Suriye’de Kurban Bayramı öncesinde yapılan görüşmeler ve “ateşkes ilanı”na kadar varan ABD-Rusya yakınlaşması; bunun üstünden atılan “Suriye krizine siyasine çözüm bulma” adımları, aradan geçen bir ay içende tümüyle berhava olmuş görünüyor. Üstelik bu sefer sorun, sadece Suriye içindeki çeşitli odakların birbiriyle anlaşmazlığı ile sınırlı değil, bölgenin en önemli müdahalecisi Rusya ve ABD arasında “iplerin kopması” söz konusu.
ABD’nin Rusya’yı çok sert biçimde eleştirmesiyle başlayan iki ülke arasındaki gerilimin nedeni; “Halep’te ateşkes için Rusya’nın Esad’a söz geçirememesi”, “BM yardım konvoyunu vurulması”, “Rusya’nın Suriye’de ABD ile vardığı anlaşmanın gereği olarak verdiği sözleri yerine getirmemesi ve fiili durumlar yaratarak Esad’a avantaj sağlayan bir tutumu benimsemesi” gibi nedenlere dayandırılsa da bunların bahane olduğu, asıl sorun bölgenin haritasının yeniden çizilmesine ilişkin “saat”in daha hızlı işlemeye başlamasıyla ilgili olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Bunu Suriye’deki çatışmaların yoğunlaştığı bölgeler ve güç yığılan merkezlerle, bölgedeki başlıca güçlerin ilen ettikleri yakın hedefler açıkça gösteriyor.
EL BAB’TA BİR KARŞI KARŞIYA GELİŞ OLUR MU?
Türkiye’nin desteğindeki ÖSO, Dabık’ı alarak El Bab yolunu açmak için “acele” ediyor. Bu nedenle top atışları ve hava saldırıları dışında ÖSO’nun ilk ciddi saldırısı Dabık’a yakın bazı köylerin ele geçirilmesi için yapıldı ve ÖSO bu saldırılarda ilk kez büyük can kaybına uğradı. Bu saldırıda 15 ÖSO militanı hayatını kaybetti 35’i de yaralandı.
Burada, “ÖSO, TSK’nin büyük lojistik desteğini arkasına almış olsa da Dabık’ı alabilecek mi; alırsa da oradan El Bab’a ilerleyebilecek mi?” gibi önemli sorunların henüz yanıtı verilmiş değildir. Ama, ÖSO bunu başaramazsa Savunma Bakanının “O son çare!” dediği TSK’nin piyade birliklerinin Suriye’ye sevk edilerek, IŞİD’le TSK’nin savaşa girmesi (Bu, bir adım sonra Suriye rejimi ve Rusya ile de savaşa girmesi demek olacak) aşmasına geçmesinin de artık daha büyük bir olasılık olduğu tartışılmazdır.
Öte yandan Türkiye Fırat’ın batısında 90-100 kilometre sınırından 40-45 kilometre derinlikte bir alanda “güvenli bölge” oluşturacağını ilan etti. Dahası bu güvenli bölgenin içinde Membic’in olduğu da son gülerde daha sıkça vurgulanır oldu. Türkiye PYD-YPG olmaması kaydıyla ABD’nin önderliğindeki bir Rakka harekatına da “kara gücü” olmak dahil her desteği vereceğini açıklayarak, Rusya’yla iyi ilişkiler sürdürüyor ve her konuda anlaşılıyor görünse de fiiliyatta askeri olarak ABD ile birlikte ve onun stratejisine bağlanarak ilerlediğini görüyoruz.
HALEP CEPHESİNDE ÖNEMLİ GELİŞME!
Kurban Bayramı’yla başlayan ve saldırıların yoğunlaştığı diğer bir merkez de Halep!
Suriye’nin en önemli kenti olan Halep’teki savaş, rejim ve Rusya-İran stratejisi bakımından Rakka’dan bile önemli. Çünkü ÖSO’nun güçlerinin Halep’ten atılması demek, ÖSO’yu Suriye’de birkaç küçük alana sıkışmış marjinal bir organizasyona dönüştüreceği gibi rejimi de beş yıldan beri olmadığı kadar güçlü bir hale getirecektir. Bu da batılılar ve Türkiye’nin elindeki en önemli kozun, “ÖSO kozu”nun ellerinden alınması anlamına gelecektir.
Bu yüzden de Halep’i alacak rejim ve Rusya’nın sonraki hedefinin Mare ve El Bab olacağına kesin gözüyle bakılıyor. Bu da Türkiye’nin bir an önce Dabık’ı alıp El Bab için savaşmaya devam etmesi durumunda rejim ve Rusya ile karşı karşıya gelme ihtimalinin hayli arttığı anlamına gelmektedir. Ki, El Bab’ı rejim ele geçirirse, bu Türkiye’nin “Rakka harekatına katılma pazarlığını da tümüyle anlamsız kılacaktır. Çünkü Türkiye’nin Rakka’ya gitme yolunu rejim, askeri olarak kesmiş olacaktır. Ki, bu aynı zamanda Türkiye’nin kuzey Suriye’de ÖSO ile ele geçirdiği alana hapsedilmesi anlamına gelecektir.
Burada Türkiye için bir diğer olasılık da rejim ve PYD-YPG ile anlaşarak Rakka harekatına katılarak haritaların çizilmesinde masa dışına düşmemektedir. Ama, görünen bir zaman diliminde bunu olması çok kolay değildir!
SURİYE TARTIŞILIRKEN MUSUL HAREKATINDA MEVZİ ALINIYOR
Dabık, El Bab, Halep, Rakka tartışılırken aslında Musul’un IŞİD’den geri alınması ve Irak’ın geleceğine dair harita çizilmeye çalışılıyor.
Çünkü, Rusya ve İran’ın desteğindeki Irak kuvvetleri (ABD’de de zaman zaman hava desteği sağlıyor) Musul’u güneyden kuşatmış bulunuyor. Kuzeyde, Barzani Peşmergeleriyle Musul’un kurtuluşuna katılmaya hazırlanıyor. Türkiye ise Barzani ile işbirliği içinde Başika üssü ve bu “üs”de eğittiği Türkmenler ve Sünni Arap aşiretlerine dayanarak Musul’un yönetimi üstünden Irak’taki “paylaşım”ın tarafı olmayı amaçlıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan bir adım daha ileri giderek, Musul’un IŞİD’den kurtarılması sonrasında yönetimin Sünni Araplar, Kürtler ve Türkmenlerde olması gerektiğini öne sürerek, Irak Hükümeti’ni tümüyle dışlayan bir “paylaşım planı” savunduğunu gösterdi. Erdoğan’ın Lozan Anlaşmasının yeniden tartışmaya açarak “Musul ve Kerkük’ün Türk toprağı olduğu tezini” yeniden gündeme getirdiği dikkate alındığında Musul tartışmasını önümüzdeki günlerde gündemin en önüne çıkması kaçınılmaz görünüyor.
RUSYA-İRAN-SURİYE-IRAK BLOKUYLA KARŞI KARŞIYA GELMEYE DOĞRU
IŞİD henüz kesin olarak yenilmemiş ve başlıca mevzilerini korurken girişilen paylaşım mücadelesinin gerek Irak, gerekse Suriye’de çatışan tarafların saflarının yeniden belirlenmesine varan değişiklikler ortayı çıkması sürpriz olmayacaktır. Özellikle Rusya ve ABD’nin birbirine karşı konumlarını düne göre daha net belirlemeye başlamalarıyla birlikte, bu iki güç arasındaki belirsizliklerden yararlanarak kendi amaçlarına varacağını sanan ülkeler (örneğin Türkiye) için manevra alanı daralmıştır. Çünkü ABD ve Rusya en azından düne göre birbirlerine karşı tutumlarını da daha açık biçimde ortaya koymaya yönelmişlerdir.
Suriye ve Irak’taki iç savaşlarda karşı karşıya gelen güçlerin çatışmaların sonuç almaya yönelik bir aşamaya gelmiş olması bölgeye müdahale eden her ülkeyi yeni kararlar almaya zorlamaktadır. Burada Türkiye’nin Suriye’ye askeri olarak müdahalesi ve Irak’ta Musul’un kaderini tayin eden taraf ilan etmesi, Türkiye’nin Suriye’de rejim-İran-Rusya ile Irak’ta da Irak Hükümeti-İran ve Rusya ile karşı karşıya gelmesini kaçınılmaz kılacak görünmektedir.
Bugün fiiliyata Türkiye’nin daha çok ABD ile polemik yaparken Rusya ile sıcak mesajlar vermeye devam etmesi geçicidir. Çünkü bir adım sonra Türkiye Rusya-İran-Suriye-Irak bloku ile karşı karşıya geleceği bir hatta girmiştir. Bu da herhalde herkesten önce ABD’nin işine gelecek bir yoldur. Çünkü o blok aynı zamanda ABD ile de karşı karşıya gelecek bir blok olarak biçimlenmiş bulunmaktadır.