Tırmanışa geçen çiğ beslenme trendini tanıyor musunuz? Çiğ beslenme ürünleri satan bir gıda profesyoneli, beslenme uzmanları ve bir süredir bu şekilde beslenen oyuncu Müge Boz’a kulak verin…
Çiğ beslenme, en son trendler arasındaki yerini almış durumda. Hürriyet’ten Güliz Arslan bu ilgi çekici trendi uzmanlar, çiğ beslenme ürünleri satan Aliye Turagay ve tamamen çiğ gıdalarla beslenen genç oyuncu Müge Boz’la konuştu. Yazıyı paylaşıyoruz.
Falanca diyeti mi denesek, karbonhidratı mı kessek, detoksa mı başlasak derken yeni bir beslenme alternatifi çıktı ve hepsini geride bıraktı: Çiğ beslenme. Tırmanışa geçen bu trendi üç başlıkta ele aldık: 1. Bird, Flamingo, Fenix gibi İstanbul’un popüler restoranlarının yaratıcılarından Aliye Turagay, Neyir Turalı’yla birlikte bir ay önce Etiler’de açtıkları Atelier Raw’u anlattı. 2. Bir süredir tamamen çiğ gıdalarla beslenen oyuncu Müge Boz’la hayatında nelerin değiştiğini konuştuk. 3. Beslenme uzmanlarına çiğ beslenmenin artılarını, eksilerini sorduk. Karar sizin; belki de yemekle ‘ateşkes’ yapmanın vakti gelmiştir?
ALİYE TURAGAY: BÖYLE BESLENMEK FABRİKA AYARLARINA DÖNMEK DEMEK
Nereden çıktı bir çiğ beslenme atölyesi?
Pilates hocam, buradaki ortağım Neyir’in (Turalı) iki yıldır sadece çiğ besinler tükettiğini, tüm mutfağını değiştirdiğini, müthiş kilo verdiğini anlatınca Neyir’e misafir oldum, bana birkaç hafta ‘raw’ yemekler yaptı. Hem bilgisi hem de bu tatlar beni çok etkiledi. ‘Raw’ etrafında paylaştıklarımız ve etrafımızdaki insanların talebi bizi birlikte bir atölye kurup bunu daha ciddi öğrenmeye yöneltti. İsveçten gelen ‘raw’ uzmanı, doktor Sana Heco’yla dört ay çalıştık. Kurduğumuz ekiple aylar boyu menü çalışmaları yaptık. Neyir, dünyanın dört bir yanında atölyelere katıldı. En nihayetinde bir sene sonra burayı açtık.
Nedir ‘raw food’?
Türkçe karşılığı ‘çiğ yemek’. Ama ‘çiğ’ kelimesi kulağa pek hoş gelmiyor, o yüzden şimdilik ‘raw food’ demeyi tercih ediyoruz. Pişirilmemiş gıdalarla beslenmek anlamına geliyor. Fabrika ayarlarına dönüş yani…
İnsanoğlunun ateşi bulması iyi bir şey sandık bugüne kadar, meğer değil miymiş?
Değilmiş (gülüyor). Çünkü ısıya maruz kalan yiyecekler değerlerini kaybediyor.
Atelier Raw’da neler bulunuyor?
100’e yakın ürünümüz var. Meyve ve sebze suları, kaju ve bademden yapılmış süt, peynir ve yoğurtlar, granola’lar, kurutulmuş meyveler, krakerler, kuruyemişler, çimlendirilmiş tohumlar, tatlılar ve ana yemekler, krakerler, ekmekler, salatalar ve superfood diye tabir edilen yüksek protein ve mineral kaynakları, baobab, spirulina, keten tohumu, kara buğday, kenevir tohumu, chia tohumu, canlandırılmış tohumlar gibi… Bunların satışını yapıyoruz. Bir de menü seçeneklerimiz var. Seçtiğiniz menüyü sabah kapınıza teslim ediyoruz. Günde 500 paket çıkarıyoruz böyle. Ayrıca catering hizmetimiz var. En kısa zamanda bir Raw Pastane açacağız.
Tatsız tuzsuz beslenmek demek mi çiğ beslenmek?
Asla. Lezzet olmazsa olmazımız.
Peki pahalı bir şey mi?
Çok ucuz değil. Ama yenen yanlış şeylerin hatasından dönerken harcanan paraları düşünüyorum; doktorlar, diyetisyenler, detokslar, zayıflama kürleri, ameliyatlar… Kaliteli beslendiğiniz zaman bunlara gerek kalmıyor.
Siz tamamen çiğ mi besleniyorsunuz?
Yüzde 75’i ‘raw’. Yüzde 25 de davetlerde, aile yemeklerinde yediklerim…
Neler değişiyor çiğ beslenmeye başladıktan sonra?
‘Raw’a başladıktan sonra yattığım gibi, deliksiz uyuyorum. Kilo veriyorsunuz. Cilt güzelleşiyor. Dişler, saçlar, gözler çok olumlu etkileniyor. Muazzam bir enerji geliyor. Çünkü vücut sindirmekte çok zorlandığı et, hamur işleri, şeker, ya da süt ürünleri gibi yiyecekler ve katkılı, işlem görmüş gıdalarla boğuşmadığı için sürekli enerji dolu oluyor, uyuklama halleri ve yorgunluklar ortadan kalkıyor.
MÜGE BOZ: “YUMURTAYA ÂŞIKTIM, ONU BİLE BIRAKTIM”
* İki haftadır tamamen ‘raw’ besleniyorum. Çiğ beslenme uzmanı Mehmet Ak’tan dört günlük bir eğitim aldım. O, eğitimde “Kim bir ay sadece çiğ beslenmeyi deneyecek?” diye sordu. “Ben denerim ama yumurtaya âşığım, o ne olacak?” dedim. Patatesli yumurta benim için her şey demekti çünkü. Ama onu bile bıraktım.
* Bizim ailede doğal şeyler tüketilirdi hep. Annem yoğurt yapardı, salçalar anneannemden, ekmek babaannemden gelirdi. Sekiz yıl önce yeşil içecek içmeye başladım. Yine yedi-sekiz yıldır glutensiz besinler tüketiyorum. Yavaş yavaş sütü, peyniri, yoğurdu, kırmızı et, tavuk ve balığı bıraktım. Çay-kahve de zaten içmiyordum.
* Bunları bırakmaya karar vermem kolay olmadı. Vücudumda yanlış giden bir şey olduğunu hissediyordum. Alerji testi yaptırdım ve glutenin bana iyi gelmediği ortaya çıktı. “Pizza, hamburger, börek, poğaça, kek yok. Her şeyi kendim yapmak, bir yere gittiğimde sürekli sipariş ettiğim şeyin içinde ne olduğunu sormak zorundayım” diye günlerce ağladım. Sonra süt ve süt ürünlerini de tüketmemem gerektiğini öğrendim. “Yaşamayayım o zaman” dedim. Ama sonra “Zavallıyım” psikolojisinden “Sağlıklı besleniyorum” düşünce tarzına geçirdim beynimi. Şimdi bana enerjisi iyi gelmeyen sebzeleri bile yememeye çalışıyorum. Çünkü sebze-meyve bile olsa herkese her yiyecek iyi gelmiyor. Patates, domates, patlıcan ve biber yemiyorum mesela.
* Sürekli şöyle tepkiler alıyorum: Nasıl yani, canın hiç et çekmiyor mu? Ay ben bir sıcak çorba içmeden duramam. Çok sıkıcısın. Çok zorsun. İyice kafayı yedin. Et yemedikten sonra hayatın ne anlamı var? Zamanla bunları önemsememe konusunda kendimi eğittim. Yediklerime dikkat etmeyi seviyorum. Okuyorum, belgeseller izliyorum, doktorlara gidiyorum, eğitimler alıyorum. Bütün ilgim, enerjim bu. Organik pazarda beş saat hiç sıkılmadan geçirebilirim.
* Sette bana iyi gelen yiyecekleri bulmak zor olabiliyor. O yüzden yemeğimi yanımda taşıyorum hep.
* Arada kaçamak da yapıyorum. Geçen gün bir parça kek yedim. Midem çok kötü oldu. “Özür dilerim. Söz veriyorum; yarın senin istediklerini yiyeceğim” diye kendi vücudumla pazarlık yaptım sonra.
DÜNYA BU BESLENME MODELİNE KAYIYOR
Dr. Ayşegül Çoruhlu-Biyokimya ve antiaging uzmanı
Bir yiyeceğin işlenmemiş, ısıtılmamış, kavrulmamış, pişmemiş hali onun hücrelerimize en uygun halidir. Eğer ‘insan canlısı’ olarak kendi hücresel biyokimyamıza en uygun yiyecek türünü arıyorsak, bu; çoğunlukla çiğ tüketilen, topraktan çıkmış, güneş görmüş, bitkisel ağırlıklı besinlerdir. Vücudumuza çiğ, bitkisel besinleri aldıkça bunların içindeki ‘canları’ da canlılığımıza katmış oluruz. Çiğ besinler içlerindeki vitaminleri ve antioksidanları korur. Isıyla yok olan enzimler sağlığımız için çok gereklidir. Pankreas sağlığı için çiğ besin şarttır. Çiğ besinler bağırsaklarımızda iyi bakterilerin yaşamasını sağlar. Çiğ beslenmenin zararı yoktur. Dünya giderek pişmemiş, işlem görmemiş, organik toprakta yetişmiş, bol sebze-eyve-baharat-kuruyemiş-tohum içeren bir beslenme modeline doğru kayıyor.
Uzun vadede vitamin ve mineral yetersizliğine neden olur
Neşe Ceylan-Acıbadem Kadıköy Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı
Çiğ beslenmede besinlerin içlerindeki enzimler yıkıma uğramaz ve vitamin ve mineraller kaybı olmaz. Bunları tüketen bireyler kendilerini daha enerjik hissederler. Bol lifli gıdalar tüketildiği için bağırsakları düzenli çalışır. Toksin birikimi en aza indirildiği için karaciğer ve bağırsaklarda detoks etkisi oluşur. Kalp damar hastalıkları en aza indirilebilir. Ama uzun vadede bazı vitamin ve mineral yetersizliğine sebep olur. Protein yetersizliğine de sebep olabilir. Çiğ beslenirken gıdaların çok iyi yıkanması gerekir. Süt ve süt ürünlerinin pastorize edilmiş olanları tercih edilmelidir. Et ürünlerinin çiğ tüketilmesi kesinlikle tavsiye edilmez. Yararlı besinlerin bile gereğinden fazla tüketilmesi pek çok sağlık sorununu beraberinde getirebilir. Bu beslenme şekli zayıflama diyetlerinde ara dönemlerde alternatif olarak kullanılabilir. (Hürriyet)