Sevgili dostlar,
Erdoğan’ın savcılarının bir âdeti var:
Yargıya Gülencilerin hükmettiği dönemde kenarda kaldıkları için kendilerini geliştirememişler. O yüzden onlar kadar seri iddianame yazıp içine fabrikasyon suç unsuru ekleme konusunda deneyimsizler. Birden o makamlara gelince sendelediler. O yüzden ne yapsalar, ne yazsalar, ellerine yüzlerine bulaştırıyorlar.
Gezi isyanının üzerinden 6 yıl geçti. Birden iktidar, “Hazır seçim geliyor. Bi dava açalım” dedi. Eh, milyonların katıldığı isyan… 6 yıllık olay. Nasıl yetiştireceksin. Sağdan soldan ne duydularsa, ne buldularsa toplamaya başladı savcılar. Ama o arada Osman Kavala içerde… Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi “Bir yılda bitirin” diye sıkıştırıp duruyor. Tam tembel öğrenci modunda, sürenin dolmasına bir gün kala bitirdiler iddianameyi… Haa bu arada bitirdikleri şüpheli. Ortada hala iddianame yok. Gülencilerden öğrendikleri gibi, önce basına sızdırıp kamuoyu oluşturmaya çalıştılar. Savcı çağırdı Sabah muhabirini: “Yaz oğlum” dedi:
“Şu 16 kişi, Gezi’yi örgütledi.”
Bu, 1968 direnişine iddianame yazmak gibi bir şey. Zorlanmış zavallı savcı… Büyük direnişi örgütlemekle suçlanan 16 kişiden biri de benim… Dün iddianameden sızdırılan telefon kayıtlarına baktım. Savcılar adına utandım.
İddiaya göre ben “Etki ajanı” imişim. (Amerikan ajanlığı iddiasından daha iyi gibi bu…) Osman Kavala ile Gezi olaylarını örgütlemişim. Ama telefon kayıtları hep Ağustos 2013 tarihine ait… Yani Gezi isyanı bittikten sonraya… “Etki ajanı”nın jetonu biraz geç düşmüş. İsyanı bittikten sonra örgütlemeye başlamışız.
Diyor ki: “Bunlar Twitter üzerinden örgütlendi”. Aksi gibi benim Twitter hesabı da Ağustos 2013’te açılmış. Yani olmayan Twitter hesabım üzerinden isyan örgütlemekle suçlanıyorum.
Komik geldi mi?
Değil aslında… Çünkü bunun için bana ömür boyu hapis, Kavala’ya 3 bin 158 yıl hapis isteniyor. (Yazıyla üç bin yüz elli sekiz yıl)
İktidardaki nasıl bir isyan korkusuysa, hapse girelim ve her reenkarnasyonda orada kalalım istiyor. Ama tarihten biliyoruz ki, korkunun ecele faydası olmuyor.