Sevgili dostlar,
Yüksek Seçim Kurulu, 31 Mart seçimlerinden hemen önce aldığı bir kararla, seçimin bazı yerlerde iptal edilmesi halinde, yenileme seçimlerinin 2 Haziran Pazar günü yapılmasına hükmetmişti.
Yani eğer Kurul, Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasını geri alırsa, yaklaşık beş hafta sonra İstanbul’da seçim var demektir.
Bunun bir siyasi afet yaratacağı ortada:
Elbette bütün dünya, bu kararı, “Erdoğan sonucu beğenmedi, kazanmak için seçimi yeniletiyor” diye yorumlayacak.
Her iki ittifak, seçmenin tamamını sandığa taşımak için büyük bir seferberlik başlatacak.
Kampanya ve seçim, Türkiye’nin linç çığlıklarının atıldığı bu gergin atmosferinde yapılacak.
Ekonominin zaten yüksek olan ateşi, hepten harlanacak.
Ancak bunların da ötesinde kaygılanmamız gereken bir başka konu var:
Hepimizin iyi hatırladığı gibi AKP, 7 Haziran 2015’te seçimi kaybettikten sonra büyük bir kaos taktiğini devreye sokmuştu.
Muhalefet koalisyon kuramazken, ülkede kan gövdeyi götürmeye başlamış, 5 ayda 600 kişi ölmüştü. Yeniden seçime gidileceği zaman Erdoğan çıkıp “400 vekil verin, bu iş huzur içinde çözülsün” dedi. Yaratılan korku ikliminde gidilen seçimlerde 5 ay önce kaybettiği 5 milyon oyu geri aldı.
Kılıçdaroğlu’na linç girişimi ve sonrasında saldırganın kahraman yapılmaya çalışılması, benzer bir kaos yaratma hazırlığına benziyor. Muhtemelen saray çevresi, YSK’nın seçimi yenileme ihtimaline güvenerek, Mayıs başı ile 2 Haziran arasındaki bir ayda, 2015’in bir benzerini gerçekleştirmeyi planlıyor. Bu dehşet ortamında seçmenin yine istikrar ve güçlü lider arayışıyla Erdoğan’a oy vereceği umuluyor.
Türkiye, aynı çukura ikinci kez düşer mi?
Bir kez daha boynuna dayanan bıçaktan kurtulmak için, o bıçağı boynuna dayayanı seçer mi?
Sanmıyorum. Ama çok uyanık olmak ve bu kez, bu tehlikeli tuzağa düşmemek lazım…