Not: 1- Bu yazı bir kitap incelemesi olmayıp okurken yaptığım alıntı ve yazdığım notlardan oluşmuştur. David Reisman, konuları bakımından geniş kapsamlı bir kitap yazmış. Çok değerli arkadaşım Müslüman Felsefeci Ayhan Tunç hocam tavsiye etti, ben de alıp okudum, çok yararlı bir kitap… İsterim ki; Türkiye’deki bütün ebeveynler, eğitimciler, yöneticiler, siyasetçiler… Niye sayıyorum ki; insanı umursayan herkes okusun… Yayıncı, Yazar ve Türkçe Söyleyenni tebrik edip teşekkürlerimi sunuyorum.
“ Yetişkinlerin özgüven kaybı, teknolojilerdeki ve değerlerdeki hızlı değişimi yansıtan evrensel bir olgudur.” 11
“Özerk kişi, kendi algılarına göre hareket etme cesareti ya da gücü olmasa da görüş keskinliği becerisi ya da cesareti olan bir kişidir.” 18
“İnsanların yaşam koşullarında oluşan değişikliklerin, karakteri etkilememesi imkânsızdır.” 28
“ “Özgürlükçü” çocuk eğitimi fikrinin nüfusun çok geniş bir alanına yayılması ile birlikte şehirli küçük ailelerde eski katı tutumlu yöntemleri yumuşamıştır. Bu yeni yöntemler akran grubunu çocuk için çok daha önemli hale getirmiştir. Öyle ki ebeveynler çocuklarını, ahlaki değerleri öğrenememelerinden ziyade popüler olamama ya da arkadaşları ile olan ilişkilerin, sürdürememe gibi sebeplerle suçlu hissettirirler. Ayrıca okulun ve akranların çocuk üzerindeki baskısı medya –film, radyo, çizgi roman ve popüler kültür yayınları- ile güçlenerek devam eder. Bu şartlar altında dışa-yönelimli karakter biçimi ortaya çıkar.”42
“Toplum, karakterden daha hızlı değişebilir; aynı şekilde karakter de bu konuda toplumun önüne geçebilir. Toplumun talep ettiği davranış türü ile karakterle uyumlu davranış arasındaki eşitsizlik, değişim için en önemli araçtır.” 50
“Çocuklar yeni toplumsal karakterin alıcılarıdır.” 59
“İtalyan bir bankacı göçmen mahallesinden ayrılarak babasının izinden ayrılır. Para ve güç elde etmek için kendine yeni hedefler koyar çünkü ona göre, gerçek bir Amerikalı zengin ve güç, sahibidir. Buna rağmen karısı geçmişinden kalan gelenek-yönelimli özelliklerine sıkı sıkıya bağlı kalır.” 64
“Konu ne olursa olsun biri takdir edildiğinde başarılı olmuş sayılır. Dolayısıyla, bütün yetki fiilen orada olan veya olduğu düşünülen onay merciinin elindedir. Ve çocuk, anne-babasının kendisine yaklaşımından, mesleği, becerileri ya da kişiliğinin tek başına bir değeri olmadığını ancak bunlar diğer insanlar üzerinde bir etki bırakırsa değerli vasfı kazanacağını anlar. Başarılı olmak, arkadaşlık kurma ya da doğru arkadaşlar edinme ile nerede ise eşdeğerdir. “Her kim takdir gördüyse, bundan sonra daha da çok görecek” 71
Not: 2- Az önceki 71’nci sayfada geçen “… arkadaşlık kurma ya da doğru arkadaş edinme …” sözü bana, öğrencilerime ve diğer insanlara söylediğim bir öğüdü hatırlattı; “İnsanın annesini, babasını ve kardeşlerini Allah yaratır, ama arkadaşını kendi seçer…”
“Ailenin boyutu ve yaşam alanının küçülmesi ile yaşlı akrabaların artık evde olmaması sayesinde, çocuk anne-babasının gerginliklerine doğrudan maruz kalır. Bu şartlar altında, benliğin diğerleri ile olan ilişkisinin çok daha farkına varılır çünkü ebeveynlerin öz bilinçleri de gittikçe artmaktadır.” 71
“İçe-Yönelimli kişi, enerjisini bıkmadan bir şeyler üretmeye yönlendirirken, Dışa-Yönelimli kişi fazla enerjisini genişleyen tüketim alanlarına kanalize eder.” 105
“ Bay Thomas Darling Anısına
30 Kasım 1789
Zihinsel olarak güçlü, bilim ve edebiyat alanında kendini geliştirmiş …….
Felsefi eserler okuyup üzerinde kafa yormuş ……
Ahlaki muhakeme ve mantıklı değerlendirmeyi özümsemiş, insan ilişkilerinde
alçak gönüllüğü, dürüstlüğü ve merhameti ve irade gücüyle saygı görmüş; sosyal yaşamın
tüm alanlarında içtenliğini korumuş ve vazifelerini
büyük bir sadakat ve haysiyetle yerine getirmiş,
bir devlet adamı ve yargıç
olarak üstün yeteneklere sahip,
Hıristiyanlık konusunda engin bilgi sahibi
Ve onun sadık savunucusu,
Tanrı’ya ve İsa Mesih’e bilinçli bir bağlılığı olan
Ve onlardan başka hiçbir güç tanımayan bir beyefendiydi.
(New Haven mezarlığında bir mezar taşı yazısı)” 141
“ Hedefin genellenebilirliği, bağlılığın uzun süreli olmasını sağlar: para, güç, şöhret, sanatsal veya mesleki başarı; diğer bir ifadeyle Bay Darling’in, yüz elli yıl geçmesine rağmen hâlâ okunabilen mezar taşındaki yazı gibi, kendisini hatırlatacak bir itibarı geride bırakmak isteği…” 147
“Tüm Atinalılar ve Atina’daki yabancılar bütün vakitlerini yeni şeyler duyarak ya da duyduklarını başkalarına anlatarak geçirirlerdi.” 214
“Öfkelinin siyasetten beklentisi ne kadar çoksa, yorumcunun da o kadar azdır. Ahlakçıları ve yorumcuları bileştirdiğimizde, eğitimliler arasında muhtemelen çoğunluğu, fakat tüm nüfus içerisinde kesinlikle azınlığı oluşturduklarını görürüz.”236
“Tüm bunlardan sonra, bilimsel fikirlerden uzak olan insanların itirazları ya da içli yakarışlarından etkilenmeli miyiz? Tüm duygular saygıyı hak eder, bu yüzden kimsenin duygularını incitmemek konusunda dikkatli olacağım. Onlara hemen kendimi ifade edeyim, yani beni neden durduramayacaklarını… Bir psikolog, bilimsel fikirlere odaklanmış bir fikir adamıdır, akan kanı görmez, sadece aklından görür ve çözmeyi amaçladığı problemleri gizleyen organizmaları algılar. Aynı şekilde hiçbir cerrah da, acı içinde ağlama-sızlamalarla durdurulamaz çünkü o sadece aklındaki düşünceyi ve ameliyatın amacını takip eder… Tüm bu tartışmalardan sonra, bilimsel amaçlarla hayvanların kesilip incelenmesi tartışmasını sonuçsuz ve mantıksız buluruz. Böyle farklı fikirlerle gerçeklerin değerlendirilmesini insanların kabul etmesi imkânsızdır ve herkesi memnun etmek de mümkün olmadığından, bir bilim adamı yalnızca kendisini anlayan bilim adamlarının fikirleriyle ilgilenmelidir ve davranış kurallarını da kendi vicdanında bulmalıdır.” 286
“Claude Bernard gibi biri, bir şahıs olarak kendini onatmak için değil, çalışmalarının onanması için meslektaşlarının görüşlerine önem vermiştir.” 286, 287
“Toplumsal bir ürün üretmelerine rağmen ev hanımları, yaptıkları işin bir tanımına ulaşamazlar. Ev hanımı olarak yaptıkları şeyler iş olarak tanımlanmadığı için, gün sonunda kendilerini bitkin hissetmeye hakları olmadığı düşünülür. Günlük üretim hedeflerine üç saatte ulaşan ve geriye kalan zamanlarında fabrikada aylaklık eden işçiler, hem eşleri hem kendileri hem de istatistikler tarafından sekiz saat çalışan işçiler olarak tanımlanır.”296
“ Artık eğlence işten arta kalan zaman için yapılabilecekler değil, yaşam sanatındaki beceri ve yeterliliklerin geliştirebileceği bir alan haline gelmiştir. 311, 312
Not:3 – Kitapta, iş hayatı ile eğlencenin yerinin aynı derecede değerlendirildiğini görüyorum. İkisi eşdeğer ve yan yana insan hayatında bir yere sahip… Mesai saatinde “iş” ne kadar önemli ve değerli ise, diğer saatlerde “eğlence” de o kadar değerli ve önemli kabul edilmiş. Bu durum Amerika’ya has bir şey mi, yoksa bütün Batı için geçerli mi? Bazı toplumlarda eğlence, düğün, bayram ve özel günlerde olurken, Amerika ve Avrupa’da çeşitli mekân ve araçlarla periyodik olarak sürekli yapılmaktadır, diyebilir miyiz?
“ Zaman, olaylar ya da aklın bireysel faaliyeti hiçbir değişim izi bırakmadan bir görüşü zayıflatıp ortadan kaldırabilir. Bu görüşe açıkça saldırılmamış ya da savaş açmak için bir komplo kurulmamıştır ama savunucuları sessizce, teker teker geri çekilip günbegün görüşü terk ederler, ta ki bu görüşün etrafında sadece bir azınlık kalana dek. Bu görüşün düşmanları sessiz kaldıkları ya da sadece kendi fikirlerini gizlilik içinde paylaştıklarından, aslında büyük bir devrimin gerçekleştiğini uzunca bir süre fark etmezler ve bu belirsizlik durumunda herhangi bir adım atmazlar; sadece birbirlerini gözlemleyip sessiz kalırlar. İnsanların çoğu daha önce inandıkları şeye inanmayı bırakır fakat yine de inanıyormuş gibi yapar. Buna rağmen kamuoyunun bu boş silueti yenilikçileri bezdirip susturacak ve onları belli bir mesafede tutacak kadar güçlüdür.” (Tacqueville, Democracy in America) 339
“Bu kitapta emin olmadan söylediğim birçok şeye rağmen tek bir şeyden emin olduğumu söyleyebilirim: Doğanın sundukları ile insanın yaşamı farklılaştırma kapasitesine bireyin kendisi tarafından değer verilirse, birey uyma mecbur bırakılmaz; uyum sağlayamadığı zaman da anomiye sürüklenmez. İnsanların eşit ve özgür yaratıldığı fikri hem doğru hem yanıltıcıdır. Doğrusu insanlar farklı yaratılırlar ve birbirlerine benzemek adına toplumsal özgürlüklerini ve bireysel otonomilerini yitirirler.”343