Allah’a iman, adalet, ahlak, doğruluk, barış, kardeşlik ve şahsiyet hareketi olarak başlayan yüce dinimiz İslam sözü edilen insanlık ailesinin evrensel değerlerini zirveye taşımıştır. Bu değerleri ibadetlerle tasdik ettirip iman edenlerin hayatına yaymayı amaç haline getiren İslam bu kaliteyi erdeme dönüştürmüş ve kâmil insanı, kemale ulaşacak toplumla vahyin onayına sunmuştur. Pratik anlamda insan-toplum ilişkilerini, metafizik anlamda Allah-insan ilişkisini/kulluk bilincinin özgürlüğüne dönüştürüp bunu pekiştirmiştir. Bu manada şahsiyet sahibi insan inşası şahsiyetli topluma dönüştürülmüş ve insanlığa örnek ve öncü olarak belirleyerek adını İslam olarak belirlemiştir.
Hz. Muhammed’in son nebi, Kuran’ın son vahiy, İslam’ın son din oluşu da şahsiyet oluşturucu gücün tarihi ve evrensel aşamalarının tamamlanması olarak anlaşılmalıdır. Bu aynı zamanda seçkin, yetkin ve kalite bağlamlarıyla insanlık adına ne eksik ne fazla son aşamaların mührü mesabesindedir. İnsanlık her ne değeri temsil ettiğini varsayarsa saysın bunun İslam bağlamını unutmamalıdır. Ancak geçmişten günümüze gerek semavi mesajı tahrif etmeye çalışan kitlelerde olsun, gerek hak olmayan batıl dinlerde olsun, sorun insanların dinleri kendileri gibi konuşturma arzusudur. Din insanlar gibi konuşmadığı için de insanlar ya gelenek ve nakil (kulak misafirliğini) yolunu seçmiş; ya din bilginlerinin kollarına sığınmış ya da şiddete yönelebilmişlerdir.
Tüm anlayış ve iddialar bir hedefe varmak için bir anlayışı benimser ve iddiayı ortaya atarak var olurlar. Ancak hedefe varmak için ortaya konulan iddialar çoğu zaman tuz buz olabilmiştir. Burada sorunlardan biri belki de en önemlisi, anlayışların doğru olup olmaması değil, iddiaların insan boyunu aşması sorunudur. İnsanlar her ne için yola çıkıp hangi iddiaları ortaya atarak hedef belirlerse belirlesinler;
1) Yapabileceklerini vahiyden fazla yapamayacağını anlamalı.
2) İnsan kadar gücü olduğunu kabul etmelidir.
Maalesef aşırı doz verilen ekol, anlayış ve dini hareketlerin iddiaları vahiyden fazla dini sahiplenme, hidayet dağıtma versiyonlarıyla ve insan kadar değil onun boyunu aşan tarzda dine sahip çıkma eğiliminde oldukları için hedefler amaca varmadan çoğu yerde komik hale bile gelebilmiş, atıl olmuş ve şiddetle eşleşmiştir. Tabi ki bu üzücü ve düşündürücü durum sadece dini anlayışlar için geçerli değildir. Bölgelerimizde başka anlamlar da akıbet aynıdır, nedeni ise; çıkar, üstünlük ve servet/mal biriktirmektir.
İşte bu önemli vurguların yeni başlayanlar için Demokratik İslam Dergisi’nde ilk dosya konusu olmuştur. Tarihsel tecrübeyi Rabbimizin bizlere öğrettiği bilgiden elde etmeye çalışanlar olarak Allah’ın izniyle bu yanlışları yapmamaya çalışacağız.
Demokratik İslam Dergisi vahiyden fazla değil vahyin gösterdiği yolun verdiği görev sorumluluğuyla ve insan gücü kadar Allah’tan yardımı duayla isteyerek insanlığı kendisine değil Kur’an ahlakına davet edecektir. İslam’ın dosdoğru yoluyla sadece dindaşlarına değil, hadiste buyurulduğu gibi başkalarına da “Kim gayri müslim birini incitirse beni incitmiş olur” şiarı ve kuralıyla hareket edecektir. Sonra Allah’a kulluk bilinciyle, bir tevhid ve ahlak hareketi olarak doğan İslam’ın ilk şiarı olan azim/yüce Kur’an ahlakını yaşamak ve tebliğ etmeye çalışacaktır. Daha sonra sosyal iyilikleri ibadete dönüştürerek adını farzlar şubesi olarak belirleyen İslam dininin ibadetlerini “ibadetlerimiz bittikten sonra başlar” anlayışıyla ortaya koymaya çalışacaktır. Sonra şanı, iyiliği yaymak, kötülüğü def etmek olup öldürme değil yaşatma dini olan İslam cihadının eksenini anlatmaya çalışacaktır. İslam hayranlık uyandıran yüce/muhteşem ahlak cihadıdır. Vazifemiz vahiy ve sünnetin talebesi olabilmektir. Çünkü bilgi çıkmazı (herkesin kazandığı kendine) bazı kesimlerde vahiy olmaksızın İslam’ı, bazı kesimlerde Peygamber olmaksızın Müslümanlığı benimsetmiştir. Dolayısıyla en başa; ilk tebliğ ve en güzel örnek olmuş Hz. Muhammed’li yıllara dönmek zorunluluktur.
Demokratik İslam Dergisinin amacı, Kur’an ahlakını hayata dönüştüren Hz. Muhammed’in örnek yaşamını anlaşılır ve yaşanır hale getirmektir. Sualimiz, kendisini Müslüman olarak bilen herkesedir; Yaşanılabilir bir hayat modeli olan İslam dini nasıl ve niye model yaşam olmaktan çıkarıldı?
Hak sahiplerini görebilmek, şura/diyaloğu yaymak, bir şahıs-kurum anlayışın yararına İslam’ı sunmamak, şiddet taraftarı ve riyakar olmadıktan sonra bir eksik veya fazla İslam için çarpan bütün gönüllerle beraber ve aynı mesafede olmak hedeflerimizdendir. Kendi için istediğini kardeşi için isteyen; sevgi, muhabbet, iyilik, doğruluk, hikmet ve marifetle İslam’ı aramaya çalışacaktır. Müslüman anlayışını şeytanların oyunlarından uzak bir tarza getirmeye çalışacaktır.
Demokratik İslam anlayışı insanlığın bu zor zamanlarında bir zorluğu daha yaşatmamak ve vahyin insanlık adına tevhid birlikteliği ve ahlak özlemine binaen İslam’ın yan kolu diye bir milleti, sembolü, tarihi, soyu, ekolü, hareketi, şahsı, makamı ve faydacı mantığı Allah’ın izniyle yan yana getirmeyecektir. Bunun abartılı veya örtülü bir savdan ibaret olmadığını anlamak isteyenler dergiyi açıp bakabilirler. Rabbimizin yardımıyla, dua ve çabamızdaki özlemimiz sadece şu olacaktır; insanlık için nazil olan/inen İslam’ı insanlıkla buluşturabilmek. Allah muhafaza bu yoldan saptığımızda, ‘başaramadık’ diye itiraf edecek samimiyet ve Allah korkusuna sahip olduğumuzu İslam ailesine açıklamayı görev biliyoruz.
Ayetullah Kanhan
Demokratik İslam Dergisi
Yayın Kurulu Üyesi