Bakara Suresinin 72-82’nci ayetler grubunun ilk on ayetinde(72-81’nci ayetler) insanlık tarihinin çok eski bir dönemindeki inanmayan taş kalpli bir topluluğundan söz ediliyor. Bu topluluğun cehennemlik olduğu belirtildikten sonra 82’nci ayette de iman edip iyilik, güzellik ve doğruluk için çalışan cennetliklerden söz ediliyor. Şimdi cennetlikleri bir kenara bırakalım. Onlar hak ettikleri cennetlerinde baksınlar keyiflerine. Gruptaki ayetlerde cehennemlikler hakkında bazı bilgiler veriliyor, bunların hepsi önemlidir ve aynı sahnelerin günümüzde de yaşandığını hatırlatmakta yarar görüyorum. Fakat 79’ncu ayet ve ona desteklik eden 78’nci ayet bir başka önem taşıyor. Bu denemede 79’ncu ayetten hareketle konforu dinden gelenler, konforu dinden/dinle yaşayanlar ya da diğer bir ifade ile konfor ve lüks hayatı dinle elde edenler üzerine tartışacağız. Anlamı “borç” demek olan bir kavram üzerinden oluşan “Doğru Yol” ve o Yol adına uydurulan sahte yol ve yöntemlerle yaşanan lüks hayat…
“Onların içinde ümmiler de var. Onlar kitabı bilmezler, bildikleri bol hurafe ve kuruntudan ibarettir; sadece zannediyorlar.” (Bakara, 2: 78). “Kendi elleriyle kitabı yazan; sonra onu az bir bedele satmak için, “Bu, Allah katındandır” diyen kimselere yazıklar olsun! Yazıklar olsun onlara, ellerinin yazdıklarından dolayı! Yazıklar olsun onlara kazandıklarından dolayı!” (Bakara, 2: 79). 79’ncu ayette “insanların elleriyle yazdıkları kitap”, kazanılanlar ve bunları yapanlar eleştiriliyor. Ayetlerden açıkça görüldüğü gibi 79’ncu ayetteki konu 78’nci ayetteki durumdan kaynaklanıyor. Buna göre insanların çoğu vahiy ile gelen bilgiyi bilmiyorlar. Böyle olunca kurnaz ve sömürücü bir takım çıkarcı insanlar onları kendi yazdıklarıyla kandırıyor ve büyük paralar kazanıyorlar. Bu bağlamda 72-82’nci ayetler grubunda anlatılanlar, özelde geçmişte yaşamış Yahudi toplumu ile ilgili olup sözü geçen kitap da Tevrat’tır. Böyle bir yanı olduğu için konu tarihseldir deyip kapatamayız. Tam aksine konu evrenseldir ve günümüzde de toplumu ahtapot gibi sarmış bir sistem olarak bütün acımasızlığıyla sürüyor. Bu anlamda konfora dinle ulaşanların ve bunu bir hayat tarzı olarak benimseyip yaşayanların, insanların anlam dünyalarına kendi ürettikleri kutsallarla egemenlik kurarak ortalığı kasıp kavuruyor…
78’nci ayeti günümüzdeki topluma uygularsak ya da şöyle diyelim; bu ayet üzerinden hareket ederek toplumdaki yapıyı analiz edersek, çıkacak sonuç tam ayetin anlatmak istediği olacaktır. Toplumun çoğunluğunu avam oluşturuyor ve bilindiği gibi, bu kalabalıklar Kitabı okumaz, anlamını merak etmez ve din diye asırlar boyunca oluşmuş hurafe ve kuruntuları yaşar dururlar. Durum böyle olunca, din adamları diye bir sınıf ve bunların içinden de tapınak tacirleri ortaya çıkar, ondan sonra da gelsin azmanlaşmış konfor içindeki lüks hayat… Elbette söz konusu iklimden herkes aynı derecede yararlanamaz. Elleriyle yazarak “Bu Allah’tandır” deyip ürettiklerini satmak öyle kolay bir iş değildir.
Burada Allah’ın adı ve Kitabın istismar edilmesi vardır. Bu değerleri paraya tahvil etmek özel bir beceri ve günah korkusuzluğu ister…
“ (79’ncu) ayetin ilk muhatabı olan Medine Yahudilerinin yaptığı şey şuydu: Okuma yazma bilmeyen ve din konusunda sürekli kendilerine muhtaç bulunan cahil Yahudi kitlelerini bu bağımlılıktan kurtaracak şeyler yapmadıkları gibi, aksine onların kendilerine olan bağımlılığını pekiştirecek her türlü yönteme başvurdular. Kutsal Kitap’la cahil kitleler arasına girerek onların kolayca kitaba ulaşmasını engellediler. Cahil Yahudi kitlelerin tek dinî başvuru kaynağı hahamlardı. Onlar da halkı bilinçlendirmek yerine istismar etmeyi yeğledirler.” (1) Hahamlar, cahil halka bunu yapmakla kalmadılar, bundan başka kendilerini dinleyip peşlerinden gidenlerin cehenneme girmeyeceklerini, girseler bile onlara kısa bir süre ateşin dokunacağı yalanı ile kandırdılar; bunu da 80’ninci ayette görüyoruz: “Onlar, ‘Sayılı birkaç gün dışında kesinlikle bizi ateş yakmayacak’ derler. Sor onlara: ‘Allah’tan kesin bir söz mü aldınız? -Ki eğer öyle ise, Allah kesinlikle sözünden dönmez- yoksa bilmediğiniz bir konuda Allah’a iftira mı atıyorsunuz?’ “(Bakara, 2: 80). “(80’ninci) ayeti önceki ayetlerle birlikte düşündüğümüzde; cahil Yahudi kitlelerin bu asılsız inançlarının, onlara elleri ile yazdıkları kitapları da ahret garantisi verip bunu da menfaat temin etmek amacıyla Allah’ın mesajı olarak sunan din adamlarının gerçekle hiçbir ilgisi olmayan yorumları olduğu hemen anlaşılır. Nitekim Talmud’un Roş Ha-Şena bölümünde cehennemlik Yahudilerin orada 12 ay kalacağı yorumu yapılmıştır.”(2)
Yahudi din adamları halk kitlelerini kandırıyorlar. Halkın Kitaptan(vahiy/Tevrat) uzak olup cehalet içinde yaşamaları, aynı kitlelerin cenneti istemiş olmaları, geçimi dinden olanlara, bu sefer konforlu yani lüks içinde yaşama fırsatını veriyor. Onlar da bunu sonuna kadar kullanıyorlar. Olayı günümüz günceline taşıyıp uygularsak, akan zaman içinde değişen hiçbir şeyin olmadığı görülür. Olayı sahada izlemek isteyenler için, şehirlerdeki merkez camilerin çevrelerinde yapılanan “dini, milli, manevi eşya ve eserler” satan dükkânlar birebir laboratuarlardır.
Yahudilerin ve onlardan etkilenen mukallit Müslüman toplulukların sahip oldukları; ‘cehennemde bir süre kaldıktan sonra çıkıp cennete gitme’ anlayışı/algısı 78-79’ncu ayetlerin açıkça reddettiğini görüyoruz. “Burada Kitabı Mukaddes’in metnini tahrif etmekten ve böylece onların cahil izleyicilerini yanıltmaktan sorumlu tutulan âlimler kastedilmektedir. ‘Az kazanç’, onların sözde ‘seçilmiş toplum’ olarak kapıldıkları üstünlük duygusudur. Yaygın Yahudi inancına göre, İsrailoğulları’ndan günahkârlar bile öteki dünyada sadece çok sınırlı bir ceza görecekler ve ‘seçilmiş toplum’a mensup olmaları sebebiyle cezaları çabucak kaldırılacaktır. Bu, Kur’an’ın reddettiği bir inançtır.”(3) Ayetler ve dipnot bilgileri, hem Yahudi hem İslâm toplumunda yaygın olan yanlış bir anlayışı düzeltmeye yönelik uyarıcı mesajlar taşımaktadır. Bu uyarı mesajlarında doğrudan doğruya, insanın ahret hayatındaki durumunun, hangi soydan, mezhepten, tarikattan ve bunlara benzer başka sınıflardan geldiğine değil, sadece bu dünyada nasıl bir hayat sürdüğüne bağlı olduğu vurgulanmaktadır. İçinde yaşadığımız toplumda herkes çevresine araştırmacı, sorgulayıcı yani basiretle bir baksa birçok imtiyazlı kişi ve gruplar görecektir. Eskiden olduğu gibi günümüzde de cemaatleşme ve cemaatçiliklerde kimin nasıl ameller işlediği ve nasıl yaşadığından çok insanların kime bağlı olduğu, kimden tevbe alıp şefaat beklediği, hangi sohbet ve zikirlere katıldığı öne çıkmıştır. Elbette bu kendiliğinden olan bir durum değildir. Birileri bu oluşumlarda öncülük ediyor ve bu öncüler çabaları oranında konfor içinde yaşıyorlar. Az önceki ayet ve alıntılardan görüldüğü gibi Allah’ın gönderdiği Vahiy ve seçtiği Resul’ün tebliğ ettiği din bu anlayış ve davranışları kınayıp reddetmektedir. Peki, nereden çıkıyor bu öğretiler? Yukarıda ayetlerde apaçık gördük; birileri “Bu Allah’tandır deyip kendi yazdıkları ile insanları kandırıyorlar ve bunun üzerinden çok büyük maddi çıkarlar elde ederek konforlu bir hayat sürüyorlar.
“İkrime, İbn Abbas’tan nakille der ki; “Kitabı elleriyle yazıp da …” ayetinde kast olunanlar; Yahudi hahamlardır. Said de, Katade’den bunların Yahudiler olduğunu nakleder. Süfyan el-Sevri Abdurrahman İbn Alkame’den rivayet ederek der ki o, ben İbn Abbas’a Allah Teâlâ’nın: “ Kitabı elleriyle yazıp da …” kavlini sordum. O, bu ayet müşrikler ve Ehli Kitap hakkında nazil olmuştur, dedi. Süddi de der ki; Yahudilerden bir topluluk kendi elleriyle yazdıkları kitabı Araplara satıyorlardı ve bu kitabın Allah Katından olduğunu söyleyerek onlardan az bir para almaya çalışıyorlardı.
“Ellerinin yazdıklarından dolayı onlara yazıklar olsun!” Elleriyle yazdıkları yalan, iftira ve bühtandan dolayı onlara yazıklar olsun! Haram yediklerinden dolayı yazıklar olsun! Nitekim Dahhak’ın İbn Abbas’tan naklettiğine göre o, “yazıklar olsun” ifadesinin; ‘üzerlerine azap olsun’ manasına geldiğini söylemiştir. Elleriyle yazdıkları yalandan dolayı yazıklar olsun! Bilgisiz halkı ve diğerlerini kandırarak yediklerinden dolayı yazıklar olsun!” (4) Üzerinde durduğumuz ayetler yukarıda da değindiğimiz gibi genelde Ehli Kitap fakat daha çok da Yahudiler için indirilmiştir. Yahudi din adamları geçmişte hem kendi halklarını hem başka inançlardaki halkları sürekli kandırmaya çalışmışlar ve günümüzde de bu devam etmektedir. “İslâm ümmeti hâlâ Yahudilerle karşı karşıyadır. Yahudilerin eski Müslümanlara karşı yürüttükleri hile ve desiselerin aynısını bugünkü İslâm ümmetine karşı da oynamaktadırlar. Esefle söyleyelim ki, İslâm ümmeti bugün Kur’an’ın talimatından faydalanarak, seleflerinin Medine’de yeni doğan dinin ve yeni yetişen Müslüman cemaatinin Yahudi hile ve oyunlarını yendikleri gibi istifade yollarına gitmemektedirler… Ve hâlâ Yahudiler bunca hile ve oyunları ile eski silahlarını ellerine almamaları ve cephanelerine sarılmamaları için bu ümmeti dininden uzaklaştırmaya, Kur’an’dan yüz çevirtmeye devam etmektedirler. Bu ümmet, hakiki kuvvet ve marifet kaynaklarından yüz çevirdiği müddetçe onlar huzur ve rahat içinde bulunurlar. Bu ümmeti dininden ve Kur’an’dan yüz çevirtmek isteyen herkes ister bilsin, ister bilmesin, ister arzu etsin, ister etmesin mutlak şekilde Yahudi oyuncağı ve kuklasıdır. Bu ümmet, kendi varlığını, kuvvet ve galibiyetini aldığı yegâne hakikatten yüz çevirmeye devam ettiği müddetçe Yahudiler huzur içerisinde ve rahatça yaşayabilirler.”(5)
Konforu dinle yaşayanlar söz konusu olunca, buna bağlı olarak elbette rahipler, ruhbanlar, papazlar ve geçimi dinden olan diğer din adamları ilgili şu ayeti gündeme getirmeden olmaz. Bu bağlamda yazımızı mütefekkir müfessir R. İhsan Eliaçık’ın söz konusu ayet meali ve aynı ayetle ilgili yorumdan yapacağımız alıntı ile sonlandıralım:
“EY İMAN EDENLER’ Şu hahamların ve rahiplerin birçoğu, insanların mallarını hem haksızlıkla yiyor, hem de onları Allah yolundan alıkoyuyorlar. Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanları, acı bir azabın beklediğini haber ver!”(Tevbe, 9: 34). “Demek ki Tanrı Mabedini, birer ticarethaneye çeviren “din adamları sınıfı” Kur’an’ın şiddetle eleştirdiği bir olgudur. Tipik örneği Yahudi hahamları ve Hıristiyan ruhbanları olan bu bezirgân din adamları sınıfına, Kur’an hiç de iyi bakmıyor. Şurası bir gerçek ki Kur’an’dan önceki eski dünya dinlerinin temelini oluşturan din adamları sınıfı, Allah’ın yolunun önünden, Abdullah’ın oğlu Mekkeli ümmi ve öksüz (din adamları sınıfından olmayan, halkın bağrından çıkan) Muhammed(s.a.v.) ile bir daha geri gelmemek üzere tarihe gömülmüştür. Ancak ne var ki halkın cehaletinden ve umut arayışından yararlanarak boyuna üreyen bu mabet bezirgânları, aradan zaman geçtikçe tekrar hortlayarak her yanı kaplamış bulunuyor. Hahamlara ve ruhbanlara, utangaç bir özenti içinde İslâm’da da seyitler, mollalar, şeyhler, hocalar, hafızlar, ilahiyatçılar vs sınıfı bir meslek ve sınıfı oluşturarak, vicdanın ve merhametin evrensel; özgür ve yalın sesi olan Allah’ın Dinini bir meslek ve sınıf uğraşısı haline getirme çabaları olduğunu görüyoruz. Oysaki İslâm ne bir meslektir, ne de bu mesleğe mensup olanların tekelinde olan bir dindir. İslâm tüm insanlığın dinidir; çünkü herkesin içinde bir gün uyanmayı bekleyen vicdan, merhamet ve sağduyu vardır. Müslüman olmak dediğimiz şey, işte bunların insanoğlunda uyanması olayıdır. Bunların uyanması için ne bir din adamının önünde günah çıkarmaya, ne birisini şeyh edinmeye, ne de ciltler dolusu kitap okuyarak akademik kariyer peşinde koşmaya gerek yoktur. Din kesinlikle bir meslek değildir. Yani üzerinden para kazanılan bir olgu değildir. Din, soluduğumuz hava gibidir; herkese her yerde lazımdır. Sadece bu işe kendini hasretmiş özel bir meslek grubunun değil, tüm meslek gruplarının aynı anda soluduğu bir hayat kaynağıdır.”(6)
“”””””””””””””””””””””””””””””””””
1-Mustafa İslâmoğlu, Nüzul Sırasına Göre Hayat Kitabı Kur’an, Gerekçeli meal-Tefsir, s. 718, 139’ncu dipnot. Düşün Yayıncılık, 1’nci Baskı, İstanbul-2009
2- Mustafa İslamoğlu, age, s718, 140’cı dipnot.
3-Muhammed Esed, Kur’an Mesajı, Meal-Tefsir, 1’nci Cilt, s: 23, 64 ve 65’nci dipnotlar, İşaret Yayınları, 5’nci baskı, İstanbul-1999
4-İbn Kesir, Hadislerle Kur’an Tefsiri, 2’nci cilt, s: 397, Çevirenler: Bekir Karlığa, Bedrettin Çetiner, Çağrı Yayınları, İstanbul-1984
5-Seyyid Kutub, Fizılal-il- Kur’an, 1’nci cilt, s: 177, Çevirenler: M.e. Saraç, İ. H. Şengüler, Bekir Karlığa, Hikmet Yayınları, İstanbul- Tarihsiz
6- R. İhsan Eliaçık, Nüzul Sırasına Göre Yaşayan Kur’an, Türkçe Meal / Tefsir, s:910, 911, İnşa Yayınları, İstanbul-2008