Üniversite tercihlerinin son gününde gençler, en büyük sorunun gelecek kaygısı olduğunu söyledi.
Sinan TEKİN
Burcu ÖZDEMİR
İstanbul
Üniversite sınavını kazanıp, bir üniversiteye girmek isteyenler için tercih dönemi yarın sona eriyor. Gazeteler, televizyonlar, belediyeler gençlere tercihler konusunda danışmanlık yapıyor. Nasıl tercihler yapılmalı, nelere dikkat edilmeli, istediğiniz bölüm mü, para kazanacağınız bölüm mü gibi birçok soruya ‘uzmanlar’ tarafından cevap veriliyor. Özel üniversitelerin reklam kampanyaları da her tarafı doldurmuş durumda.
İstanbul’un değişik noktalarında kurulan tercih merkezlerini dolaşıp konuştuğumuz gençlerin en büyük sorunu gelecek kaygısı. Sınav stresinin bittiğini ancak işsizlik kaygısının bitmediğini belirten gençler, ilgi duymadıkları alanları tercih etmek zorunda kalmaktan da şikayetçi.
‘NE YAPACAĞIMIZI BİLMİYORUZ’
Mecidiyeköy meydanında kurulan tercih çadırının önünde bekleyen İstanbul Zincirlikuyu Yapı Meslek Lisesi Öğrencisi Berkay Işık ile sınav sürecinde ve sonrasında yaşadıkları üzerine konuşuyoruz . Işık, “Okullarımızda aldığımız eğitim yetersiz. Okulda aldığımız eğitimin yanında dershanelere gitmek zorunda kalıyoruz, dershanelere para yatırıyoruz. Maddi durumumuz olanak vermediği için köyde tarlada çiftçi olarak çalıştım. Ot biçtim ve kazandığım para ile dershaneye yazıldım. Emeklerimizin karşılığında ise karşımıza her yıl değişen sınav sistemi ve zorlaştırıcı uygulamalar çıktı. Geleceğim hakkında hiçbir şey düşünemiyorum. Üniversiteye gideceğiz, bitireceğiz ama ne iş yapacağımızı bilmiyoruz. Gelecek kaygısını sınav stresleri ile birlikte ayrıca yaşıyoruz” dedi.
‘EMEĞİMİZİN KARŞILIĞINI ALAMIYORUZ’
Üniversite sınavına geçen yıl giren ve istediği bölüme yerleşemeyen Mine Koca ise sınav sürecini ve sonrasında yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor; “Sınav sistemi ile ilgili öncelikle belirtmek isterim ki eğitim sistemimiz adaletsiz. Birçok sınava tabi tutuluyoruz. Okul derslerinde başarılı olmak yeterli olmuyor. Test tekniği ile yapılan YGS ve LYS oturumlarında da başarılı olmamız isteniyor hepsini bir arada kısa sürede yapmak ise zor oluyor. Geleceğimiz bir sınav ile belirleniyor. Sınavı kazanamadığı veya istediği bölüme yerleşemediği için intihar eden öğrenciler var. Eğitim sisteminin bir an önce düzene girmesi gerekiyor. ‘ÖSYM emeğiniz emanetimizdir’ diyor. Ama emeğinin karşılığını alamayan bir sürü öğrenci var. Ben de bunlardan biriyim. İçimizdeki ümidi yok ediyorlar. Hevesimiz, gururumuz, hayalimiz, hayatımız kırılıyor. Biz bu sınava sadece kendimiz girmiyoruz ailemiz de bizimle. Ağzımızdan çıkan tek olumlu bir cümle ile mutlu olacak ve tek olumsuz bir cümle ile yıkılacaklar. Ben bu sınav sürecinde odamdan dışarı çıkmadım, ailemin yüzünü çok az gördüm. Sınav için sevdiklerime, arkadaşlarıma zaman ayıramadım.”
‘İLGİ DUYMADIĞIMIZ ALANLARA YÖNELİYORUZ’
“Hayatımızın en verimli yıllarında gelecek kaygısı taşıyarak yaşıyoruz” diyen Serra Yavuz ise “Yetenekleri, becerileri görmezden gelen bir sistemin içerisinde mücadele ediyoruz. En yakın arkadaşımı en büyük rakibim olarak gördüğüm bir sistem söz konusu. Dünyanın hiçbir yerinde bizim kadar sınava tabi tutulan öğrenciler olduğunu düşünmüyorum. Yaratıcılık ve bilimsellikten tamamen uzak olan bu sınav sistemi bizlere gelecek kaygısı yaşatıyor. Sınavı kazanma da yeterli olmuyor. Stresli yorucu sürecin sonunda sınavı kazanmanın yanında sonrasında işsiz kalma korkusu daha baskın oluyor. İşsizlik korkusunu yaşamak bizleri sevmediğimiz, ilgi alanımız olmayan yerlere sürüklüyor. İşsizlik ve gelecek korkusu mesleğini sevmeyen bir genç kitle oluşmasını sağlıyor” şeklinde konuştu.
‘BİZİ NASIL BİR HAYATIN BEKLEDİĞİNİ BİLMİYORUZ’
Üniversite tercihi yapmak için bekleyen Sehernur Kır ise tercih döneminde yaşadıklarını şöyle anlatıyor; “6 yaşından itibaren koşuşturmalı bir eğitim sisteminin içinde bırakılıyoruz. Beyinleri bir robot gibi görüp hiçbir düşüncesi ve hayali olmaksızın yönlendirmeye başlanıyor. Geleceğimiz konusunda endişe yaşayıp, bizi nasıl bir hayatın beklediğini bilmeden sınavlara tabi tutuluyoruz ve bize bir hayat yolu çiziliyor” dedi.