı, tarif edildiği mekân Kâbe iken şimdi ise Zemzem Towers belirleyici olmaktadır. Kâbe’nin yeri bu binaya göre belirlenmekte ve bilinmektedir. Kâbe’yi ziyaret etmeye giden insanların gündemlerine önce Zemzem Towers girmektedir.
Zemzem Towers’da fakir Müslüman ülkelerden getirilen yoksul insanların ucuz iş gücü bağlamında modern kölelik statüsüyle çalıştırıldıklarını görmekteyiz. Ortadan kaldırılmak istenen kölelik daha acımasız şekilde sürdürülmeye çalışılmaktadır. Sınıfsal kimliği barındıran bu mekân üzerinden din anlayışının geleceğini görmek mümkündür. Hz. Ebubekir dönemindeki gibi insanlar İslam’ın tüm rükünlerini kabul edip yaşamak durumunda iken sadece mal- mülk paylaşımında şerhlerini düşmekteydiler. Dinin kendi mülkiyet ilişkilerine peygamberin yaşam tarzında vücud bulan ve vahiyle belirlenen anlayış içinde düzenlenmesine karşı çıkmaktadırlar. Artık din savaşı mülkiyet üzerinden ortaya konulan tavra göre netleşmektedir.Yaşadığımız zamanların nereye doğru yöneldiğini gösteren Zemzem Tower; Ebrehe, Karun ve modernleşmiş Mekke cahiliyesinin niyetlerinin pratik yansıması ve sembolü olmuştur. Ebrehe Kâbe’nin taşıdığı değere karşılık oluşan ziyaretçileri ve ekonomik döngüyü kendi yapacağı mabede yönelmesi için burayı yıkmak istemişti. Kendi yaptığı sembol bir mabed etrafında bulunmaya ve ziyarete çağırmaktaydı. Karun zenginliğinin büyük kibrini yansıtan yüksek binalar inşa ediyordu. Ayrı bir yerde mabed inşa etmeye gerek kalmadı. Dubai kuleleri bunu karşılayamadı. Kâbe’ye yönelmiş gibi yaparak kendi sembollerinin huzurunda eğilmektedirler. Allah’ı bilen, tanıyan müşriklerin peygamberden istedikleri kendi mal, mülk ve konumlarının paylaşımı olmazsa kendisine iman edeceklerini bildiren Mekke cahiliyesinin arzusunun modern zamanda gerçekleşmiş hali olarak karşımızda durmaktadır. Mekke cahiliyesinin önderleri artık abdest almakta, namaz kılmakta, oruç tutmakta ve diğer ritüellerini yerine getirmektedirler. Ancak mülklerini paylaşmaya yanaşmamakta, egemenlikleri üzerinde bir müdahaleye izin vermemekte, kendi refah ve konforlarına yönelik özentiyi hoş görmekte, eleştiriyi ise boğmaya çalışmaktadırlar. Ve bütün bunları din adına, Allah adına yapmaya devam etmektedirler.