Denizli’de Türkiye’nin bir enerji merkezi haline geldiğini söyleyen Başbakan Tayyip Erdoğan, üretim, dağıtım gibi rakamlardan bahsederken ülkede tüketilen elektrik miktarını ise hiç anmadı. Başbakanın vermediği bu rakam, ülkedeki enerji gerçeğini açıkça ortaya koyuyordu çünkü…
BAŞBAKAN’IN ‘ÖZEL SEKTÖR’ ÖVGÜSÜ
Başbakan Erdoğan Zorlu Enerji Grubunun Denizli’nin Sarayköy ilçesinde yaptığı Kızıldere 2 Jeotermal Santralinin açılışında, Türkiye’nin 11 yıl önce 31 bin 845 megawatt olan kurulu enerji gücünü yaklaşık 2 kat arttırarak 61 bin 151 megawatta ulaştırdıklarını söyledi. Başbakanın övünerek verdiği bir başka rakam ise toplam elektrik üretimi içinde özel sektör payının artışı oldu. 2002’de yüzde 60 kamu eliyle üretim yapıldığını belirten Başbakan, şimdi özel sektörün üretimdeki payının yüzde 66 olmasını bir müjde gibi açıkladı.
Başbakan aynı açıklamasında dağıtımdan devletin elini çekmesi, HES’lerle ilgili “Su akar Türk yapar” diye AKP tarafından değiştirilen atasözü gibi birçok tartışmalı konuyu da dile getirdi.
ELEKTİRİK AÇIĞI YOK, FAZLASI VAR
Başbakan’ın bu kadar rakam arasında vermediği bazı rakamlar da vardı.
Elektrikte kayıp-kaçak oranı, üretilen elektriğin kullanım alanları, elektrik üretilirken bunun toplumsal maliyet rakamları vs. gibi. Başbakanın vermediği en önemli rakam ise bütün bu sayılanlarla bağlantılı olan ülkenin elektrik tüketim miktarı idi. Aynı konuşmasında “Enerji tüketimindeki artışın, bir ülkenin refah seviyesindeki yükselişi gösterdiği” gibi son derece tartışmalı bir cümle kuran Başbakan, Türkiye’nin ürettiği elektriğin 1/3’ünü tüketemediğini de söylemedi. Gerçekte Türkiye’nin 61.151 megawat olan elektrik üretimine karşı tüketimi en çok harcandığı zamanda bile 40 bin megavata ulaşmıyor. Başbakan’ın mantığından gidersek ürettiğinin üçte birini kullanamayan Türkiye’nin demek ki refah seviyesinde bir sıkıntı var! Ne kadar çok elektrik tüketilirse o kadar refah seviyesi yükseliş geçiyordu ya!
Yapılan hesaplarda 2015 yılında talep edilecek güç, 45.112 MW olarak öngörülüyor. Bu hesap ülke ekonomisinin her yıl yüzde 7.5 oranında büyüyeceği öngörülerek yapılmış. Bu büyüme oranı gerçekçi bulunmadığı için elektrik tüketim oranının daha da düşeceği dile getiriliyor.
ENERJİ KONUSUNDAKİ YALANLAR
“Enerjiye ihtiyacımız var mı?”, “Türkiye’nin enerji açığı var”, “Elektriksiz mi kalalım?” gibi hemen her fırsatta kamuoyuna yansıtılan ‘gerekçelerin’ gerçek dışı olduğu, bu resmi üretim/tüketim rakamlarıyla bir kez daha gözler önüne seriliyor. İşte Başbakan’ın elektrik üretimini verirken tüketim rakamını vermemesinin ardında yatan nedeni burada aramak gerekiyor. Toplam üretilen elektriğin sadece üçte birini halkın kullanıldığı dile getirilirken, üretilen elektriğin halk için olmadığı da ortaya çıkıyor. Üstelik ‘fazla’sı var, üstelik tasarruf, iletim-dağıtım hatlarının iyileştirilmesi ile yeni elektrik üretimi yatırımlarının da gereği kalmayabiliyor. Örneğin yaklaşık 4 milyon adet D sınıfı veya daha verimsiz beyaz eşyanın tamamının A sınıfı ile değiştirilmesi durumunda elde edilecek elektrik tasarrufu miktarı 1468 GWh. Keban Barajı’nın yıllık üretiminin 6000 GWh olduğu göz önüne alındığında 4 yılda bir Keban Barajı’nın yıllık üretimi kadar tasarruf sağlanabilir.
TÜRKİYE’YE TEDARİKÇİ ROLÜ
Pekiİ, elektrik açığımız yoksa, üretim tüketimden neredeyse yüzde 33 daha fazlaysa neden sürekli termik santral, HES, RES, nükleer santral vb. elektrik yatırımları yapıyoruz? Geçtiğimiz hafta sonu İzmir’de gerçekleştirilen EGEÇEP’in “Enerji: Kimin için?” başlıklı çalıştayında konuşan Elektrik Mühendisleri Odası Başkan Yardımcısı Neriman Usta bunun nedenini Türkiye’nin Avrupa’nın elektriğini tedarik etmeye soyunması ile açıkladı. Usta, “Avrupa artık kendi topraklarını kirletmek istemiyor. Bunu yerine kirli teknolojileri bize yönlendirerek enerjiyi bizden alma yoluna gidiyor. Bunun altyapısı da hızla yapılıyor” diyordu.