Görüşmeye, Hükümet kanadından Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, BDP tarafından ise Genel Başkan Selahattin Demirtaş, Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak ve BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan katıldı.
TBMM’deki Başbakanlık makamında saat 14.05’de başlayan görüşme, yaklaşık 2 saat sürdü. Adalet Bakanı Ergin, BDP heyetini kapıda karşılayarak tokalaştı.
Demirtaş, kritik görüşme sonrası gazetecilere açıklamalarda bulundu.
BDP lideri “Şüphesiz biz Meclis’te grubu bulunan bir parti olarak, görüş alışverişi sürecini çok önemsiyoruz. Görüşme herşeyden önce sorunlarımızın tartışılarak çözülebilmesi için, diyalog sürecinin başlaması için vesile olur umarım” dedi.
“Hükümet ile BDP arasında uzlaşma olması sorunların çözümü anlamına gelmez. Bu görüşme diyaloğun olabileceğini göstermesi açısından önemli” diyen Demirtaş, “Yeni Anayasa sürecinin başlaması gerekir. Toplumsal barışa hizmet edecektir. Yeni Anayasa sürecini destekliyoruz. Hangi yol ve yöntemlerle hazırlanacağı konusunda da BDP olarak fikirlerimizi aktardık” şeklinde konuştu.
Demirtaş, “Partiler arasında diyalog sürmezse, tek görüşmelerden de çözüm çıkmaz. Barışa ve demokrasiye katkı sunmaya hazırız. Hükümetin de siyasi cesaret gösteren bir tutum göstermesini temenni ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Ülkenin hiçbir kentine, hiçbir cenazenin gitmemesi için çaba sarfetmek durumunda olan siyasi aktörler olduklarını dile getiren Demirtaş, “Bunun da sağlanabilmesi, çatışmasızlık ortamıyla mümkündür. Elbette ki siyasi partiler, bu konuda üzerine düşen rolü yerine getirebilmelidir. Bu konuda BDP olarak uzun süreden beri çaba sarfediyoruz. Akan kanın, gözyaşının durabilmesi için çaba sarfetmeye devam edeceğiz” dedi.
Demirtaş, “Meydanlarda dile getirdiğiniz demokratik özerklik konusunu görüşmede dile getirdiniz mi?” sorusunu yanıtlarken, partilerinin programında olan bütün konuları, yeni Anayasaya aktarma konusunda politika üreteceklerini kaydetti.
Demokratik özerklik ve ana dilde eğitimin, partisinin resmi politikası ve talebi olduğunu ifade eden Demirtaş, her aşamada bunu dile getireceklerini, ancak bu konuların görüşmenin özel gündemi olmadığını söyledi.
Görüşmelerin devam edip etmeyeceğinin sorulması üzerine ise Demirtaş, “Umut ediyorum ki olur” dedi.
BDP Genel Başkanı Demirtaş, “Görüşmede, İmralı’nın muhatap alınması yönünde bir söyleminiz oldu mu?” sorusuna, “Bazı görüşmelerin sürdüğü biliniyor. O konuda söyleyecek yeni bir şey yok” yanıtını verdi.
“Yeni bir Anayasa isteyenlerin bu kadar güçlü olduğu bir ortam…”
“Kürt sorununun çözümü için olumlu bir hava hissediyor musunuz?” sorusunu da yanıtlayan Demirtaş, “Yeni bir Anayasa isteyenlerin bu kadar güçlü olduğu bir ortam şüphesizki olumlu bir ortamdır. Mesele, bu olumlu ortamları ve fırsatları ne kadar değerlendirebileceğimizdir. Yoksa çözüm her zaman mümkündür. Fakat fırsatlar ne kadar kullanılabilir, doğrusu bu konuyu izlemek istiyoruz. İzlemekle de yetinmeyeceğiz bunun mücadelesini sürdüreceğiz” diye konuştu.
Selahattin Demirtaş, “Görüşmeden pozitif mi ayrılmış oluyorsunuz?” sorusuna, “Bu görüşmeye bu kadar tarihi bir anlam yüklemek doğru değil, sonuçta iki siyasi parti biraraya gelip Türkiye’nin meselelerine ilişkin görüş alış verişinde bulundular. Bunlar olağan görüşmeler olmalıdır ve sürmelidir. Bir görüşmeyle ne çözüm ne de çözümsüzlük çıkar” yanıtını verdi.
Başka bir soru üzerine, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan görüşme talepleri olmayacağını söyleyen Demirtaş, görüşmede, Demokratik Toplum Kongresinin taleplerini ilettiklerini belirtti.
Çiçek: “Yeni bir sayfa açtık”
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek de, görüşme sonrası basın mensuplarına açıklama yaptı.
Çiçek, BDP Genel Başkanı Sehalattin Demirtaş ile görüşmesini, “olağan, olması gereken, geçmişte de zaman zaman yapılmış bir görüşme” olarak nitelendirdi ve “Bu diyaloğun devam etmesinde fayda görüyoruz. Umut ediyoruz ki yeni sayfa açılmış olur” dedi.
Çiçek, görüşmelere çok fazla özel bir anlam yüklemenin doğru olmadığını belirterek, “Görüşmeden hemencecik her şeyin çözüldüğü, çözüleceği veya çözülemeyeceği gibi olumlu, olumsuz anlam yüklemeyi, bundan sonraki değerlendirmeleri bunun üzerinde yapmayı doğru bulmuyoruz. Neticede olağan, olması gereken, geçmişte de zaman zaman yapılmış olan bir görüşmedir” diye konuştu.
Bu görüşmelerin sadece kendileriyle değil tüm partilerle, tüm partilerin de kendileriyle bu görüşmeleri yapmasının milletin de özlemi, arzusu olduğunu vurgulayan Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çünkü konuştuğumuz konular, sorunlar Türkiye’nin sorunu, konularıdır. Bir partinin, iktidarın sorunu değil. İktidarda başka bir parti de olsa, onlar da bu sorunlarla karşı karşıya kalacaktır. Dolayısıyla bu diyaloğun devam etmesinde, şahsen fayda görüyoruz. Umut ediyoruz ki yeni sayfa bu manada açılmış olur. Maalesef bu görüşmeler gizli görüşme olarak takdim edildi. Bu hiç doğru değil. Gizli görüşme olsa, bu kadar basın mensubu burada nasıl toplanacaktı? Gizli bir görüşme olsa, bu Meclis çatısı altında niye yapılsın, herkesin rahatlıkla girip çıktığı bir yerde? Gizli bir görüşme yanı yok.”
Yeni anayasa çalışmaları
Çiçek, halk oylamasıyla beraber yeni bir sayfa açılması gerektiğini belirtti. Çiçek, vatandaşın yüksek standartta bir demokrasiden yana tavır koyduğunu ifade ederek, referandumdan çıkan yüzde 58 oranındaki “evet”in birinci mesajının bu olduğunu kaydetti.
Milletin, toplumun, temel tercih olarak demokrasiyi seçtiğini dile getiren Çiçek, “Demokrasiyi tercih ettiğimize göre, bu mevsimlik, geçici değil, bir temel tercih. Kaliteli bir demokrasi, yüksek standartta bir demokrasi… Bunun yolu çağdaş normlara, anlayışlara uygun yeni bir anayasadan geçiyor” dedi.
Çiçek, bunu 2007 seçimlerine giderken de sonrasında da söylediklerini anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ama maalesef hepinizin bildiği ve halk oylaması süresince de uzun uzun anlattığımız sebeplerden dolayı bunu gerçekleştirmek mümkün olmadı. Şimdi böyle bir ortamın var olduğunu düşünüyoruz. Bunun için de yeni bir anayasa müzakeresine, seviyeli bir tartışmaya, konuyu saptırmadan kendi bağlamında tutarak yeni bir anayasa çalışmasına, tartışmasına ihtiyaç var. Çünkü biz biliyoruz ki bir çok sorun bugünkü anayasadan kaynaklanıyor. Toplumdaki bir kısım gerginliklerin ya da bir kısım sorunların çözülememesinin temelinde anayasanın felsefesi, anayasanın öncelikleri yatıyor.
İşte 12 Eylül’de yapılan halk oylaması, siyaset kurumuna da konuya ilgi duyanlara da bir mesajdır. Toplum diyor ki ‘bize yeni bir anayasa yapın’. Bunun için de bugünden çağrıda bulunuyoruz. Öncelikle, konuya ilgi duyan hemen herkes, en başta siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve meslek kuruluşları dahil, her defasında esasın önüne geçen ve en önemli konuların gerçekleşmesinin önündeki en büyük engel gözüken ‘yöntem’ konusunu tartışılmamız gerekiyor.”
“Kan, gözyaşı dökülmeden çözme imkanı var”
Cemil Çiçek, “Bir taslak hazırlayalım, toplumun önüne sunalım” dediklerinde, “Siz anayasayı kendinize göre mi hazırlıyorsunuz” şeklinde tepki gösterildiğini anımsattı.
Mecliste uzlaşma komisyonu kurulması önerilerine, bazılarının olumlu cevap vermediklerine işaret eden Çiçek, şunları kaydetti: “Halk oylamasına sunulan şekliyle bir yöntem denemeye çalıştık, ‘bize danışılmadı, bizimle konuşulmadı, uzlaşma olmadı…’ 2 aydan uzun bir süre bunu tartıştık. Şimdi o zaman millet 12 Eylül ile beraber böyle bir mesaj verdiğine göre kim bu konuyla ilgili fikir söyleyecekse evvela nasıl bir yöntemle bu yeni anayasanın yapılmasını istiyorsa bunu açıklığa kavuşturmalı. İkinci olarak da içeriğiyle ilgili bu çalışmaları şimdi başlatalım. Herkes kendi yönünden başlasın. İcap ediyorsa bir araya gelip başlatalım.
Çünkü her defasında bu anayasa değişikliği veya önemli konular olduğunda klasik bir mazeret gündeme geliyor; ‘aceleye getiriliyor, şimdi sırası değil, daha sonra’… Niye bunları yeteri kadar tartışmıyoruz. Şimdi önümüzde yeteri kadar zaman da var fırsat da var. Dolayısıyla bugünkü görüşmede, bu anayasa konusu, bu çerçevede gündeme gelmiştir. Hem yöntem hem de içerik itibariyle.”
Konuştukları ikinci konu hakkında da bilgi veren Çiçek, ülkede herkesin yüreğini yakan, yeteri kadar kan ve gözyaşı döküldüğünü dile getirdi. Çiçek, bu işlerin bitmesi gerektiğine işaret ederek, artık cebir, şiddet ve terörü bir sorun çözme yöntemi olarak gündemlerinden kesinlikle çıkarmaları gerektiğini vurguladı.
Cemil Çiçek, demokrasi ve hukuk çerçevesinde zaten her konuyu tartıştıklarını, tartışabileceklerini kaydederek, “Böylece bu ülkenin ne sorunu varsa demokrasi, hukuk kanallarından giderek çözüme kavuşturabiliriz veya çözüm yolunda önemli bir mecraya bu sorunları yönlendirmiş olabiliriz. Biz inanıyoruz ki bu ülkenin çözülemeyecek sorunu yok ve bunu da kan, gözyaşı dökülmeden çözme imkanı vardır. Yeter ki bu noktada demokrasiyi ve hukuku çözüm noktasında bir önemli imkan, atmosfer olarak görelim” diye konuştu.
“Herkesle konuşmaya varız”
Vatandaşın, diyalog yoluyla sorunların çözülmesini istediğini belirten Çiçek, halk oylaması sürecinde gittikleri her yerde vatandaşların, “Niye oturup bir araya gelmiyorsunuz, niye bu işleri konuşmuyorsunuz?” dediğini anlattı.
“Biz konuşmaya başladık. Biz ülkenin her sorununu herkesle konuşmaya varız. Herkesle konuşacağız, tartışacağız ve sorunları demokrasi, hukuk içinde kalarak çözmeye gayret edeceğiz. Bu manada bu günkü görüşme şahsi kanaatim itibariyle faydalı bir görüşme olmuştur” diyen Çiçek, şöyle devam etti:
“(Görüştüler de ne oldu) gibi ne küçümsenecek ne de abartılacak bir zemine oturtmadan, görüşülmüş olmasının bile önemli olduğu kanaatini taşıyoruz. Bundan sonra da ümit ediyoruz ki fırsat buldukça sadece BDP ile değil, Meclisteki her partiyle her konuyu konuşma noktasında yeni bir sayfayı başlatmış oluruz. Biz görüştüğümüz gibi partilerimiz de birbirleriyle görüşebilirler ve görüşmeliler ki bu çatı, TBMM sorunların çözüleceği tek adres olsun. İnancımız bu. Bu çatının dışında da çözüm aranacak başka bir yer yoktur, olamaz, olmamalıdır.”
STK’lardan görüşmeye destek
Bu arada, Malatya ‘da bir araya gelen 81 sivil toplum örgütü temsilcileri, Hükümet ile BDP’nin görüşmelerini desteklediklerini duyurdu.
Malatya Gazeteciler Cemiyeti’nde Mazlumder ve İnsan Hakları Derneği temsilcileri öncülüğünde düzenlenen basın toplantısında “eylemsizlik” sürecinin kırılgan olduğuna dikkat çekildi.