Veli Sacılık tek kollu bir adam; doğarken iki kolluydu…
Veli, yoksul bir ailenin bireyi.
Yoksul ailenin ferdi olarak gariban bir semtte büyüdü ve ancak meslek lisesini okuyabildi.
Cocuk yaşlarda çalışmaya başladı.
Ankara sanayi sitesinde birlikte çalıştığı işçi arkadaşlarının iş haklarına sahip çıkmaları için sendika üyesi olmalarını teşvik etti. Bu çalışmaları nedeniyle “yasadışı örgüte yardım” iddiasıyla tutuklandı ve üç ay hapis yattı.
8 Mart dünya kadınlar gününde “devlete ve erkeğe köle olmayın” yazılı bildiri dağıttığı için yine tutuklandı.
Elbette bu daha büyük bir suçtu(!)
Yasadışı örgüt propagandası yaptığı iddiasıya dört yıl hapis cezasına çarptırıldı.
2000’ler de F Tipleri Devletin gündemindeydi ve cezaevlerindeki tutsaklar F tiplerinin kapatılması için açlık grevi başlattı.
DSP-MHP-ANAP koalisyonu, ismi “hayata dönüş” ama özü hayattan koparma operasyonu başlattı.
Ateşli silah, gaz bombası, kalaslar ile özel harekat ve jandarma ile birlikte cezaevleri baskına uğradı.
İşte o gün (19 Aralık 2000) Veli, Burdur cezaevindeydi.
Burdur cezaevinin duvarları dozerler ile yıkıldı. Veli, dozerin yıktığı duvarlardan birinin dibindeydi ve oracıkta duvarla birlikte düştü. Baygındı…
Dozer duvarla birlikte Veli’nin bir kolunu da almıştı.
Kolu kayıptı…
Kolarılan kayıp kolu günler sonra Burdur cezaevinin yıkılan molozları arasında bir köpeğin ağzında bulundu…
Sağlam kolunu yatağa bağladılar, ayaklarına zincir bağladılar.
2 yıl 6 ay sonra tutukluluğa yaptığı itiraz kabul gördü ve beraat ederek serbest bırakıldı.
Yok yere tutuklanıp tıkıldığı cezaevinde kolunu koparıp “pardon” demişlerdi.
Cezaevinden çıkınca yoksulluk nedeniyle okuyamadığı üniversite’yi bitirdi ve KPSS sınavını yüksek puanla kazandı; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Ankara il müdürlüğünde sosyolog olarak çalışmaya başladı.
Devlete dava açtı ve mahkeme tüm bunların bedeli olarak Veli’ye 150 bin tl tazminat verdi.
Danıştay ‘mağdur olan veli değildir, mağdur devletimizdir’ dedi ve yeniden yargılandı.
Veli suçlu bulundu.
Veli’nin kolunu koparanların suçsuz olduğuna hükmettiler ve verilen paranın faizi ile birlikte 500 bin tl olarak geri ödemesine karar verdiler.
2 yıl 6 ayı çalınan ve yok yere kolu koparan devlet üste para istiyordu.
Veli, karara itiraz etti ve “Siz bana kolumu geri verin, ben de size tazminatı geri vereyim” dedi.
Devlet kolunu vermedi-veremezdi….
Mahkeme yeniden karar verdi ve faiziyle birlikte 725 bin lira geri ödemesine karar verdi!
TC Mahkemeleri insanı değil devleti gözetiyordu.
Veli, AİHM’ye başvurdu.
Devlet AİHM’yi beklemedi ve onu icraya verdi; evindeki eşyaları almaya kalktı.
AİHM tabii ki Veli’yi haklı buldu ve aldığı tazminatı ödeme yükümlülüğünden kurtuldu.
Veli Saçılık ismi devletin kalın defterlerinde kırmızı kalemle cizilmişti.
Devlet bu, hiç unutur mu?
Aradan yıllar geçti ve KHK ile hayatı boyunca sol örgüt üyesi olmakla itham edilen veli, bu kez FETÖ’cü olduğu iddiasıyla memurluktan ihraç edildi.
Devlet Banka hesabındaki paraya el koydu.
İşinden atılmaya itiraz ettiği için yeniden gözaltına alındı, darp edildi.
KHK’larla Veli ile birlikte 100 binlerce kişi işsiz bırakılmıştı.
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’da veli gibi KHK mağduruydular.
Gülmen ve Özakça, işe dönmek için 1990 yılında Metin Yurdanur tarafından yapılan İnsan Hakları heykelinin önüne günlerce geldiler.
Ankara Yüksel caddesinde bulunan heykelin önünde oturdukları için 20’den fazla kere gözaltına alındılar.
İşe dönme talepleri kabul görmeyince bu sefer açlık grevine başladılar.
Tüm dünya seslerini duydu lakin Devletimiz seslerini duymadı. Ne zaman ki seslerini duydu bir gece vakti Gülmen ve Özakça’yı evlerinin kapısını kırarak gözaltına aldı.
Açlık grevi 79 gündür sürüyor; açlık grevi yapan Gülmen ve Özakça 4 gündür tek kişilik bir cezaevi hücresinde…
Veli Saçılık gözaltıları protesto için koştu geldi, 65 yaşındaki Kezban Saçılık da peşinden geldi.
Kezban Saçılık, İnsan Hakları Heykelinin önünde yerde sürüklendi, yerde tekmelendi…
Saçları kınalı, eşarplı ve pantolonlu. Neden pantolun giydiğini şöyle anlattı:
“17 yıl önce Burdur’da Veli’nin kolunu kopardıklarında beni gene böyle yerlerde sürüklemişlerdi, elbiselerim çıkmıştı, ondan sonra bir daha hiç etek giymedim.”
İki genç insan haksız yere kovulduğu işini geri istiyor ve hapiste… O iki insana destek veren Veli, gözaltına alındı. Gözaltına alınan oğlunun arkasından koşan anne polislerce yerde sürüklendi, başı tekmelendi…
Kemal Gün 90 gün aç kaldıktan sonra devletin posta ile teslim ettiği oğlunun cenazesini dün Hozat’da toprağa teslim edebildi.
Türkiye’nin bu uygulamalarla hukuku, demokrasiyi ve özgürlükleri kaybettiğini sanmayın; vicdan kaybediliyor.
Vicdan kaybedilince insan kalır mı?