İçeride savaş varken ülke dışına çıkan liderlerin dönmesi zordur. Ne var ki Suriye lideri Beşşar Esad önceki gün Moskova’ya gitti ve döndü. Kendinden emin bir şekilde. Çıkması hiçbir yere gitmeyeceğinin göstergesi. Esad’ı Latin Amerika ya da Rusya’ya birkaç kez sürgüne göndermiş olan güzide medyamız bu ziyareti de Suriye liderini sürgüne ikna çabası olarak yorumlayabilir. Ortadoğu’nun büyük oyuncusu Türkiye, bir kere 6 aylık geçiş planına onay verdiyse Esad’ın kaçacak yer araması da doğaldır! Yalandan kim ölmüş! Suriye politikasının mimarı Başbakan Ahmet Davutoğlu da “Keşke Moskova’da daha uzun süre kalsa… Hatta daimi olarak kalsa” diye temennide bulunmuş. Temenniden kim kaybetmiş! ‘Pro-aktif dış politikanın neticesi ne oldu ki temenniye kalan dış politikanın hükmü ne olsun! Geçti Halep’in pazarı asıl hesap Şam’dadır…
Moskova’da Esad’la yaptığı görüşmeyle ilgili Putin’in “Sadece terörle mücadele değil siyasi sürece de katkı vermeye hazırız” sözü nedeniyle birileri heyecana kapılmış olabilir. Nasıl olsa Türkiye ile birlikte 9 ülke, 28 Eylül’de New York’ta Başkan Obama’nın eliyle Putin’in önüne bir geçiş planı koydu! Putin’e de ‘Emredersiniz’ demek kalıyor.
Ve lakin Putin planla ilgili sessiz kalıp yanıtını iki gün sonra büyük bir gürültü eşliğinde verdi. Yani 30 Eylül’de sadece IŞİD değil Batı-Körfez ittifakının desteklediği silahlı grupları da vurmaya başladı. İkinci yanıt da Esad’ın Kremlin’e davet edilmesidir. Üstelik Esad’la görüşmeye başkan, başbakan, savunma bakanı yani Putin’in ekibi tam takım katıldı.
Her ne hikmetse Rusya sahada bütün dengeleri bozarken, Esad artık Moskova’ya gidecek kadar kendini güvende hissederken, Rusya ile ABD Suriye semalarında çarpışmamak için ortak memorandum imzalarken, Obama yönetimi Rus müdahalesini çaresizce sindirirken ve Avrupalı müttefikler ‘Varsın Ruslar IŞİD’i temizlesin’ derken Ankara cenahı birden bire Putin’e sunulan geçiş planını deşifre ediyor. Başdiplomat seçilmiş gazeteci grubuna verdiği brifingde sadece planı değil Türkiye’nin Suriye okumalarının derinliğine dair ufuk uçurucu tespitlerde bulunmuş! “İran’ın desteğiyle PYD, Halep ve Afrin arasında bir koridor açmak istiyor” gibi. Ya da “IŞİD, Esad rejimi ve PYD, 28 Mayıs’ta Haseke’de bir anlaşma yaptı. PYD hem ABD’lilerle çalışıyor hem Esad hem de IŞİD’le. İran da PYD ve IŞİD’le anlaştı” veya “PYD İran ve Esad’la, Esad da İD ve PYD ile toplantılar yaptı” gibi. Bu fasıl eğlenceli bir yanıtı hak ediyor ama yeri değil.
Siyasi çözüm bu krizden tek çıkış yolu. ABD siyasi çözüm çizgisine geleli çok oldu. Rusya da siyasi çözümden bahsediyor Esad da. Sorun; herkesin çözümü başka kapıya çıkıyor. Rusya’nın çözümden anladığı ‘makul muhalifler’in yönetime katılması, yeni anayasanın birlikte yazılması ve seçime gidilmesi. Moskova’da “Terörizm siyasi çözümün önündeki engeldir” diyen Esad da uzun süredir ‘vatani’ olan muhaliflerin yönetime ortak olmasından bahsediyor. Ki 2012’de ‘dahili’ muhalefetten bazı isimlerinin katılımıyla ‘ulusal birlik hükümeti’ kurulmuştu. Siyasi çözümden önce ‘terörün bitirilmesi’ şartı ise hem Şam hem Moskova’nın önceliği. “Esad’lı mı Esad’sız mı” tartışmasıyla top çeviren ABD ve müttefikleri ise bu terör konseptini IŞİD ve Kaide ile sınırlamakta ısrarlı. Buna karşı Rusya Halep, Lazkiye ve İdlib’te ABD’nin askeri yardımda bulunduğu grupları vuruyor, ABD’nin elinden ‘ılımlı muhalefet’ kartını da almak istercesine…
Rusya’nın sahada bütün denklemleri tepetaklak etmesinin arifesinde ABD, Fransa, Britanya, Almanya, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar, Ürdün ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden oluşan 9 ülke ise başında Esad’ın bulunduğu 6 aylık geçiş formülü önermiş. Başdiplomat öyle diyor.
Verdiği bilgilere göre Türkiye, geçiş yönetimine iki şartla onay vermiş:
– Süreç mutlaka Esad’ın görevden kesin olarak ayrılmasıyla sonuçlanmalı.
– Ordu ve istihbarat birimleri başta olmak üzere hiçbir önemli kurum Esad’a bağlı olmamalı.
Brifinge katılan gazeteciler Esad için biçilen formülün ‘süreli sembolik başkan’ ya da ‘etkisiz ve yetkisiz onursal başkan’ diye tanımlandığını aktardı.
Başdiplomatın dillendirdiği bir detay daha var: “Geçiş yönetimi hem Esad sonrasına ülkeyi hazırlasın hem de Esad’ın savaş suçlarından yargılanıp yargılanmayacağı ya da sürgüne gidip gitmeyeceğini belirlesin.” Hakikaten Suriye’de neyin ne olduğunu anlamaları için bu ekibi altı aylığına Şam’a staja göndermeli.
ABD ile Rusya’nın yakınlaştığı kritik noktalardan biri Suriye’de sistemin Irak’taki gibi çöküşüne izin verilmemesi. Suriye’de güvenlik, istihbarat ve idari sistem birbirine entegre. Bunların tepesinde de ‘birleştirici unsur’ olarak görülen başkan var. Bu yüzden 90 ülkeden savaşçılarla yürütülen bir vekâlet savaşı karşısında Suriye yönetimi çökmedi. Halbuki Suriye’yi bir aile devleti sananlar 2 ay ömür biçmişti. Aslında Rusya’nın da büyük bir askeri yığınakla Suriye’ye gitmesinde kolaylaştırıcı faktör, Batılıların sorunun kaynağı olarak gördüğü sistemdeki bu insicamdır.
Yani Rusya, zor durumda olmasına rağmen hala direnme ve yönetme kapasitesini koruduğu için Suriye’ye gitmeyi göze aldı. İflas etmiş, organizasyon kabiliyetini yitirmiş, diz çökmesine ramak kalmış bir yönetim olsaydı Suriye, Rusya için bataklık olurdu. Rusya’nınki Suriye’nin geleceğine büyük bir yatırımdır. Ölmüş eşeğe kim semer vurur!
Rusya ile Suriye arasındaki ilişkinin test edilmiş bir ittifak olduğunu hala anlayabilmiş değiller. Suriye’nin yakın siyasi tarihine baktığımızda bu ülkenin ittifak ilişkilerini bozmaya yönelik çok ciddi girişimlerin yapıldığını ama başarılı olamadığını görüyoruz. Rusya açısından bu istikrar yatırım yapmaya ve risk almaya değer. Kendileri nasıl Muammer Kaddafi’yi 24 saatte sattıysa Putin’in de dolgun rüşvetle Esad’a aynını yapacağını sandılar.
Haliyle Esad’ın Moskova’ya ‘emeklilik kuponu’ almak için gittiği sanılmasın. Birileri Putin’in Esad’ı gözden çıkardığını düşünüyorsa şu soruya yanıt vermeli: ABD ve müttefiklerinin 4.5 yıldır yürüttüğü silahlı ve diplomatik savaşla yıkamadığı Esad’ı Putin neden büyük bir bedel ödeyerek hasımlarına altın tepside sunsun?
Rusya’nın resmi tezi “Rejimler dışardan müdahalelerle değiştirilemez.” Uzun zamandır Putin’in söylediği de “Esad’ın kaderine kendi halkı karar verir.”
Tabii ki diplomasideki maharetlerini konuşturan Ruslar askeri operasyonlara paralel olarak siyasi çözüm çabalarını da sürdürüyor. Çift yollu bir strateji bu. Bu, Rusya’nın askeri operasyonlarına yönelik itirazları da sınırlı tutan bir taktik. Putin “Terörle mücadeleye paralel olarak uzun dönemli çözüm sadece bütün siyasi güçler, etnik ve dini grupların katıldığı bir siyasi süreçle mümkün olabilir” diyor. Bu yeni Cenevre süreci için önemli bir çıkış noktası! Ancak gerek Rusya’nın devlet politikası gerek Putin’in söylemleri dikkate alındığında en iyimser beklenti Moskova’nın Esad’a “Görev süreni bitirdikten sonra seçimde aday olma” önerisinde bulunmak olabilir. Bunu demesi de sistemin devamlılığını bozmayacak bir formülün bulunmasına bağlı. Ya da Suriye’nin Rusya için ikinci bir Afganistan olma ihtimaline…
Rusya tahminlerin ötesinde büyük oynuyor. Mevcut koşullar ne ABD’ye ne de tüm kartlarını çamura batırmış Türkiye gibi bölgesel ortaklarına Suriye konusunda emir buyurma imkanı sunuyor. Obama, Rusya’ya karşı sahadaki grupları silahlandırarak vekâlet savaşına kalkışmadığı sürece Putin’in oyun planı küresel aktörleri arkasından sürükleyecek demektir. Suudilerin ABD’den satın aldığı TOW’ların geçen hafta Halep kırsalındaki gruplara gönderilmesi vekalet savaşının Ruslara yanıt olarak öne çıktığına dair ufak bir sinyaldi ama Washington’da bu yönde güçlü bir belirti yok. Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, “Rusların IŞİD’i yenmesine izin verin. IŞİD, Esad’dan daha büyük bir problem, IŞİD gitsin Esad kalsın” demiş. Ve Rus müdahalesinin Ortadoğu’da düzenin yeniden tesis edilmesine yardımcı olacağını vurgulamış. Bu çıkış muhtemelen Beyaz Saray koridorlarında da yankılanıyor.
“Altı aylık geçiş planına iki şartla onay verdik” diyenler! Oturup bir daha düşünün! Mümkünse Rusya size ne dedi, onu da paylaşın, aydınlanalım. Putin’in Esad’ı sizin müttefiklerinizle buluşturması ihtimaline de hazır olun!