Van’da emek örgütü, insan hakları örgütleri ve yurttaşlar, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL 1 yılını değerlendirdi.
Birhat BABAT
Hazım TURGUT
Van
15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL 1 yılını doldurmak üzere… “OHAL halka karşı değil” söylemleri devam ederken 1 yıllık süreci, emek örgütü, insan hakları örgütleri ve yurttaşlarla konuştuk. Kurum temsilcileri, OHAL’le ne huzurun ne hukukun ne de adaletin sağlanamadığını, OHAL’in bir an önce kaldırılması gerektiğini dile getirdi.
Bir yıllık süreçte OHAL’in halkın üzerindeki etkisini öğrenmek üzere Van sokaklarına çıkıyoruz. OHAL’in halk üzerindeki en büyük etkisinin korku ve endişe olarak kendini gösterdiğini sokakta görüş almak istediğimiz insanların “Ben bu röportajı verirsem, başım belaya girecek. Zaten ülkenin durumu karışık” gibi bir çok yaklaşımından anlıyoruz.
‘SOKAKTA DOLAŞMAYA KORKUYORUZ’
Sokakta OHAL üzerine konuşmak isteyen ancak çekinen insanlar oldukça fazla. İlk olarak karşımıza belediye temizlik işçileri çıkıyor. Ancak işten atılma korkusu ile konuşmak istemiyorlar. Ama konuşanlar da var. Onlar da fotoğraflarının yayımlanmaması koşulu ile konuşabileceklerini söylüyorlar. İsmini vermek istemeyen işçi, bir yıllık OHAL sürecinin güvenlik uygulamalarıyla sokakların adeta ablukaya alınmasından, hemen her gün yaşanan tutuklamalardan, kamuda yaşanan ihraçlardan şikayetçi. Soy ismini vermeyen Nevzat isimli bir yurttaş, bir yıllık süreci ’90’lı yıllara benzetiyor. Nevzat, “Gece mahallede, sokakta dolaşmaya korkuyoruz. Faili meçhul cinayete kurban gitme korkusu hakim. Kimse sesini çıkaramıyor. Çıkaranlar da zaten cezaevinde” şeklinde konuşuyor. Dileğinin ise bir an evvel halkın korkularını bir kenara bırakıp bu sürece karşı birlik olup dur demesi gerektiği olduğunu ifade ediyor.
‘ASILSIZ İHBARLARLA İŞÇİLER İŞİNDEN OLDU’
OHAL’in 1. yılında kentteki işçiler, emekçiler üzerindeki ve hak ihlalleri üzerine İHD, Eğitim Sen ve Genel-İş yöneticileriyle konuşuyoruz. DİSK’e bağlı Genel İş Sendikası Van Şube Eş Başkanı Ömer Tekin, OHAL ile birlikte çıkarılan ve uygulamaya sokulan, kanun hükmünde kararnamelerin (KHK) pek çok mağduriyeti beraberinde getirdiğini belirterek, “Kamu çalışanlarının, işçilerin görevlerinden alınması, işlerine son verilmesi, kazanılmış haklarının ödenmemesi ve yargıya başvurma haklarına konulan engeller, kabul edilemez bir durumdur” diyor. Darbe girişimine veya bu girişime destek verilmesinin kabul edilemez olduğuna dikkat çeken Tekin, “Ancak herkes bunun hesabını bağımsız, tarafsız yargı önünde hukuk ve adalete uygun hesabını vermeli ve hesabı sorulmalıdır. Ama elde somut ve inandırıcı bir delil olmaksızın, varsayımlara, ya da asılsız isimsiz ihbarlarla insanların işinden ekmeğinden edilmesi ve geleceklerinin karartılması asla kabul edilemez. Hukuka adalete sığmaz” şeklinde konuştu.
‘İŞÇİLER AÇLIĞA, SEFALETE MAHKUM EDİLDİ’
Bu süreçte bir çok belediye başkanının görevlerinden alındığını, belediyede çalışan bir çok işçinin işten çıkarıldığını ve OHAL nedeniyle yargıya başvurma haklarının da engellendiğini hatırlatan Tekin, “İşçiler açlığa, sefalete ve çaresizliğe mahkum edilmişlerdir. Üyelerimizin ve çalışanların yaşadığı mağduriyetleri ileteceğimiz merci bulmakta zorluk çekiyoruz. Sorunlarını ilettiğimiz yetkililer ise sorunu çözemiyorlar” dedi. İşçilerin ve emekçilerin her darbe veya darbe girişiminde mağdur edildiklerini vurgulayan Tekin, yaşanan hukuksuzlukların 12 Eylül darbesini hatırlattığını söylüyor. Tekin, “OHAL ile binlerce işçi ve emekçi, üyemiz olsun olmasın mağdur edilmiş durumdadır. Yetkililere çağrımız derhal bu mağduriyetleri gidermeleridir” dedi.
‘OHAL PSİKOLOJİK BASKI ALTINA ALDI’
Eğitim Sen Van Şube Eş Başkanı Bedri Yamaç ise Türkiye’de demokratikleşmenin önündeki en önemli meselenin Kürt sorunu olduğunu belirterek şunları söyledi; “OHAL ilan edildikten sonra tüm haklar askıya alındı. İnsanlar işlerinden oldu. Zaten en büyük faturayı da kamu emekçileri ödedi. 103 bin civarında insan kamudan ihraç edildi. Demokratik tepkilerin önüne geçmek için de OHAL’i kullandılar.” OHAL’i gerektiren koşulların savaş, ekonomik kriz ve doğal afet olabileceğine vurgu yapan Yamaç, “Türkiye’de savaşın ve ekonomik krizin olmadığını kendileri söylüyor zaten. Doğal afet de olmadığına göre, OHAL’in asıl amacı demokratik kamuoyunu baskı altına almaktır” dedi. 1 yıllık OHAL sürecinde eğitim emekçilerinin büyük travmalar yaşadıklarına dikkat çeken Yamaç, emekçilerin yaptıkları grevden dolayı halen soruşturmalarının devam ettiğini, sürgün edileceklerine dair söylentilerle psikolojik baskı altına alındıklarını söylüyor. Bu süreçte bir çok eğitim emekçisinin ihraç edildiğini hatırlatan Yamaç, “Bir çok arkadaşımıza da kademe ilerlemesinin durdurulması, maaştan kesinti cezaları verildi. Bu nedenle laik, bilimsel, ana dilde eğitimin olmadığı bir ortam hiç bir zaman eğitim emekçilerini mutlu etmez” dedi.
‘DARBE UYGULAMALARI YENİDEN GELDİ’
Türkiye’nin tarihinde 29’u sıkıyönetim, 12’si OHAL olmak üzere 41 yıl bugünlere benzer süreçleri yaşadığını belirten İnsan Hakları Derneği (İHD) Van Şube Başkanı Murat Melet ise Türkiye halklarının geçmişten bu yana OHAL’den büyük dersler çıkardığını ve çok ciddi hak ihlallerini bizzat yaşadığını söylüyor. Geçmişte faili meçhul cinayetlerin gerçekleştiğini, binlerce insanın tutuklanıp cezaevlerine konulduğunu, on binlerce insanın köylerinden edildiğini hatırlatan Melet, “Geçmişte yaşananlar ülkenin geleceğini olumsuz yönde etkiledi. Nihayetinde son 1 yıldır uygulanan OHAL yöntemiyle geçmişe benzer sorunların ortaya çıktığını görüyoruz. Daha önce denenmiş ve ciddi hak ihlallerinin yaşandığı bilinen yöntemlerin bugün yine izlenmesi açıkçası biz insan hakları savunucularını düşündürüyor” dedi.
‘OHAL ETKİLEMEDİ AMA İHRAÇLAR HAKSIZLIK’
Görüştüğümüz kişiler arasından OHAL uygulamalarından olumsuz etkilenmediğini söyleyen tek yurttaş ise Ahmet Dura. Van’ın yerlisi olduğunu söyleyen Dura, “Ramazan ayı boyunca orucumuzu dışarıda parklarda açtık. Şimdi daha huzurluyuz. Eskiden sürekli bombalar patlıyordu” diyor. Ancak Ahmet Dura da OHAL kapsamında çıkarılan KHK’ler ile kamuda yaşanan ihraçlar için “Haksızlığa uğrayanlar var ama nasıl ayıracaklarını ben de bilmiyorum” diye eleştirilerini iletiyor. Van sokaklarında Ahmet Dura dışında konuştuğumuz herkesin OHAL uygulamalarından rahatsız olduğunu ve kaldırılmasını istediklerini söylemek mümkün.
‘İHTİYAÇ DUYULAN OHAL DEĞİL DEMOKRASİ VE BARIŞTIR’
Son bir yılda bölgede çok fazla hak ihlallerinin yaşandığını belirten Melet, “Özellikle cezaevlerinde keyfi uygulamaların olduğu biliniyor. ‘Çözüm süreci’ olarak adlandırılan süreçte hak ihlalleri bölgede azalma göstermişti. Fakat 23 Temmuz 2015’ten sonra ciddi anlamda hak ihlalleri arttı ve OHAL süreci ile de daha fazla arttığını görüyoruz. Elbette bir ülke kendi güvenliğini sağlamalıdır. Ancak bu politikalar insanların yaşamını kısıtlayan, engelleyen politikalar olmamalıdır. Bu süreçte onlarca gazete, dergi, televizyon kanalı, dernek radyo kapatıldı. Ayrıca yeni açılacak olanlara da izin verilmedi. İleride Türkiye’de OHAL kaldırılıp demokratikleşmeye adım atıldığı zaman bu günkü yaşananlara dair çok özel durumlar ortaya çıkabilir” dedi. Türkiye’de halkların ihtiyaç duyduğu şeyin OHAL uygulamaları olmadığını belirten Melet, “İhtiyaç duyulan barıştır, demokrasidir, müzakeredir” dedi.