Karaçok’da YPG Komuta merkezinin vurulması öyle basit bir saldırı değildir ve sonuçları ciddi olacaktır.
Saldırıdan henüz saatler geçe ABD’nin suriye de görevli komutanı YPG’liler ile birlikte olay yerini ziyaret etti.
ABD böylece YPG’nin yanında olduğunu ve saldırı ile bir ilişkisinin olmadığını söylemiş oluyordu.
ABD Dışişleri yetkilileri saldırı nedeniyle memnuniyetsizliklerini ifade ettiler. Bu şekil de hem alandaki güçler düzeyinde hem de yönetim kademesinde rahatsızlık ifade edilmiş oldu.
ABD’den gelen ‘haberimiz yok’ acıklamalarına rağmen Türk yetkililer ‘koalisyona haber verdik’ diyorlar.
ABD, Türk yetkililerinin bu iddiasını yalanlamadı.
Diplomatik ifade düzeyindeki bir reaksiyon doğrusu düşündürücü.
Bu bakımdan Karaçok’taki saldırıda ABD’nin pozisyonu muğlak.
Şunu ifade etmek durumundayım: Türk tarafı koalisyonun onayını almadan böylesi bir operasyonu yapamaz.
Ancak ne düzeyde bilgilendirdiğini henüz tam bilmiyoruz.
Rojava yönetimi benzer bir saldırıya maruz kalma ihtimalini yok etmek için koalisyon güçlerine ve BM’ye yönetimleri altındaki bölgenin ‘uçuşa yasaklanması’ çağrısı yaptılar.
Henüz bu konuda olumlu bir gelişme yok.
Karaçok saldırısının üzerinden henüz saatler geçmeden Rakka operasyonunundan gelen haberler kesildi.
Operasyon durduruldu mu?
Taraflardan henüz bir açıklama yok.
Lakin operasyonun durdurulmuş olma ihtimali yüksek. Nitekim PYD lideri Müslim saldırı sonrası ‘Rakka operasyonu sürerken arkamızdan vurulduk’ dedi.
Bu mesaj koalisyonaydı.
Rusya saldırıdan 48 saat sonra ‘endişeliyiz’ açıklaması yaptı ve saldırıyı kınamadı.
ABD, sahadaki askeri müttefikinin komuta merkezinin bombalanmasını kınamadı.
Bu ABD’nin rolüne işaret ediyor.
Erdoğan, Donalt Trump’un henüz Suriye politikasını tam şekillendiremediğini de fırsat bilerek Trump’u bir tercihe zorlama çanasında. Bir yanıyla QSD-ABD ortaklığındaki Rakka operasyonunu bitirtmek istiyor. Rakka operasyonu durursa bu kez Türkiye-ABD seçeneği öne geçer.
Tam da bu nedenlerle Karaçok saldırısının Erdoğan-Trump görüşmesi öncesine denk gelmesi tesadüfi değil.
Karaçok saldırısı öncesi ve bugün diplomasinin arka kapılarında ne konuşuluyor bilmiyoruz.
Yine de şunu söylemek mümkün: Trump, Esad ve etrafındakilerin güçlenmesinden rahatsız.
Halep’in Rus-Türk ortak çalışmasıyla Esad’a teslimi Suriye savaşında dengeleri Esad lehine çevirdi.
Trump bu gelişmeden ciddi olarak rahatsız oldu. Bir süre sonra da Türk-Rus ortaklığı ile İdlib’in de teslimi gündem oldu.
Trump yönetimi bunu sınırlandırmak istiyor.
Bunun ilk işareti İdlib’deki kimyasal saldırı sonrasında 7 Nisan da Esad’ın Şaryat Hava üssüne 59 Homahawk füzesi ile saldırmasıydı. Böylece ‘buna izin vermem’ demiş oluyordu.
Trump, Suriye planını şekillendirirken Kürt güçlerine yeni bir rol biçerken kimi hususlar da sıkıntılar olduğu anlaşılıyor.
Bunlar nedir?
Bilmiyoruz.
Ancak Trump yönetiminin, Kürt güçlerinin Rusya ile iyi ilişkilerinden ve Esad’dan gelen ‘özerkliği kabul edebiliriz’ açıklamasının arka planındaki yakınlaşmadan rahatsız olduğunu tahmin etmen zor değil.
Özellikle Efrin’deki Rus askeri varlığı ciddi biçim de Trump’u rahatsız etmişe benziyor.
Başka ne tür sıkıntılar var henüz bilmiyoruz.
Bu bakımdan Karaçok saldırısı Türk hükümeti üzerinden Trump’un Rojava yönetimine bir uyarısı gibi duruyor.
Lakin sorunlar her ne olursa olsun bunları aşmak ve ortak işbirliği her ikisinin de çıkarına!
Erdoğan’a yakın kimi çevre ve yazarlardan gelen ‘yeni bir çözüm süreci’ açıklamalarını da burada not etmek gerekiyor.
Kanaatimce sürecin nasıl bir ivme kazanacağı ise Trump Erdoğan görüşmesine kadar netlik kazanmış olur.