Mesleki eğitim merkezi (MESEM) uygulanmaya başladığından bu yana çocuk emeğinin neredeyse köleci dönemdekine benzer bir şekilde sömürülmesi ve cinayetlerle anılıyor.
İktidar MESEM’i gençlerin meslek edinmesi, meslek öğrenirken para kazanması, üstüne bir de lise diploması alması olarak pazarlayarak göz boyamaya çalışıyor. Bu denilenlerin hepsi meslek okullarında olabilir. Bir meslek dört senede öğrenilmez. Öğrenilme süresi 5-6 ay ise geri kalan 3.5 sene asgari ücretin yüzde 30’u bir para karşılığında sömürülme demektir. Haftada bir gün ders ile dört sene eğitim verilip lise diploması kazanılmaz. O hiçbir işe yaramayacak bir belgedir.
MESEM’in asıl amacı küçük ve orta büyüklükteki patronlara asgari ücretin yüzde 30’u bir ücretle çalıştırılacak işçi temin etmektir. Bu işçilerin kaza ve hastalık sigortası bile devlet tarafından karşılanmaktadır. Daha önce de benzer bir uygulama İŞKUR’un parasıyla patronlara ücret vermeden işçi çalıştırma sistemi ile yapılmıştı. Güya istihdamı arttırmak için, işsizliği azaltıyoruz diye patronlara devlet teşviki veriyorlar. Teşvik nakit para ya da vergi, sigorta indirimi olarak değil de “genç köle işçiler ya da asgari ücretli işçiler” verilmesi şeklinde oluyor.
Bu tür istihdama karşı uluslararası çalışma örgütleri ve sendika örgütleri mücadele veriyor. Daha geçen hafta Pakistan’da Irak ve Pakistan işçi sendikaları bu konuda bir toplantı düzenledi. Oralarda da benzer uygulamalar var.
Bizdeki çocuk emeği sömürüsü aynı zamanda feodal unsurlar da içeriyor. Çocuk işçi patronlara “Eti senin kemiği benim” anlayışı ile teslim ediliyor. Patronlar o çocuk işçileri dövüyor, özel işlerinde kullanıyor, işkence ediyor. Son yıllarda bu nedenle o kadar çok çocuk işçi öldürüldü ki, herkes MESEM’in ne olduğunu anladı. MESEM sisteminin en son çocuk işçi cinayeti öncekilerden de daha vahşiydi. Urfa’nın Bozova ilçesinde bir marangoz atölyesinde çalışan 15 yaşındaki Muhammed Kendirci önce dövülerek, işkence edilerek ve cinsel saldırıya uğrayarak öldürüldü. Vahşi cinayetin şüphelilerinden biri kaçak, diğeri önce adli denetimle serbest bırakıldı, sonra kaçarken yakalandı. İktidar ise bu insanlık dışı cinayetten sonra derhal MESEM uygulamasına son vermek ve cinayet faillerini en ağır bir şekilde cezalandırmak yerine önce konunun tartışılmasını engellemek için gizlilik kararı verdi ve olayın basında ve kamuoyunda tartışılmasını engellemeye çalıştı.
Bugün TBMM’de Adalet Bakanlığı bütçesi tartışılacak. Bakanlık temsilcileri ne kadar “adalet sarayı” yaptıklarını, ne kadar hakim ve savcı istihdam ettiklerini, UYAP sistemini anlatarak övünecekler. İcra dosyalarının sayısını gizleyecekler, hapishanelerde koridorlarda üst üste yatan mahpusların sayısını gizleyecekler, siyasi mahpuslardan hiç bahsetmeyecekler, yargılanan gazetecileri yok sayacaklar, işçi cinayetleri, kadın cinayetleri, MESEM cinayetleri yokmuş gibi davranacaklar.
Biz unutmayacağız. Bugün Mecliste onların yüzüne karşı haykıracağımız gibi bu vahşi sömürü düzeni yok oluncaya kadar haykırmaya devam edeceğiz.
MESEM’e derhal son verin. Çocuk emeği sömürüsüne son. İşçi cinayetlerine son.




